- 1307 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Saklı Sevda
Sevgiliye mektuplar / Saklı Sevda
…………… Seni kendime sakladım… Sesin titretirken tenimde sevda tellerini, damarlarıma dalga dalga yayılıp egemenliğini ilan ederken aşkın kurtuluş savaşlarında… Karışmasın başka seslere, onların gürültülü senfonisizliğinde ritim tutmayan anlamsızlıklara bulaşmasın, yitmesin diye kendime sakladım sesini önce…
…………… Erguvan renkli gelirken tınıların, ayları güne, günleri de dakikalara bölerek sakladım seni saniyelerimde… İçimde titreyen melodileri saniyelerle çarpıp sensiz geçen günlere ekledim, özlemler biriktirip çoğalttım sana doğru, biriksin, şarıl şarıl aksın diye… Derman olmayan gecelerde sesini çoğaltıp damlalarca içime akıttım yalnızlığımın duvarlarında ses geçirmez yalıtımla, benden başkası duymasın diye… Dayanamam seni görmemişliğimde sesini paylaşmaya, kıyamam zerresinin araya gitmesine, yaşamayanlar bilmez yüzünün gül cemalini görmeden, sesinin aya vuran şavkının eşsizliğine… Bilmezler, bilmesinler her gece ay doğduğunda şavkına besteler yollayıp sevdalar astığımı, yüzünü sana dönüp yansıtsın diye sessiz siluetimi… Sesleriyle sevenlerin tensel buluşmasıdır keşfedilmemiş dinlerin ayini ve gizem dolu perilerin diyarında, egzotizminde, saklanan sevdaların dışa vurumudur en güzel güneşin batımında…
……………Vadilerinde enternasyonal aşklar doğurmuş, gizeminde, yaşanmamış sevdaya kanat çırpmaya hazırlanan, asırlardır yuvasından çıkmayan ismi bilinmeyen bir çift kuş havalanıyor semalarında, el ele, diz dize uçmayı, kanat çırpmayı öğreniyorlar yaşanmamış sevdalarının acemiliğinde, tensiz flört eden sesleri kayboluyor, anılar, yaşanmamış güzelliklerin ebruli demetlerini bırakıyorlar bastıkları her adım, çırptıkları her kanatın ardında iz bırakarak… Sevdalarıyla buluşan sevgilerinin ışığında doğan bin bir renkli gökkuşağını geriyorlar kanat çırptıkları zirveden, el sallayan sevdalarına dair yeryüzünün peri dolu bacalarına…
…………… Telepati ile duyumsamamıydı yaşanmış zannedilen doyumsuz anlar, kıyısı olmayan kulaç attıkça aynı noktada kaybolduğumuz azgın dalgalarla boğuşmak mıydı, derinliğinde yediğimiz vurgun… Gerçeğine döndüğümüz hayatın ayaküstü şekerlemelerinde ki netleşmeyen rüyalar diye tanımladım hep ve geçici ve ne zaman tekrar sesin gelse suskunluğumla örtüyorum tınılarını, zarar görmesin diye dünyevi dış etkilerden… Şimdi ne zaman bir kadın sesi duysam farklı notalar ekleyip, anlam yükleyerek çoğaltıyor, binlerce ses üretip dinliyorum sessizliğinde… Aralarında sana benzeyen tek ses bile olmuyor, çoğalttığım tınılarını yüreğimden çıkarıp seviyor, okşuyor, dinliyor gizliyorum yine sevdamın suskun ve saklanmışlığında…
…………… Artık sana gelmelerimdeki pembe mutlu sancıların, dönüş yolundaki çekilmez kramplarını yarı yolda bırakarak gördüğüm her renkli nesneyi gözlerim pembe’ye boyuyor. Sakladıklarım griden dönüştüğü rengin ahengiyle saklı kalan sevdalara öncülüğünü ilan ediyor geçtiğim tepe, dağ, yollardan… Vadi, ovalar, nehirlerden… Köy, kasaba, kentlerden… Yol, otoyol, tali yollardan… Yüzyıllık yalnızlık ve suskunluğunu yırtan, parçalayan yanardağ gibi kükrüyor, korkutuyor akacağı sevdasız kalan toprakları… Bu kentin sınırlarında hapsolan, cebimde sakladığım çocukluğumu karlı kentine gelirken rengarenk giydiriyorum sana sevdirmek, serçe parmağının sıcaklığını hissettirmek, şımartmak için… Meleksi yüreğinin peri’li ellerinde dokunuşu hissetsin, çıksın kabuğundan, saklı sevdasından, korunaklı sevdana ulaşsın diye…
……………Pusula icat edildiği günden beri yönümü şaşırdım hep güneşin doğuşu-batışı ile yönlendirmedim kendimi hatalarımda… Oysa doğudan doğan güneş sende batardı, alır, saklar, ısıtırdın yüreğini yüzyıllardır sunmak için sıcağını… Karanlık, puslu, sisli, tipili, yağmurlu günlerde doğmayan o güneş hep senin içinde sakladığın sevginin çeperlerindeydi… Göstermezdin kimseye, korkar, ürkek ceylan gibi sekerek yürürdün düşürmemek için, gözlerine yansırken ışığı, böyle havalarda siyah gözlüklerinle saklardın, kadife saçlarına yansır da fark ederler diye saçlarını toplar, uzun berenin içine gizlerdin güneşlerini… Çocukluğumun sakladığım sevdalarına giydirdiğin özenle sakladığın güneş doğdu…Yeniden doğdu.. Sevdamıza dair, saklı sevdamıza dair…
Güneş’inle aydınlandı SAKLI SEVDA’MIZ…
YORUMLAR
"hayatın atık zamanlarında bulmadım seni..hep benimnleydin sanki" der gibi yazar...
ve içinden çıkılmayan bir kısır döngüdür artık düş...ısıtıverir içini düşündeki bir gülüş...
iklim bozan sevdalardır haraç mezat defleyemediğin kapından...açlığına düşmüştür en olunmaz yanıyla en kıyağından...ve ten üşür düşünde..boğar kendini zorlu bir sevdanın terinde...ve sen suspus...ve düşün sana ait bir bahçede mahpus...
dedik bizde eğleşirken sayfada..içimize düşüverdi dile getirdiklerimiz yazının enginliğinde...
sevgiler çokça Olgun......yorumdan sayma..geçiyorduk bir selam eyledik yürek sesimizle...........rastgele ...)
…………… Seni kendime sakladım… Sesin titretirken tenimde sevda tellerini, damarlarıma dalga dalga yayılıp egemenliğini ilan ederken aşkın kurtuluş savaşlarında… Karışmasın başka seslere, onların gürültülü senfonisizliğinde ritim tutmayan anlamsızlıklara bulaşmasın, yitmesin diye kendime sakladım sesini önce…
yüreğin ifade zenginliği ile imgeler adeta serhoş olmuş. Mükemmel bir sevdayı yazmış yürekten kutluyorum olgun ekinci bize söz bırakmamışsınız.saygı ve sevgilerimi...bıraktım sayfanıza...
Merhabalar Olgun Ekinci Beyefendi;
Söze nerden başlayacağımı bilemiyorum.Yazınızı pür dikkat okudum .Okurun duyusal derinliğine yol çizerken ; zengin kelime hazinesinin yansımasında ; duyguların ifadelenişinde ki titizliği, hassaslığı görmemek imkansız.
Akıcı olduğu kadar barındırdığı duygunun ritmine göre de uygun adımlarla ilerleyen kusursuz güzellikte bir eserdi.
Ufkunuzun enginlerinde seyir büyük keyifti.
Teşekkürler ederim.
Selam ve saygılarımla.