- 432 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ERCU'NUN BULMACASI
ERCU’NUN BULMACASI
Koyun Nasya, bakımlı ve alımlıdır. Kabarık bem beyaz tüyleri, melül melül iri gözleri ve semiz bacakları iştah kabartan cinstendir. Sağlıklı ve kendine güveni aşırıdır. İki kuzusu, birde koç eşi vardır. Standart bir hayatı olan Nasya çok can sıkıntısı çekmektedir. Boz koçu Urcu’ya da bazı kuruntulardan dolayı kırgındır.
Ercu’nun kendini anlayamadığından ve her dişinin nedenli nedensiz serzenişinden, gereksiz tafra yapmaktadır. Kıskanılmak ve güvensizlik sayacağı aşırı korumayı istememektedir. Koçunun ve kuzularının dışında da sevgi ve itibar görmek istemektedir.
Nasya meraklıdır. Öğrenmek, görmek, daha hür olmak istemektedir. Bütün hayvanlara da candan, dostane yaklaşarak çevre edinmek istemektedir. O aslında nefsini de biraz şımartmak ve eğlendirmek istemektedir.
Koçu Ercu’nun ikaz ve yasakları hırsını kamçılamakta ve her gün daha asi kılmaktadır.
Yeni keşfettiği Nabyay otlağında zengin otlar ve çeşitli hayvanlar vardır. Ercu’nun izni ile burada güven içinde otlamaktadır. Ercu, kıskanç bir eştir ve Nasya’yı da sevip gözetmektedir. Daha tecrübelidir. Acemi eşini, hayvanlar dünyası hakkında sık sık bilgilendirip uyarmaktadır. Dost görünen düşmanı da, apaçık pusucuları da anlatır. Aslan, sırtlan, kurt gibi hayvanların dişisine bile güvenme diye öğütlemektedir. “ Guruptan ayrılma, avcıları davet etme, Ses, bakış, koku salma. Her an ayık ve şüpheci ol, sen koyunsun kendini kurt sanma, karga gibi iltifata kanma, Meraklanma, macera arama. Gariplik ve tehlike sezersen çar çabuk güvenli ortama geç. Her tuhaflığı benimle paylaş ve benden uzakta görüntü verme.” Diye nasihatte bulunuyordu Nasya’ya.
Ama Nasya nefsine yenik düşüp yeni otlağı ve hayvanları daha yakın izlemeye alır. Kuytuları araştırır. Ses, bakış ve koku salar. Günlerden birinde bir kuytuda mahzun, dost canlısı kurt görünür. Olgun kurt, iri gözleri, hafif kambur sırtı, açlıktan çökmüş midesi ile Nasya’ya ilginç gelir. O da sanki Nasya gibi yeni dostluklar aramaktadır. Hırıltısı tatlı nameler gibi gelir Nasya’ya ve kutra ilgisi artar. Yaklaşır biraz, mesafeli olarak. Sonra biraz daha. Bakar tehlikesiz, daha yaklaşır. Oysa sinsi kurt o kadar açtır ki, nefsinin pis kokusu o an başka otlaktaki Ercu’ya kadar ulaşır. Kurdun eşine kurduğu tuzağı hisseder ve harekete geçer. Kurdu öldürmeyi bile göze almıştır. Ercu’nun, Nasya’ya destek gelmesinden ürken kut geri çekilir ve siner. Kurdun iri pençesini, pis nefesini ve sivri dişlerini gören yakından fark eden Nasya da büyük bir tehlikeden döndüğünü hisseder. Yara almadığı ve canından olmadığı için şanslıdır.
Otlağı ve hayvanlar âleminden bir avcıyı tanımış ve daha tecrübelenmiştir. Ama bu âlemde Kurttan çok daha tehlikeli ve usta, sinsi, acımasız avcılarda vardır. Kendine sahip çıkan eşinin haklılığını kabullenmiş görünmektedir. Küçük ayrıntılar bile, et peşindeki sinsi ve pusucu avcılara dikkat hususunda çok önemlidir.
Nasya bilmektedir ki, merakını yenip, nefsi ile sürekli savaşarak ve eşinin desteğiyle daha mutlu ve uzun yaşayacaktır.
Ercu;
“Ruhum kelle şekeri, vehimlerse karınca;
Kömürden kara rengim, onlar beni sarınca…” Dedi.
Nasya; “ Bir şey mi istedin” dedi.
Ercu;
“ Olmaz bil de “ OLUR “’u, olur bil de “ OLMAZ “’ı;
Buluver, günü geçmez, pörsümez ve solmaz’ı…” diye bilmece gibi konuştu.
Dünyada bırakacakları nasipleri için otlamaya koyuldular otlakta. Kasap ta onları her gün gözlemekteydi. Bir şekilde öleceklerdi elbette.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.