- 593 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? 38
Mustafa Öğretmen, yavaşça yerinden doğruldu ve ayağa kalktı. Kızına ve Tarık’a gülümsedi.
“ Hoş geldiniz. “
“ Hoş buldum efendim. Ben Tarık. “
Bunları söylerken, tokalaşmak için elini uzattı. Tarık, elini uzattı ve tokalaştılar. Sonra, karşısındaki sandalyeyi gösterdi Mustafa Bey. Nihal ve Tarık yan yana karşısına oturdular. Mustafa Bey, uzun bir süre konuşmaları esnasına Tarık’ ın hareketlerini, konuşmasını, davranışlarını izledi.
Nihal, konuşmalarına pek katılmıyor, sadece dinliyordu. Mustafa Bey, kız babası olması nedeniyle, Nihal’ in onlarla paylaştığı bu durumdan endişelenmişti. Tanışma isteği çok erkendi aslında. Fakat tanımak istemişti.
Ailelere çok kızıyordu. Anlayış göstermiyorlardı. Çocuklarının büyüdüğünü kabul etmiyorlar ve güvenmiyorlardı. Aileden çekinen ve korkan çocuklar, daha çok hata yapıyorlardı. Aile ile de iletişim kopunca, tamamen yalnız kalıyor, bu da batağa götürüyordu onları. Gençler, anlaşılmak ve düşüncelerine değer verilmesini istiyordu.
O çocuklarına, eğitimci olmasından dolayı önce dürüstlüğü öğretmişti. Hatalarında bile saklamamalarını, paylaşmalarını söylemişti her defasında. İyi ve kötü günlerinde, her zaman onları dinlemişti.
Şimdi ise onlara baktığında gurur duyuyordu. Kızı, ona aşık olduğunu açıkça anlatmıştı. Çoğu anne baba bu anlayışı göstermediği için, çocuklarını bilmeden uçurumun kenarına getiriyordu.
Uzunca bir süre iki erkek birbirlerini süzgeçten geçirerek sohbet ettiler. Bir süre sonra da ikisinde de bulunan tedirginlik ortadan kayboldu. Resmiyet, yavaş yavaş yerini doğallığa bıraktı. Nihal ise onları izliyordu. Bu durumu fark ettiğinde o da rahatlamış oldu.
Mustafa Bey, Tarık’ ı beğenmişti. Hareketleri sadeydi. Beyefendi bir kişiliği vardı. Saygılıydı. En önemlisi de kızı onu sevmişti. Biraz daha tanımak istiyor, karısının da fikrini almak istiyordu. Onlardan müsaade isteyerek, lavaboya gitmek üzere ayrıldı masadan. Onların görmeyeceği bir mesafeye gelince, karısını telefonla aradı. Durumu ona anlattı. Yemeğe çağırmak istediğini anlattı. Onun fikrini aldı. Onun onayını aldıktan sonra, lavaboya girdi ve ellerini yıkadıktan sonra masaya döndü.
“ Tarık Bey, dönecek misiniz İzmit’ e ? “
“ Yok efendim bu gece dönmeyeceğim. Bir arkadaşım var. Ona kalacağım. Mesafe uzak olduğu için o şekilde kararlaştırmıştım. “
“ O zaman, akşam yemeğine bekliyoruz sizi. Değil mi Nihal ? “
Nihal, babasının bu sorusuyla bir an şaşırdı fakat bozuntuya vermedi. Bu demek oluyordu ki, babası Tarık’ ı beğenmişti. Yoksa, anında masayı bir mazeretle terk edeceğini iyi biliyordu.
Biraz daha oturduktan sonra Mustafa Bey, müsaade isteyerek masadan ayrıldı. Akşam yemeği için gerekli hazırlıklara yardımcı olmak gerektiğini düşünmüştü.
Babası gittikten sonra Tarık ile epey bir gezdiler Kızılay meydanında. Eve gitme zamanı geldiğinde, bindikleri dolmuş ile eve doğru yola çıktılar. Nihal, İzmit’den kendi aracıyla gelmişti. Şehrin kalabalık trafiğine çıkmak istemediği içinde dolmuş ile gidiyordu.
Dolmuş Bahçelievler’e geldiğinde müsait bir yerde durmasını söyledi şoföre. Biraz daha yürüdükten sonra apartman kapısının önüne geldiler. Tarık, daha rahat görünüyor ve bu rahatlığı hareketlerine yansıyordu.
Kapıya geldiklerinde, kalbi hızla atmaya başladı. Nihal, özellikle zili çaldı. Kapıyı açan Mustafa Bey, güler yüzüyle karşıladı onları. Sade bir şekilde döşenmiş gibi görünüyordu ev.
Salona girdiğinde de sadelik devam etti. Kitaplarla dolu bir kütüphane gözüne ilişti. Yerde el dokuması halılar, ona uygun bir salon takımıyla uyum sağlamıştı. Yemek masası, güzel bir şekilde yemeklerle donatılmıştı.
Oturduktan bir süre sonra içeriye annesi Nilgün Hanım girdi. Onun girişiyle, Tarık hemen ayağa kalktı. Olgun bir görünüşü vardı. Sade bir şekilde giyinmişti.
“ Hoş geldiniz.”
“ Hoş buldum efendim. Ben Tarık.”
Diyerek elini uzattı. Tokalaştıktan sonra oturdular. Kısacık bir sohbetin ardından, içeriye kardeşi girdi. İçeriye girer girmez meraklı ve kıskanç bakışlarla Tarık’ ı süzdü. Sonra yanına gelerek, selam verdi. Kısacık bir sohbetin ardından, hazır olan yemek masasına geçtiler.
Yemeklerin görünüşü ve lezzeti, Tarık’ ın damak zevkine uygun gelmişti. Aile bireylerinin, birbirlerine olan davranışları, onu hem sevindirmiş, hem de biraz kıskandırmıştı. O, ailesini bir arada görmeyeli uzun yıllar geçmişti. Nihal’ in karakterinin, ailesi ile olan ilişkileri sayesinde şekillendiğini düşündü o anda. Huzurlu bir ortamda büyüyen çocuklar, daha pozitif ve dışa dönük bir profil çiziyordu.
Sorunlu aile çocukları ise bulundukları ortamın ve yaşadıkları şiddetin etkisiyle, istemeseler de karşılarına çıkıyor, onların ruhunu esir alıyordu. Tıpkı kendisi gibi. Nihal sayesinde, bu konuda epey bir değişikliğe uğramıştı.
Yemeğin sonuna doğru, gerginlikten eser kalmamıştı. Kahkahalar yükselmeye başladı. Bu duruma da en çok Nihal sevindi. Her şey yoluna giriyordu.
Gitme vakti geldiğinde, yüzündeki memnuniyet ifadesi ce sözleri ile evden ayrıldı. Çağırdığı taksiye binerek arkadaşına doğru yola çıktı.
Evlat hasreti onu dayanılmaz hale getirmişti. Bir yolu olmalı diyordu. Onlara kendimi affettirmenin bir yolu olmalı… Fakat cesaret bulamıyordu kendinde. Hem ne diyecekti. Yıllar sonra, özellikle Tarık’ a nasıl affettirecekti. Gece, onun için dayanılmaz oluyordu. Gündüz, atölyede vakit geçiyordu. Geceleri, vicdan azabı ile uyamıyordu uzun süre. Uyuyabilmesi için son zamanlarda sakinleştirici ilaçlar almaya başlamıştı. Birkaç kez telefon etmeyi düşündü. Sonra vazgeçti.
Onlara ulaşmanın yolu, yaşadıkları şehre giderek, onlarla görüşme imkanı ile olabilecekti. Evlenip evlenmediklerini bile bilmiyordu. Son zamanlarda sağlığı da çok iyi gitmiyordu. Hipertansiyonu vardı. Özellikle sinirlendiğinde ya da çocuklarını aklına getirdiğinde fırlayıveriyordu. Hayat çok kısaydı. En kısa sürede, gidip onlarla görüşmeye karar verdi.
DEVAM EDECEK !