- 1794 Okunma
- 26 Yorum
- 0 Beğeni
Öğretmenlik Yolunda
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Beş kardeşiz... Büyüğümüz ağabeyim öğretmen okuluna gittiği yıl babamı kaybettik. Annem soğan yetiştirip satarak geçimimizi sağlamaya çalışırken, baskılara dayanamayıp, gençlik aşkıyla evlendi. (Her gece kapımızı, penceremizi tırmalar, taş atarlardı.) Bir yıl içinde kanser oldu, kurtarılamadı! Oyun oynarken salâ okundu. Birisinin ‘Annesi ölmüş, oyun oynuyor!’ demesiyle öldüğünü öğrendim. Sınıfa koştum, sırama kapanarak ağlamaya başladım. Halam geldi, anneme götürdü. Korkacağımızı düşünerek yüzünü göstermediler. Ayaklarına sarılıp bırakmak istemiyordum!
Annem gidince bibim (halam) ve melek gibi olan Kâmil Amca’m çocukları gibi sahiplenip bizi evlerine götürdüler. On iki çocuk olmuştuk. Hepimiz sofraya oturmadan yemeğe başlanmazdı.
Çocukluğumun en güzel günleri yanlarında geçti. Kardeşimle el ele tutar, her gün harmanımıza gelir, oynardık.
Dört yıl anne baba sevgisi verdi, bakıp beslediler. Kendi çocuklarından ayırmadıkları gibi, daha çok koruyup kolladılar. Nurlar içinde yatsın bibim. Sağlıklı yaşasın Kamil Amcam.
Ağabeyim öğretmen okulunu ve askerlik görevini bitirip evlendiği yıl bizi yanına aldı. Gerek onun için gerek bizim için zorlu yıllar başlamıştı. Öğretmen maaşıyla dört kardeşini ve ailesini geçindirmek ayrıca köyde ev yapmak hiç kolay değildi!
Birer yıl arayla ablamlar tanımadıkları kişilerle evlendirildi. Bu ara ben de serpilmiş, on dört yaşıma gelmiştim ve dünürler kapıyı çalmaya başlamıştı. Ablalarıma göre daha asi ve açıkgözdüm, verilen kararlara karşı çıkardım. Evlenmeyeceğimi, okuyacağımı her fırsatta haykırırdım. Ama nasıl okuyacaktım? Ağabeyimin çalıştığı köyde ortaokul da, birileriyle ev tutacak gücümüz de yoktu!
İlçemizde oturan yakınım Kadriye Ablam’ın kâbusu kurtuluşum olmuştu. 1967’nin ilkbaharında bel kemiğinin kaymasıyla aylarca sırtüstü yatmak zorunda kaldı. Bakımı ve ev işlerini yürütmek için beni yanlarına aldılar.
Kadriye Ablam inek besler, tarla eker, Eşi İlyas Amcam ayakkabıcılık yapar, ayrıca evde yaptıkları poğaça v.s yi sinemada satarak geçimlerini sağlarlardı. Çocukları yoktu. Kadriye Ablam’ın yeğeni Gülderen’i evlatlık almışlar, hastalanınca geçici olarak anne-babasına göndermişlerdi.
O yıl Gülderen köyde ilkokula başladı; beni de ortaokula başlattılar. Yarıyıl tatilinde Gülderen’i yanımıza getirdiler. Hastalandı, baş ağrısını kesemiyor, ne yapsak ateşini düşüremiyorduk! Dizime kadar çıkan karda sırtımda hastaneye götürüşlerimi unutamıyorum. Ne yazık ki menenjit olmuştu, kurtaramadılar! Rahmet olsun sevgili Gülderen’e. Kadriye Ablam iki gün cenazesini vermedi. O günler gözümün önünden gitmiyor!
Tarla işi, ineklerin bakımı, hasta bakımı ve ev işlerine beni mutlu eden okulum da eklenmişti. O yıl hepsini başarıyla götürüyor, ayrıca alt katta kalan akrabaları Halit’in ödevlerini de yapıyordum. Halit’in platonik aşkı olduğumu, dünür gönderdiğini ve dikkatimin dağılmaması için Kadriye Ablam’ın bana duyurmak istemediğini düğününe gidip geldikten sonra öğrendim. Rahmet olsun, genç yaşında akciğer kanserine yenik düştü Halit. İki çocuğu yetim kaldı!
Ertesi yıl kardeşim ilkokulu bitirdi, ağabeyim ikimize tek bir oda tutarak onu da ortaokula başlattı. Sorumluluğum daha da artmıştı. Hem köyümdeki güz işlerini yapıyor, hem Kadriye Ablam’ın yardımına koşuyor, hem evimi idare ediyor, hem de okuluma devam ediyordum.
Son sınıfa kadar çok parlak öğrenci olmasam da bütünlemesiz gelebildim. Son sınıfta okul müdürümüz Rahmetli Vahdettin Yıldız matematik dersimize geldi. Öğrencilerine ‘Otur, kafan büyüklükte sıfır’ demekle nam salmıştı. Sıfırlardan ben de nasibimi aldım, yarıyıl tatilinde matematiğim başarısız geldi, yılsonunda da kurtaramadım ve bütünlemeye kaldım!
Ağabeyim sağlık okuluna göndermek istiyor, bense öğretmen okuluna gitmek istiyordum. Her ikisinin sınavlarına da girdim. Sağlık okulu sorularından bir kısmını yanıtsız bırakmıştım.
Köyümüzde ‘Deli Cafar’ dediğimiz meczup biri vardı. Gaipten bilici derlerdi. Kimin kapısına giderse orda karnını doyururdu. Kapımıza geldi, yedirdikten sonra sınavları kazanıp kazanamayacağımı sordum, sağlık okulu için; ‘Kazanacaksın; gitmeyeceksin, öğretmen olacaksın’ dedi.
Sağlık okulunu kazanmış, Hatay’a yerleştirilmiştim. İğne yapmaktan, yapılmaktan korktuğum için gitmek istemedim. Öğretmen okulunu kazanacağıma güveniyordum.
Sabırsızlıkla öğretmen okulu sınav sonuçlarını beklerken açıklandığını, arkadaşım Hatice’ye kazandığına dair belge geldiğini duydum, kendimden emindim ve beklemeye devam ettim.
İkinci sınavlara üç gün kala Kadriye Ablamın kardeşi Mehmet Ağabey ortaokulun kapısında asılı olan listede adımı görmüş. Bakır güğümlerle kapılarına su almaya gittiğimde eşi rahmetli Şahinaz Yenge neşeyle çıktı ve ‘Gözün aydın olsun, imtihanı kazanmışsın’ dedi. Güğümleri bıraktım, koşarak ağabeyime gittim, ‘Kazanmışım!’ dedim.
Ağabeyim cebinden zarfı çıkardı; ‘Kazanmışsın ama para yok, gönderemeyeceğim. Bir yerden yol parası bulursan Hatice’yi dedesi götürecekmiş, onlara katarım, gidersin.’ dedi.
Güğümleri unutmuştum. Eğitimin değerini iyi bilen Rahmetli Ahmet Dayım’a koştum. Sözümü bitirmeden çıkardı elli lira verdi. O para Kars’a gidip gelmeme yetiyordu.
Sınava hazırlanmak için sadece bir günüm, matematikten bütünlemem vardı. Kitaplarımı satmıştım. Bir arkadaşımın kitaplarını aldım, o günü ara vermeden çalıştım.
Biraz geniş olmasına rağmen yengemin bebe yaka, gelincik çiçekli elbisesini, İlyas Amcamın verdiği ayakkabıları giyerek Haticelerle Kars’a gittim. Akrabalarının evinde kaldık.
Sözlü sınavda neden öğretmen olmak istediğim sorulduğunda bir çok neden sıralamış bir de; ‘Yetimlere anne olmak istiyorum’ demiştim.
Sınavı asillerin içinde kazanmış, Kars’ta kalmayı garantilemiştim. Hatice yedeklerin içindeydi ve Ağrı’ya gönderildi. Ağrı daha uzak olduğundan yedeklerin içinde olsaydım yine gönderilemeyecektim.
Bütünleme sınavı benim için çocuk oyuncağıydı artık. Sekiz alarak ortaokulu bitirdim. Kars’ın merkezinde olan o zamanki adıyla ‘Kız İlk Öğretmen Okulu’na yatılı kayıt yapıldım.
Devam edecek.
Fatma Biber
23 Kasım 09
YORUMLAR
Ah canım arkadaşım benim,o kadar yıl birlikte okuduk ama hikayeni hiç bilmiyormuşuz meğer. Ne kadar duygulandım.Sanki bir filim serediyor gibi geçti ,tüm anlattıkların gözlerimden bir bir.Fakat harkesin mutlaka acı ,tatlı bir hikayesi vardır. Önemli olan hikayesini sade, anlaşılır bir dille anlatabilmek. Bundan dolayı seni kutluyorum.öpüyorum.
okumaya geç kaldığım için affola
yine de şanslıyım güne gelmiş böyle güzel bir yazı
ben ağlarım arkadaşım, çok içten yazılmıştı çünkü
kutluyorum kaleminizi, devamını sabırsızlıkla bekliyor olacağım
öğretmenler gününü kutlamak içimi acıtıyor (rahmetli babam ve annem de öğretmendi benim) ama gününüzü yürekten kutluyorum
saygılarımla
Canım Ablam öncelikle öğretmenler gününüzü kutlarım...
Biraz sulu gözlüyüm ama bu yazıyı okuyup gözleri sulanmayan olmaz erhalde..
Üç damla hariç göz pınarlarıma hakim oldum..
Yazı olarak güzeldi şahsen bundan iyisini ben yazamam onun için çok güzel diyorum.
Edebi yönünü bilemiyorum zaten bende yetersizim imlası virgülü ünlemi gibi ama sağ olsun Onur BİLGE arkadaşımız bu görevi yapıyor bizim eksiğimizi tamamlıyor
Devamını bekliyoruz................
.......saygımla ablam.
Ders alınacak bir yazıydı.Güçkoşulları yenmeye azimli bir çocuğun dünyasını okumak doğrusu beni mutlu etti.Dram vardı ama olsun.Yaşamın kendisi bir dram zaten.Olmazları başarmak,çocuksu duygularla bunu hissetmek ne büyük bir kararlılık olsa gerek...
Kutlarım efendim,öz geçmişinizi bizimle paylaştığınız için...
Saygım sonsuz...Selamlar...
hazin bir yaşam öyküsü yazılan, ister yaşanmışlık ister hayal ürünü olsun, önemli olan çıkarılacak derstir okuyucuya.
insanların alın teri mücadelesini, emek ve azmin zaferini yaşaması güzel.
yeni nesilin rahatlığında eğitime bu denli önem vermemesi
ve gençlerin okuması gereken güzel bir yazı okudum.
kolaya kaçmamış hayatla mücadele etmiş onurlu bir Türk kadını çizgisi okudum
teşekkürler bu asil yüreğe
saygı ile sağlıcakla kalınız.
Tipik bildiğimiz bir hayat hikayesi ama çok acıklı olmasına rağmen farklı bir uslupla ve sanki acıya meydan okuyan bir eda ile yazılmış olduğunun elektriğini aldım.Yaşayan değil de yaşanmış ve izlenmiş bir hayat hikayesinin aktarımı şeklinde de hissettim.
Hayat herkese farklı açılardan çektiriyor varlığın olsaydı mesleğin olmazdı maddi imkanın olur sağlığın olmaz bu böyle önemli olan içinde bulunduğun durumu en iyi şekilde değerlendirebilmek ve razı olmak galiba.
Yazınız vesilesi ile tüm öğretmenlerimizin bu özel gününü candan kutluyorum.
Ailenize selam ve saygılarımla.
ELEŞTİRİ / YORUM
1. “Beş kardeşiz.” Üç nokta ister.
2. “Kâmil Amcam” “Kadriye Ablamın”, Kâmil Amca’m, Kadriye Ablam’ın...
3. “Bir çok”, birçok...
4. “Çalıştığı köyde ortaokul da, birileriyle ev tutacak gücümüz de yoktu!” Cümle düşüklüğü var.
5. “Bakımı ve ev işlerini yürütmek için yanlarına aldılar.” Kimi? Beni...
6. “poğaça v.s yi” . Bu tür yazılarda bu şekilde kısaltma olmaz.
7. “Sağlık okulu sorularından bir” Burada bir işaret fazla... Klavye hatası...
8. Virgüllerde çok cimrice davranılmış. Okura kalmış.
Akıcı, rahat okunan, dinlendiren bir yazı... İçeriği acı dolu olsa da çok güzel.
Kutluyorum.
Onur BİLGE
Can arkadaşım sevgili meslekdaşım.
Beni sahifende görünce şaşırdın değil mi.
Böyle özel bir günümüzde, seçkiye layık görülen yazını hiç tebrik etmez miyim.
Hikayeni hüzünlenerek hatta ağlıyarak okudum.
İrade her güçlüğü yener.Bunun en güzel örneğini anlatmışsın.Bilhassa her türlü imkanlara sahip olan gençlerimizin okuması gereken bir yazı.
Normal şartlarda ekmek elden su gölden herkes okur.Vay canım arkadaşım neler çekmişsin.Şimdi bu güzel günlerini içine sindir.
Yüreğin hiç incinmesin.Geçmişte kalan hüzünlü ve acı günler unutulsun.
Allah hepimize son gürlüğü versin.
Sade ve akıcı bir üslupla çok güzel yazmışsın.Etkilenmemek mümkün mü.
Kaleminin mürekkebi kurumasın.Gönlün herzaman hoş olsun.
Selam sevgiler arkadaşım.
Vah çilekeş ablam benim.Hayat hikayenizi okurken yüreğim yandı,gözlerim doldu.Kimin hayatı farklı ki.Okumak için,köyde kalıp çoban olmamak için bizler de az sıkıntı çekmedik yani.Becerebilip yazsak birer roman çıkar hayat hikayelerimizden.
Şükür ki büyüklerimiz her türlü yokluğa rağmen eğitimin önemini kavramışlar ve bizlere ''okuyupta ne olacaksın'' deyip diretmediler.
Küçük yaşta edindiğimiz özgüvenle de zorlukları dize getirmesini bildik.
Yeni nesilde eksik olan işte bu özgüven meselesi. Çocuklarımıza bir türlü kazandıramıyoruz bu özgüven duygusunu.Ne okulda ne de evlerimiz de.
Yoksa bu günün imkanlarıyla çocuklarımızın hedeften hedefe koşmaları hiç de zor olmayacak.
Kendin gibi bize de döktürdün içimizdekileri.Tebrikler.
SAYGILARIMLA.