- 1128 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KARA YAZGI
Kara kış bastırmıştı. Köy kar altındaydı. Dünya sonsuz beyazlıkla sınırlanmıştı. Dağlar dünyanın sonuydu. Dağlardan ötesi yoktu.
Yedinci çocuğuydu karnındaki. Sancılar içindeydi. Altı çocuk doğurmuştu. Altısı da hayattaydı. Her doğumu kendi başınaydı. Tarlada, harmanda doğurduğu da olmuştu. Bu defa ters giden bir şeyler vardı. Saatlerdir sancıdan kıvranıyordu. Köydeki yaşlı kadınlar bir, bir çağrılmıştı. Ama kimse ne olduğunu anlayamamıştı. En son aşağı mahalleden Kezban Nine’yi çağırdılar. Yaşlı kadın köylünün bir çok derdine derman olmuştu. Türlü, türlü otlar kaynatır, merhemler yapar en sağalmaz yaraları iyileştirirdi. Onun hekimliği yılların deneyimiydi. Anasından atasından öğrenmişti kendi derdine derman aramayı. Her bitkini hangi yaraya iyi geleceğini bilirdi.
Kezban Nine yaşına aldırmadan düştü yola. Önde Yusuf arkada Kezban Nine. Tipi aman vermiyordu. Kezban Nine elindeki bastona dayanarak bütün direnciyle kara bata çıka yürüyordu Yusuf’un arkasından. Yusuf’a Karısı Gülgez’in sancısının ne zaman başladığını sordu bir hekim edasıyla. Gidene kadar Gülgez’in ne durumda olduğunu anlamak istiyordu. Yusuf cevap verdikçe Kezban Nine kızıyordu. Yusuf susuyor, cevap vermiyordu. Kezban Nine ters giden bir şeyler olduğunu seziyordu. “Neden şimdiye kadar haber vermediniz?” diye söyleniyordu. Güç bela vardılar Yusuf’un evine. Dış kapıdan duyuluyordu Gülgez’in feryadı. Kezban Nine içeri girdiğinde Gülgez’in halini görünce kızgınlığı iyice çoğaldı. İçeride toplanan kadınları dışarı çıkardı. Gülgez yatağın içinde kan revan içindeydi. Kezban Nine çabuk kızak koşun kasabaya yetiştirelim diye bağırdı. Yusuf çaresiz baktı Kezban Ninenin yüzüne. Tipi fırtına. Ne yol belli ne iz. Kezban Nine “ Ne duruyorsun Yusuf tez ol, yoksa Gülgez ölecek.” diye bağırdı. Yusuf cevap verecek oldu, Kezban Nine “Bizde yolda onunla ölürüz tipide, burada onun ölümünü seyredemem, tez ol Yusuf.” Diye haykırdı. Yusuf atları koştu kızağa. Kezban Nine Gülgez’in büyük kızı Sona ile kanlı giysilerini değiştirip sarıp sarmaladılar Gülgez’i. Yusuf Gülgez’i sırtına alıp kızağa taşıdı, Kızağın içine serili yatağın içinde yorganlara sardılar. Kezban Nine de bindi kızağa. Yola düştüler. Her yer kar altındaydı. Yol iz belli değildi. Yusuf atları kamçılıyordu. Kezban Nine Gülgez’in başını Kucağına almış ” Dayan kızım, dayan kurtulacaksın” diyordu. Dört saat sürdü kasaba. Gülgez’in dayanacak gücü kalmamıştı. Artık sesi de çıkmıyordu. Kasabada ki hastaneye vardılar. Gülgez’i içeri aldılar. Kezban Nine de Gülgez’le doğumhanenin kapısına kadar geldi. Kapıdan içeri girerken usulca kayıp gitti Gülgez Kezban Nine’nin ellerinden.
Yusuf atları Şabo’nun hanına çekti. Hastanenin yolunu tuttu. Tükenmişti. Çok çile çekmişti. Yokluk içinde yetim büyümüştü. Sevmişti Gülgez’i. Dirlik düzen kurmuştu. Allah’a yalvarıyordu Gülgez kurtulsun diye. Kurbanlar kesecekti. Hastanenin kapısından içeri girdi. Doğumhanenin önüne doğru yürüdü. Kezban nine kapıda çökmüş sırtını duvara dayamış, donup kalmıştı. Yusuf tedirgindi. “ Ne oldu, bir şey dediler mi?” diye sordu Kezban Nine’ye. “Oğlan oldu dedi” Kezban Nine. Yusuf, Kezban Ninenin yüzünden anladı kötü bir şeyler olduğunu. “ Gülgez nasıl?” diye sordu. Kezban Nine başın sağ olsun diyebildi titreyen sesiyle. Duvarın dibine yığıldı Yusuf. Sesi yankılandı hastanenin duvarlarında. Yaşamı boyunca hep ağlamak düşmüştü payına. Anası da Yusuf’u doğururken ölmüştü.
Kara yazgısıydı kadınların, çocukların kar altında yolsuz izsiz köylerde ölüm. Karanlık çöküyordu kasabaya.
Eyüp Doğru
Kasım 2009 İzmir