- 1108 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
HEDİYE ALDATMACASI.
HEDİYE ALDATMACASI.
(tüm hediye alan öğretmenlerden özür dileyerek )
Bu günkü gibi bir öğretmenler günüydü o gün de.
Dersler yarım yamalak yapılıyor, teneffüslerde parlak kağıtlara sarılmış hediyeler (asla rüşvet değildir) açılıyordu.
-Aaaa benim çocuklarım beni ne kadar seviyor..
-Ay sana ne almışlar?
-Benimkiler öyle şey almazlar.
-Tamay hanım sana hediye yok mu? ….
-Ona hediye alamazlar çünkü geri gönderir.
-Çiçek alsınlar……
-Çiçeğin de yapraklarını tek tek koparıp sınıfa dağıtır o deli….
-Gerçekten mi?
-Ha ha ha……..
……..
En alt seviyeden gülücükler, en istemsiz öpücükler koridorlarda uçuşuyorken alan memnundu, veren daha memnun.
Doğal olarak bana da sorular inatla geliyordu elbette.
Tamay hanım size bir şey gelmedi mi?
Bıyık altı gülümsemeler...
-Gelmedi. Lanet matematikçiyi kim ne yapsın?
-Gelir gelir üzülmeyin.
Sanki üzülen birisi var!
Gene aynı gülümsemeler.
Duymazdan geldiğim bu sohbetlerin bol olduğu o öğlen arasında birden öğretmenler odasının önünde anlamsız bir gürültü oluştu.
Ciddi bir öğrenci kalabalığı...
Hemen hepimiz kapıya yöneldik
Matematik, analitik geometri, geometri derslerine girerek haftada 13 saat beraber olduğum ve sınıf öğretmenliğini de yaptığım 38 kişilik 11- mat- A sınıfı kaynaşıyor, kapıyıyı çalabilme cesareti gösterecek birileri itişip duruyordu.
-Ne var ne oluyor çocuklar?
-Tamay hanımla görüşeceğiz
Herkes aynı anda bana dönüyordu tabi
Kaçarım yoktu
-Efendim çocuklar. Ne var? ne istiyorsunuz?
-Hocam (kessen öğretmenim demez o yaş gurubu) biz bunu aldık
Ellerinde ambalajlı küçük bir paket..
-Ne aldınızsa aldınız. Alın gidin kendiniz ne biliyorsanız onu yapın. Ben size "Hediye yok" demedim mi?
-Dediniz hocam. O nedenle biz de size almadık zaten. Bu bir kitap. Bunu alın açın okuyun sonra da -eyer yapabilirseniz- okulun kütüphanesine bağış yapın. Lütfen… N’olur…Lütfennnnn
-Peki çocuklar uzatmayın, tamam okuyacağım ve gerekeni yapacağım. Şimdi yemeğinize gidin.
Kalabalık dağılmıştı.
Elimde ambalajlı bir nesne ile kalakalmıştım.
Öğretmenler arasında duyulur duyulmaz birtakım mırıltılar.
-Bunun için miydi bunca gürültü patırtı?
-Biz de bir şey var sandık
-40 kişi birleşip bir kitap almışlar bir de okulu başımıza yıkacaklar.
-? ? ? ? ?
Ambalajı açtım tabi
İncecik bir kitap yaklaşık 120 sayfa
İsmi SEVGİLİ BABAM
"Sevgili Annem" olsa belki bir yakışığı olacak ama hayır SEVGİLİ BABAM
Sayfaları çevirmeye başladım
Kısa kısa sevgi ve anlayış üzerine öğütler olan bazı güzel fotğraflarla süslenmiş pisikolojik bir deneme ….
Kitabın bazı bölümleri el yazması …
"İlginç bir tarz" diyerek okumaya başladım
O da ne? El yazmaları benim sevgili 11 MAT A sınıfıma ait.
Her bir öğrenci boşluklara kendince bir şeyler yazmış.
İki farklı öğretmen yaratmışlar
Birincisi matematik öğretmeni ki mükemmel ötesi bir model.
Diğeri analitik geometri öğretmeni ki hata yükü bir model.
Birisini çok seviyor ve sebeplerini sıralıyorlar.
Öbürünü istemiyor ve gene sebeplerini sıralıyorlar.
Tabi ikisi de aslında benim.
Kitabı çevirdikçe anlıyorum ki bu kitabın yazımı 3 aylarını almış
Ben “Hediye istemem, kabul etmem, yırtarım, atarım, yolarım” diye cırlarken onlar ne yapacaklarını zaten biliyorlarmış.
O gün o kitabı öğretmenler odasında masanın üstünde bıraktım.
Meraklılar çoktu biliyordum ve biliyorum ki okuyan da çok oldu.
Hatta imrenen, kıskanan bu duygularını dile getiren arkadaşlarım bile oldu.
Bana o gün anne görünümlü bir baba olduğum ve öğretmen kalıplarına sıkıştırılmış bir insan olduğum da öğretilmiş oluyordu
Tabi ki kitabımı kütüphaneye bağışlamadım.
Ben ölünce bağışlanır acelesi yok.
Şu an kendi kütüphanemim en özel yerinde ömrümün en önemli öğretmenler günü hediyesi olarak duruyor.