Kök Salmış Delilik-1
Şişli hastanesinin acil servisi, günün her anı özellikle de geceleri çok hareketli olur. Bir gece bu hareketli saatlerin birinde demir tornada çalışan genç işçi bir çocuk gözüne batan demir kıymık için geldi. Göze saplanmış demir kıymığı görünce bir tuhaf oldum. Çocuk ‘’ ağbi o kadar korkma, ben her hafta gelirim. Büyük kıymıkları elimle, ya da cımbızla kendim çıkartırım, kıymık çok küçük olursa o zaman gelirim. ‘’ Sanaayi’de çalışan basit işçi bir çocuk; Ömer. Biri askerde, , ikisi ilkokulda küçük kardeşleri var. Hastanenin bir köşesin de konuşuyoruz.Akşamları iş dönüşü kıymık varsa önce göz kliniğine uğrar sonra denk gelirsek birer çay içeriz. Yapamayacağım işleri yapanları büyülenmiş gibi dinlerim. Bu soğukta, kapısız, bacasız demir atölyesinde sabahın yedisinde iş başı yapmak…
İnsanlara iyi davrandığım için beni arayıp sormazlar! Hayatlarına dair ne anlarsalar şaşkınlıkla dilimi yutmuş gibi, vay anasını, yok ya, doğru mu ya, elimde olmayan tepkiler verdiğim için Etrafında her gün yaşadıkları olaylara şaşıracak kimseleri kalmamış mı? Ya da yaşadıkları olayları ancak benim gibi bir manyağa mı anlattıklarında olağanüstü bir trajedi olduğunu anlıyorlar. Ömer’in kızkardeşini on üç yaşında kaçırmışlar. Aramış, taramış deliye dönmüşler. Yıllar geçti bulunamadı polisler, radyolarla, televizyonlarla, gazetelerle, mafyayla bir dizi hikaye. Sizinde on üç yaşında kız kardeşinizi kaçırsalar, polisle, mafyayla, gazetecilerle karşı karşıya gelin o zaman tanırısınız ülkenizi. Şiddetli bir merak duygusu değil benimkisi, bu denli içler acısı bir bela dönüp dolaşıp neden bu garibanları buluyor? Ceplerinde beş kuruş yok. Diyelim Ankara’dan bir küçük bir istibarat geldi, elde ayakta ne var, satıp yollara düşüyorlar. İhbarlar boşa çıksa da gitmek zorundalar kardeş bu!
Otogar yolunda yine bir kişi karşıdan karşıya geçerken arabanın altında kaldı. Minibüs şöförü; ‘’ Ağbi tam iki gündür kimse ölmüyordu ‘’ diye dalgasını geçti. Guinness Rekorlar Kitabı’na geçecek bir yol. Metro, Ulusoy ve diğer firmalar otobüslerinin Otogar yolu mevkii’nde, karşıya geçmek isteyenler gelen arabanın süratini, uzaklığını tahmin edemiyor, geçerim deyip gözüne kestirip yola atılıyor. Bugün yine bir kişinin öleceğini Otogar terminalinin önünde bekleşen taksiciler o kadar iyi biliyorlar ki, ölüm olduğunda başlarını dahi çevirip bakmıyorlar. Yolculardan biri; ‘’ Asker olmuş yazık ya asker! ‘’ dedi. Eve döndüm bastım Ulusoy’a küfürü, ulan koca tesis yapmışsınız, bir üst geçit nedir onu bile devlete bırakmışsınız!!! Eve döndüğüm de Ömer’den bir telefon, ağlayarak; ‘’ Ağbi çok büyük acı var, çok büyük kara haber…’’ Ömer’e koştum, dünkü asker, Ömer’in askerliğini bitirip dönen kardeşi Burak’mış. Donakaldım. Ömer, annesi, kardeşleri, komşuları, morgun kapısında ağlaşıyor. Ben dikilitaş gibi duruyorum. Çok soğuk İstanbul, bacaklarım tenekeye döndü. Ömer’in ustası, patronu geldi. Lazım olur diye Skoda kamyoneti bıraktı. Araba dükkanınmış, Bir de Ömer’in kulağına bir şeyler fısıldadı duydum; ‘’ Kimseden yardım alma al şunu…’’ deyip bir tomar para uzattı. Patronla hoşbeş ettik. Ömer’i çok seviyor, ‘’ uysal çocuktur ‘’ dedi, Ömer ağlamaklı; ‘’ Ağbi buraya gömmem, köye götüreceğim ‘’ dedi. Köy dediği on satlik yol, morgun hocası geldi kravatlı, yalan dolan bir adama benziyor. Kalın demir bardaklara çay koydu. Bir bana ikram etti. Ordu Müslümanlardan ne istiyor diye küfretti. Kapıcı karşısına dikildi; ‘’ Karnınız doydu …iniz kalktı, dün açım diye ağlıyordunuz, bugün holdingleri kurdunuz, koca devleti istiyorsunuz…’’ tartışma uzadı.
Bir bardak çay için çekemem bu hocanın suratını, yan tarafta acılı aile, birkaç ihtiyar büyükçe bir duvarın dibine çömelmiş yere bakıyor. Hava karardı, Skoda arabanın teybine bir Kur’an kaseti koydular. Kasetin sesini, arabanın kapısını açtılar, sırtımızı verip duvar dibine bekleştik. Bir ihtiyar çok üşümüş, morgun içine geldi. ‘’ Çay var mı? Torunum ‘’ dedi. Hoca ihtiyarın arkasına baktı, güldü, eliyle silkeledi. Ben de baktım, tebeşirle ibne yazıyor. Kapıcılar boş zamanların da birbirleriyle şakalaşmak için duvar dibine kireçler ENBİ, MA, KİS, yazıyor arkanı verdiğin de çeketine ibne diye çıkıyor. Zaten kasvetten beynim zehir salgılamaya başlamıştı, bir de absürd eşek şakaları. Bir doktor geldi, teybin sesini kıstırdı, ‘’ Ömer arabayı çıkarttı bir akrabasını başına nöbetçi koydular, hoca ve odacı bir şekilde birinci sınıf hizmet veriyor, bahşiş bekliyor. Tıpkı toplumca içine düştünüz o avantacı ruh hali ile…
devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.