23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2226
Okunma
Hafızamıza isyan olarak kazınmış Dersim.
Resmi söylemlerle artık nasıl eğitildiysek okullarda,çevremizde, devletin ileri gelenlerinin söylemleri tarafından, Dersimi de bugünkü PKK kalkışması gibi değerlendiriyorduk yakın geçmişe kadar, biraz da belki ezberci dünyamızda.
Hala da o zamanlar olanlar konusunda farklı değerlendirmeler duyuyoruz bugünlerde.
Adı ne olursa olsun, devlet ile, devletin vatandaşlarından Dersimde yaşayanları arasında olduğu su götürmez bir gerçek, olanların.
Partisinin gurubu adına kürsüye çıkan bir muhalefet milletvekilinin konuşması üzerine gündemimize yeniden giriverdi Dersim olayları.
Muhtemeldir ki, gurubunun görüşlerini açıklayan muhalif milletvekili, bugün de süren kanlı terör olaylarını bitirmek için, Dersimde yapılanları örnek gösterdi.
Oradaki isyanın nasıl bitirildiğine örnek verirken, Dersimde de analar ağlamadı mı diye, "terör bitsin,artık analar ağlamasın" diyenlere cevap vermeye çalıştı bir anlamda.
Film bundan sonra koptu ne hikmetse.
Kişisel olarak ben dahil bir çok insanın düşüncesinde, isyan bastırılacaksa, devletin isyancılara karşı sertliğe başvurmasında bir yanlışlık yoktu.
Ancak çok ilginç bir biçimde, Dersimde geçmişte yaşananlar, bizzat Dersim konusunu gündeme getirenler de dahil olmak üzere, devletin eski-yeni bir çok otoritesi tarafından da inkar edilmeyen ifşaatlarla başka yönleriyle zihinlerimizi bulandırdı.
Zamanın Malatya emniyet müdürü olan İhsan Sabri Çağlayangilin, kadınların yaşlıların çocukların mağaralarda fareler gibi katledilmelerini anlatan ses kayıtları ortaya çıktı.
(Ropörtajı da yine bugünlerde partili arkadaşını gereğini yapmaya davet eden Tunceli kökenli milletvekili yapmış meğer)
İsyan bastırılırken devlet böyle bir katliam mı yapmıştı?
İsyancıların yanısıra, kadınlar çocuklar yaşlılar da zehirli gazlarla, bombalanarak imha mı edilmişti?
Meclis kürsüsünde, terörün bitmesi için Dersimdeki gibi bir müdahaleyi önerenler, isyan bastırmanın bu yönünü de mi öneriyorlardı acaba?
İsyancılar dışında, ailelerini de çoluk çocuk kadın bebe bütün bir toplumun topluca katledilmesini mi öneriyorlardı?
Konuşma akabinde aleviler ayaklandı adeta.
Aynı partiden başka bir milletvekili, meclis kürsüsünden konuşan kendi partilisini gereğini yapmaya çağırdı Dersim hakkında söylediklerinden dolayı.
Başka kişi ve kuruluşlar da aynı çağrıyı tekrarladı.
İnfial, Dersimde yaşanan, isyancılara karşı müdahele şekline, sivil insanların katledilmelerine onay veren bu yaklaşımaydı elbette.
Mecliste bir muhalefet vekili, partisinin görüşlerini açıklarken, mağaralarda fareler gibi katledildikleri iddia edilen insanlara yapılan uygulamanın bugün de tekrar edilmesini ister gibiydi.
Hemen her kesimden, o dönemde isyancılar dışındaki sivil halkın da katledildiğini yalanlayan bir beyan yoktu.Bir şekilde o yaşananları hemen herkes ilginç bir biçimde kabulleniyor ve doğruluyordu.
Gereğini yapması istenen muhalif vekilin cevabı da bu yöndeydi.
İsyanın bastırılışını ama bunun yanında sivil birçok insanında katledilişini reddetmiyor, ama
"Atatürkün yaptıklarına" sahip çıkarak zaten gereğini yaptıklarını söylüyorlardı.
Atatürk hayattaydı o dönemde ve Dersim isyanının bastırılmasını o emretmişti.
"Atatürke mi karşı geliyorsunuz siz" yaklaşımı bir savunma olabilir miydi?
Atatürk mü emretmişti mağaralardaki zehirli gazlarla, ilk kadın pilotumuzun bombalarıyla sivil halkında ayrım yapılmadan katledilmesini?
Günümüzün tipik Atatürk istismarcılığının şahikasıydı adeta bu söylem.
"Atatürk yaptı, yaptırdıysa ne konuşuyorsunuz daha" istismarı, günümüz darbeci cuntacı ergenekoncu yapılanmaların Atatürkçülük söylemlerine ne kadarda benziyor?
Gerçekte emri kim verdi?
Emri uygulayanlar maksatlarını aştılar mı?
Sivil halkın gördüğü zararlardan Atatürk haberdar oldu mu?
Ne söyledi, ne yaptı?
Bunlar hala karanlık?
Kimse birşey açıklamıyor.
Kimse birşey biliyor mu peki acaba?
Neticede ülkenin gündemine muhalefet partisi eliyle yeninden Dersim konusu girdi hızla.
İstifası istenenler, istifa etmeyenler, istifa isteyenlerin çark ederek parti yönetimine biat etmesi ve olayı tepkilerin ardından soğumaya bırakma çabaları peşpeşe geldi.
Cin şişeden çıktı bir kere ama artık.
Millet geçmiş gerçekleri bütün çıplaklığıyla, doğru olarak öğrenmek istiyor artık.
Milletle paylaşmayacağımız birşey yok diyerek gizli meclis toplantılarına girmeyenlerin, milletle bu konudaki bildiklerini de paylaşması gerekli artık.
İçinde yaşamadığımız için, ermeni soykırımı konusunda bize öğretilenler paralelinde, çevremizi, dünyayı soykırım olmadı diye iknaya çabalarken bu Dersim karmaşası karşısında nasıl bir yol izleyeceğiz?
Sürekli kandırılıyor muyuz yoksa millet olarak?
Son yıllarda ergenekon davalarıyla ortaya çıkan alevi liderlere suikast planları ile bu Dersim hadisesinin muhalefet partileri tarafından ülke gündemine sokulması irtibatlı olabilir mi acaba?
Yeniden alevi kışkırtması mı tezgahlanıyor acaba?
İstanbuldaki bir müzedeki denizaltıya, çocuk ziyaretçiler geldiğinde patlatmak üzere bomba yerleştirilmesi türünden provakasyonlar planlandığı gazetelerde yazılırken, gayrimüslüm, azınlık cemaatlerine ait mekan ve kuruluşlara suikastler planlayıp kaos ve karmaşa yaratmaya çabalayan planlar yazılıp çiziliyorken, yaşadıklarımız suni olarak bilinçli mi yaratılıyor acaba?
Danıştay saldırısı, Güngören patlamaları, Ankaradaki alışveriş merkezi patlamaları,Dağlıca, Aktütün girişimleri vb. gibi tertipler hep kardeş mi?
Kim bu gözü dönmüş insanlar?
Nelerini kaybetmek istemiyorlar?
Ya da neler kazanmak istiyorlar bu girişimlerle?
Bunları koruyanlar, kollayanlar kim?
Devletin hangi kademelerine sızabilmişler?
Açıksözlülkle millete doğruların artık anlatılması gerekiyor.
Arınma, temizlenme şart...
Dersim de ne oldu?
Bu sorunun cevabı ile başlanabilir..