- 3457 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMALARI
ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMALARI
Bizleri eğiten ve yetiştiren; Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, Atatürk İlke ve Devrimleri’ni bizlere tanıtan ve öğreten, vatan sevgisi, bağımsızlık ve egemenlik kavramlarını kazanmamıza öncülük eden; başta İlkokul Öğretmenim Şükriye Özkan olmak üzere bütün saygıdeğer öğretmenlerimizin huzurunda en derin saygı ile eğiliyor ve kendilerini en içten duygularla selamlıyorum.
Hekimler olarak; Öğretmenler Günü’nü kutlamamızın büyük bir anlamı var. Hekimlik ve öğretmenlik insanlara doğrudan hizmet veren iki önemli meslek. İkisi de insan ayırımı yapmayan, feragat ve fedakârlıkla ifa edilen, uğraş alanı insan olan ve kutsal sayılan meslekler. Hocalarımıza, yani öğretmenlerimize olan saygı ve bağlılığımız taa Hipokrat döneminden geliyor ve yaptığımız Hipokrat Yemini içinde yer alıyor.
Orta Asya Türk’leri Göktürk ve Uygur Alfabesi kullanmaktaydılar. İslamiyet’in kabul edilmesinden sonra, 8.yüzyıldan itibaren Arap Alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı döneminde ise Arapça ve Farsça’ nın ağırlıklı olduğu Osmanlı Dili’nin konuşulmasına geçilmiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, Mustafa Kemal Atatürk, gerçekleştirdiği çeşitli devrimler arasında, en az bunlar kadar önemli ve değerli olan “Harf İnkılabı"nı yapmıştır. Bu amaçla, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı yasa ile Arap Alfabesi verine Latin Alfabesi ulusumuza ve dilimize özgü ayrıntılarla birlikte kabul edilmiştir.
Bunun ardından, 24 Kasım 1928 tarihinde Millet Mektepleri açılmış ve aynı gün Atatürk, kendisine önerilen Başöğretmenliği kabul etmiştir. 24 Kasım, aynı zamanda Atatürk’ün doğduğu gündür. Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur-yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmış, Millet Mektepleri’nde, yaşlı, genç, çocuk, kadın, herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. “Bir ulus ki, yüzde doksanı okuma yazma bilmez, bundan insan olanların utanması lâzımdır” sözleri Atatürk’ün bu konuya ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.
Atatürk’ün Başöğretmenliği ile başlayan modern eğitim sürecinde; öğretmenlerimiz, ulus olarak içinde bulunduğumuz her türlü yokluk ve yoksulluk içinde, canlarını dişlerine takarak; büyük bir özveri, sabır ve gayretle yepyeni bir cumhuriyet kuşağı yetiştirme çabasına girmişlerdir.
Bu dönemde, öğretmenlerimiz; köyde, kentte, ülkenin her yerinde, hiçbir zorluktan yılmayarak büyük bir azim ve irade ile çalışmışlardır. Görevleri sadece öğrencilerini yetiştirmekle kalmamış, aynı zamanda onların ailelerinin de eğitimlerine katkı sağlamış ve toplumsal kalkınmamızda en büyük etken olmuşlardır.
Öğretmenlik tarihine kısaca bir göz atalım. Batılı ülkeleri örnek aldığımız Tanzimat Dönemi’nde getirilen yenilikler arasında, 16 Mart 1848 tarihinde, İstanbul’da Fatih Camii’nin yanında “Dar’ül-muallimin” adı altında ilk öğretmen okulu açılmıştır. Bu okul, ortaokullara (Rüştiye) öğretmen yetiştirmeyi amaçlıyordu. 1870’te İstanbul’da ilkokul öğretmeni, 1874’te ise lise öğretmen yetiştiren okullar açıldı. Bunlarla birlikte İstanbul dışındaki Anadolu ve Rumeli kentlerinde de okullar açılması gerçekleştirildi. Bu okullarda öğretim teknikleri yanında; beden eğitimi, elişi gibi uygulamalı dersler de öğretilmekteydi. Bu durum 1913 yılına kadar sürdü. Ama hiçbir zaman, bugünkü düzeyde bir eğitim verilmesi sağlanamadı. .
Eğitim konusuna büyük önem veren Atatürk; 1921 yılında, daha Kurtuluş Savaşı sona bile ermeden Ankara’da ilk “Maarif Kongresi”ni düzenledi. Bu kongrede, gelecekteki Türk Milli Eğitimi’nin ilkeleri belirlendi. Atatürk’ün o günkü konuşmaları günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Öğretmenlere çok büyük değer veren Atatürk, her fırsatta, övgü dolu sözleriyle öğretmenleri onurlandırmıştır. Bu değer Cumhuriyetin ilk on beş yılında doruk noktasına ulaşmıştır. “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözleri bunun teyididir.
Tüm öğretmenler, Atatürk’ü “Başöğretmen” olarak tanırlar. Atatürk devrimlerinin en önde gelenlerinden biri harf devrimi olmuştur. Yeni Türk harflerinin sağladığı kolaylıkla öğretmenlerimiz, Türk Ulusu’nun hızla okur-yazar olmasını sağlamışlardır. Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk dönemlerinde, içinde bulunulan tüm olanaksızlıklara rağmen, en küçük yerleşim yerlerine kadar okul yapılmış ve öğretmen atanmıştır. Bu çalışmalar çağdaş bir Türkiye’nin doğmasına ve yurdumuzun güçlenmesine yardımcı olmuştur. Bu kalkınma seferberliğinde en büyük pay, olağanüstü çaba gösteren öğretmenlerimizindir. Bizi eğiten, bilmediklerimizi öğreten, bilgi ve beceriler kazandıran, kendimizi, yurdumuzu, dünyayı tanımamıza katkısı büyük olan öğretmenlerimizi seviyor, önlerinde saygıyla eğiliyor, onları yürekten selâmlıyor ve alkışlıyoruz. .
Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılında “Öğretmenler Günü” olarak ilan edilmiş ve bu tarihten itibaren büyük bir içtenlikle kutlanmaktadır. Bu günün amacı; Türk Öğretmeni’nin toplumdaki önemini ve değerini belirtmek, öğretmenler ve öğrenciler arasında sevgi, saygı bağlarını ve dayanışmayı güçlendirmek, emekli öğretmenleri saygıyla anmak, öğretmenlik mesleğine yeni atılan öğretmenlerde mesleklerinin ne kadar yüce olduğu bilincini uyandırmaktır. Aynı zamanda, yaşanmakta olan olumsuzlukların ve sorunların dile getirilmesine çalışmaktır.
Ne yazık ki, geçen süreçte, öğretmenlerin sorunları çığ gibi büyümüş ve adeta bu sorunlar altında ezilir hale gelmişlerdir. Bu yüzden, 24 Kasım Öğretmenler Günleri, her geçen gün, içinde bulunulan sorunların açığa vurulmasıyla bir “Ağlama Duvarı” halini almaktadır.
2002 yılında çıkarılan 19 Kasım 2002 tarih – 24941 sayılı yönetmelikle; önceki yönetmeliğin 14. maddesi değiştirilerek, Öğretmenler Günü’nde;
Mesleğe yeni başlayan öğretmenlere “YEMİN” ettirilmesi,
Yıl içinde emekli olanlara “Hizmet Şeref Belgesi verilmesi”
Yeni kadroların açıklanması
gibi hususların yerine getirilmesi eklenmiştir.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nden ayrı olarak; 5 Ekim tarihi de “Dünya Öğretmenler Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu günün kabulünde, dünyada sadece ülkemizde kutlanmakta olan 24 Kasım örneğinin, ülkemizdeki öğretmen sendikalarının ve emekçi kuruluşların payları büyüktür.
5 Ekim günü, Birleşmiş Milletlerin Eğitim, Bilim ve Kültür örgütü olan (UNESCO) tarafından, 1994 yılında, “Dünya Öğretmenler günü” olarak ilan edilmiştir. Bu tarihten beri, sayıları 100’ü aşan ülke her yıl 5 Ekim’i Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlamaktadır. Bu günde, uluslararası öğretmen çatı örgütlerinin katkılarıyla öğretmenlerin statüsüne ilişkin tavsiye kararları alınmıştır. Bu belge öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdikleri işlevlerin taşıdığı önemi, uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir belgedir, Dünya Öğretmenler Günü; öğretmenlerin, dünya çocukları için daha iyi bir gelecek sağlanmasındaki rolünün anlaşılmasına ve bu konu üzerinde toplumun dikkatinin çekilmesine fırsat vermektedir. Aynı zamanda devletlerin, eğitime daha fazla pay ayırmasını ve eğitimin önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Geçen zaman içinde; özellikle son yıllarda, öğretmenlerimize Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde verilen önem ve değerin giderek yitirildiğine tanık olmaktayız. Özel okullar dışında; eğitime, bilime, araştırmaya ve teknolojiye gerekli payın ayrılmadığını görüyoruz. Maalesef öğretmenlerimiz geçim sıkıntısıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Hayat pahalılığının yarattığı güçlükler nedeniyle; semt pazarlarında limon satmak veya geceleri şoförlük yapmak zorunda kalan öğretmenlerimizin olduğunu bilmek ulusumuz için büyük bir acıdır. Ancak, bu öğretmenlerimiz kınanmamalı, tam aksine herhangi bir yolsuzluğa sapmadan geçimleri uğruna verdikleri bu onurlu mücadele takdirle karşılanmalıdır.
Eğitime ve eğiticiye yapılan yatırım çok önemlidir. Kaliteli eğitim üstün nitelikli öğretmenler ile sağlanabilir. Öğretmenleri üstün nitelikten yoksun toplumların gelecekleri karanlıktır ve başka ulusların kölesi olmaya mahkûmdurlar. Düşünmeyen, araştırmayan, incelemeyen, buluş yapamayan, sadece gelişmiş ülkeleri izlemeye çalışan, taklitçi ve tercümeci toplumlar asla gelişemezler. Biz, tüm öğretmenlerimizin, kendilerine olanak sağlandığında dünyanın en üstün nitelikli ve başarılı öğretmenleri olacaklarına inanıyoruz.
Öğretmenlerin kişisel taleplerine bakıldığında; layık oldukları saygınlığa sahip kılınmadıkları bir yerde olduklarını görüyoruz. Kendilerini geliştirmek için meslek içi eğitim alamamaktadırlar. Başarılı öğretmenler ödüllendirilmediği gibi, onlar yerine siyasi ve ideolojik yakınlık içinde görülenlerin ödüllendirilmesi büyük bir huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
Öğretmenlik, hekimlik mesleğinde olduğu gibi; din, dil, ırk farkı gözetmeden yapılan bir meslektir. Yönetimlerce, öğretmenlerin siyasetin içine çekilerek, çeşitli olumsuzluklara alet edilmeleri, ülkemizin geleceği açısından son derecede sakıncalıdır. Öğretmenlerimiz için Atatürk İlkeleri ve Devrimlerimiz en büyük ideolojidir. Dışarıdan getirilen sapık ideolojilere kapılmadan Atatürk’ün izinden yürümek ülkemiz ve ulusumuz için tek seçenek olmalıdır.
Öğretmenlerin çağın olanaklarından yararlanabilmeleri için devletçe kendilerine her türlü destek verilmelidir. Bu, sosyal devlet anlayışının gereği olup öğretmenlerimiz bu desteği hak etmektedirler.
Eğitim hakkı, toplumlar için en temel insan haklarından olup, toplumun tüm üyelerine devlet tarafından eşit ve ücretsiz sağlanmalıdır. Bunu gerçekleştirmek isterken, fakir ailelerin çocukları yanında, varlıklı ailelerin çocuklarına da ücretsiz kitap dağıtımı anlamsız olmaktadır. Buna benzer daha birçok savurganlık örnekleri sayılabilir. Oysa bunlar karşılığında öğretmenlere daha fazla olanak sağlanabilmesi mümkün olabilir.
Ülkemizin bazı bölgelerinde, zaman zaman öğretmenlerimizin can güvenlikleri de sorun olmaktadır. 1984 ile 1996 arasında, maalesef 152 öğretmenimiz terör yüzünden yaşamlarını yitirmişlerdir. Bu, öğretmenlerin verimli çalışmalarını önleyen son derecede vahim bir durumdur. Öğretmenler; can güvenliğine sahip olmalı, geçim sıkıntısı çekmemeli ve içlerinde siyasi iktidarlarca kıyıma uğratılacakları kuşkusu olmamalıdır. Ancak bu takdirde verimli ve başarılı olabilirler. Bunları sağlamak devletimizi yönetenlerin kaçınılmaz görevleridir.
Yazımı hazırlarken yaptığım çalışma sırasında, bazı öğretmen sendikalarının
24 Kasım Öğretmenler Günü’nü benimseyemediklerini, hatta karşısında olduklarını görerek üzüldüm. Bunun nedeni olarak; bu günün, 1980 İhtilalı sonrasında iktidar olanlar tarafından ele alınmış ve gerçekleştirilmiş olması gösteriliyor. Doğrusu, bu derecede sığ ve ilkel denilebilecek bir düşünce tarzıyla karşılaşmak istemezdim. Yapılan bir şeyin, yapanların kim oldukları ile değil, nitelikleri itibariyle topluma sağlayacakları yararlar ve öğretmen kitlesine bir vefa borcunun ödenmesi olarak değerlendirilmesini isterdim.
Tabii ki, bütün vatandaşlar gibi öğretmenlerin de siyasi kanaatleri vardır. Ancak bunlar kişisel haklar olup, mesleki çalışmalarının dışında tutulmaları gerekir. Toplum öğretmenlerden, kendi yapamadıkları ve ulaşamadıkları şeyleri ister ve onlardan adeta mucize göstermelerini bekler. Türk Öğretmenleri bunu yapabilecek güç ve yeteneğe sahiptirler. Kendilerine bir kere daha saygılarımı sunuyor, sağlıklı, başarılı ve mutlu yaşamlar diliyorum.
YORUMLAR
Yirmi bir yıllık öğretmenim,hasta olsam da rapor almadım,kaytarmadım ; her öğrencimi kendi çocuğum olarak düşündüm altı binden fazla öğrencim oldu hepsini çok sevdim ; aldığım paranın miktarıyla hiç ilgilenmedim,azımsamadım;öğretmen olduğum için bir gün pişman olmadım .
Yazı için teşekkür ederim.
Saygılar