- 620 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Turk's Head
Türk’ün başı hassastır. Demirden sert, taştan berk, gülden naziktir. Koruma altındadır hep. Berber milleti dışında kimse dokunamaz ona. Onunla uğraşanlar başından bulur. Başlarına yeterler de başlarının başı başıyla belaya girer.Kadrini kıymetini bilip hürmet edenler ise başa kadar gönenir.Velhasıl Türkün başı gelin başı gibi naiftir. İte kopuğa emanet edilmez. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe özdeyişi kısaca özetler onun önemini. Namı yürür dünyanın dört bir yanında. Çok uzaklardaki bir çiçeğin, Dünyanın öbür ucundaki bir devletin adına esin kaynağı olacak kadar hem de.
Atlantiğin ortasında, Bahama adalarının Güneydoğu istikametinden Küba’nın kuzeydoğusuna doğru hilal şeklinde dizelenen sıra adalardan meydana gelen bir devletin ismine ilham verir. Hollandalıların dünyaca ünlü lalelerine Tulband adını vermelerinin hikmet-i hükümeti de gene Türk’ün başıdır. Daçlar, bir zamanlar İstanbul’dan götürdükleri laleyi Türk başlığı olan tülbente benzeterek bu adı verirken, Bahamalı tuz tüccarları söz konusu adalarda yetişen kaktüsün kırmızı başlığını fese benzetmiş ve bu çiçeğe Turk’s head demişlerdir. Zamanla lalenin ismi tulip olarak literatüre geçerken, Atlantik Okyanusundaki sıra adalar da Türk ve Kaykos Cumhuriyeti adını almıştır. Hindiyle anılmaktansa kaktüsle anılmak bana şahsen daha cazip geliyor. En azından iştah kabartıcı bir obje olmaktan kurtuluyorsunuz. Ne var ki gizemli yolculukların vazgeçilmez tutkulu müşterisi olan insan aklı nedenler ve nasıllar dünyasında bu tarz soruların çözümünde böylesi sıradan cevaplara razı olmuyor. Hollandalılar tülbente benzeterek “tulip” ismini verdikleri lale’yi yalnızca bir çiçeğin ismiyle sınırlandırırken, Bahamalı tüccarlar nasıl olmuş ta koskoca adalar silsilesini Türk, üstelik başkentini de Grand Turk (Koca Türk) olarak tesmiye etmişlerdi? Sömürgecilik çağının minik ülkesinin hakimleri ülkelerine “Hiçbirşeyin Vatanı” anlamına gelen Nederland (Hollanda) yerine “lale” deseler, ulusça hiç olmazsa bir nesneye hem de soğanıyla bile bir dönem dünya borsalarını sarsarak köşeyi dönmelerini sağlayan hoş bir çiçeğe izafe edilmek suretiyle sahipsizlikten kurtulamazlar mıydı?
Şairin “Akıl olmazların zoru içinde / Üst üste sorular soru içinde" dizelerinde dile getirdiği üzere bugün için bir çiçeğe izafe etmenin dışında bulabildiğimiz bir cevabı yok bu soruların. İnsanoğlu, kavli olarak “kalmasın bir zerre nihan cihanda Allah’ım” diye ettiği duaya filli olarak ta katkıda bulunduğunda Piri Reis’in haritasındaki gizemler çözülecek ve bizler de Bahamalı tüccarlardan önce atalarımızın bu adalara gidip gitmediğini öğrenmiş olacağız. Ama şimdilik koca bir ada devletinin bizimle aynı adı taşımasının sürur ve onuru ile yetinmek zorundayız. Fesi Türk başlığı olarak görmek Fas’ta, Tunus’ta esir ticareti yapan Bahamalı tüccarların bir yanılsaması da olsa, bir zamanlar dünyanın herhangi bir yerindeki bir müslümana; ırkına, diline, rengine bakmaksızın Türk denilmesinin ve Türk denildiğinde esir kamplarının, giyotinlerin, nükleer silahların, gaz odalarının, insanların diri diri yakıldığı fırınların değil de hiç değilse lalenin, fesin akla gelmesinin onuruyla.
YORUMLAR
Harika bir yazıydı. Kutlarım. Eksiği var fazlası yok. Tarihimiz katliamlarla, sömürülerle dolu değil. Hatta tek örnek yok. İstem dışı olan bir kaç polisye vakayı saymazsak. Mazisini bilmeyenin atisi olmaz. O nedenle mazimiz karalanıyor. Utanmamız isteniyor bilinçli olarak. Yok oyle yoğurt. Tekrar tabrik ederim aydınlatıcı, kısa ve öz yazınız için.