- 557 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? 37
Kahvaltıyı yaptıktan sonra çocuklar okullarına, Halime işine gitti. Onlar gittikten sonra günlük ev işlerini yapmaya başladı.
Bir taraftan da içinde bulunduğu durumu düşünüyordu. Evliliğine çok emek vermişti. Kemal için yıllarını harcamıştı. Geriye dönüp baktığında, elinde sadece iki tane dünya tatlısı kızları vardı. Yetmesine yetiyordu ama hayatın zor koşullarında, onlara ne verebileceğini kestiremiyordu.
Kaderine isyan ederdi çoğu zaman. Sonra da kendisine kızardı. Kadercilik, Türk toplumunda, sığınılacak bir liman, mazeret haline gelmişti nedense. Halbuki kendinde de suç vardı. Şehirde doğup büyümüştü. İsteseydi, pekâlâ da okula gitme imkânı vardı. Ders çalışmak, her gün erken saatte kalkıp, okula gitmek zor gelmişti o zamanlar. Hayatı, çok kolay görüyor ve istediğinde her şeyin ayağına geleceğini düşünüyordu. Ama olmamıştı. Hayatın gerçek yüzüyle sonradan karşı karşıya gelmişti. Kemal’i sevmesine sevmişti ama sadece sevmek yeterli olmuyordu.
Eskilerin dediği sözler “ İki çıplak, ancak hamama yakışır “ çok uygundu onların durumuna. Üstelik, bu ortama bir çocuğu ortak edeceğine, ikincisini de dahil etmişti. İçinden “ Haydi sevdiceğim, toparlan ne olur. Bir şeyler yap. Yuvamız dağılmasın. Çocuklarımın boynu bükük kalmasın.” Diye geçirdi. Sonra da işlerine devam etti.
Kemal, sabahın erken saatinden o saate kadar iş aradı. Dükkanların kapılarına dikkatle bakıyordu. Genelde iş ilanları camekanlara ve kapılara asılıyordu. Gezmediği cadde ve sokak kalmamıştı neredeyse. İş ilanı asılan yerlere girdiğinde de çoğu ya iş tecrübesi yada referans istiyordu. Ona referans olacak kimsesi de olmadığından, üzüntü ile çıkıyordu. Ümidi tükenmiş bir vaziyette yanından geçmekte olduğu bir parka girdi. Çocuklar neşe ile ya salıncağa biniyor ya da kaydırağa biniyorlardı. Büyükleri ise özenle onları takip ediyor, bir taraftan da yanlarındaki kadınlarla çene çalmaya dalmış bir haldeydiler.
Boş olan bir banka geçti ve oturdu. Sonra çocukları izlemeye başladı. O kadar zevkle oyun oynuyorlardı ki, bir an onun da çocukluğuna dönüp oynayası geldi. Bir an içi “ Cız “Etti. O, kızlarını hiç parka oyun oynamaları için getirmemişti.
Biraz ilerisinde ağaçların çevrelediği kaldırım taşları ile kaplı yolu süpüren, çöpçüyü izledi bir müddet. İşine hakim bir şekilde elinde tuttuğu süpürgeyi, ahenkle tozların üzerinde gezdiriyor ve bir araya getiriyordu. Oradaki işini bitirip, evine kazandığı parayla ekmek götürme telaşındaydı sanki.
Yerinden kalktı. Ağır ve yorgun adımlarla, çöpçünün yanına gitti.
“ Kolay gelsin hemşerim. “
“Sağ olasın “
“Bir şey sorabilir miyim ? “
“ Sor “
“Senin maaşını kim veriyor ? “
Adam bu soru karşısında şaşırmış, öylece bakıyordu şaşkın bir şekilde. Damdan düşer gibi gelmişti.
“ Neye soruyon? Anamadım da. Patron veriyo. “
“ Kızma hemen hemşerim. Ben iş arıyorum. Akşama kadar bacaklarım ağrıdı. İş bulamadım. Moralim çok bozuldu. Hani senin çalıştığın yerde bana da iş verirler mi diye düşündüm de ondan sordum. Ne iş olursa yapacağım.”
Adam, şöyle bir baktı Kemal’ e. Üzerini başını süzdü. Bir süre öylece gözlerinin içine baktı boş gözlerle.
“ Anadım. İşsizsin. Zordur hemşerim. Bu işi bulduğuma şükrediyom. Ekmek, aslanın ağzında değel artık, midesini de geçti, boğarsuğuna indi. Yakında da bi yerlerinden dışarı çıkacak. Onca üksek okulu bitirmiş genç varuken, sokaklarda gezeriken, bu işi bulabilmek mucize. Eh ne yapam. Herkesin okumuşluğuna göre iş deyecem emme o da yerini bulmuyo. Temizlük şirketine vermiş Belediye bu işi. Ben de o şirkette çalışuyom. Sen, ne mezunuydun. De hele bi ? “
“ Lise mezunuyum. Niye sordun ki ? “
“ Geçen gün kulağıma çalındıydı şirkette de. Lise mezunu, ayak işlerine bakacak adam arıyollardı da. Onun için sordum. Get bi bak istersen. Aha bak şu yolu takip et. Az daha git. Dışında tabelası var iki katlı bir bina. Adı da Güven Tem. Naak.Şirketü. Hadi rast gelsün işin.”
“ Sağ ol hemşerim.”
Yorgun ayakları onu henüz kaybolmamış ümitleriyle hızlı bir şekilde yürüyordu yolda. Şirkete girdi. Odalara bir göz gezdirdi. Bir tanesinde çalışan bir bayana durumu özetledi. Çöpçü doğru söylemişti. Görevli önde, o arkada başka bir odaya girdiler. Biraz konuştuktan sonra işe alındığını duymak onu çok sevindirmişti. Neredeyse havalara uçacak kadar. Her şey yoluna girecekti artık. Hissediyordu bunu.
Ankara her zamanki gibi gürültülü, sıcak ve boğucuydu. Memur kentiydi. Aynı zamanda da Başkent olmasının ağır yükünü taşıyor gibiydi. Tarık etrafına bakındı Kızılay’ a indiklerinde. Her tarafta simitçiler vardı. Simitlerin rengi nedense yaşadığı şehrin simitlerinden farklıydı.Rengi daha koyuydu ve daha lezzetli. Hemen bir tanesine yaklaştı ve iki tane simit aldı. Bir tanesini Nihal’ e uzattı. Öbürünü de ağzına götürdü ve zevkle ısırmaya başladı.
Tarık ile Nihal, babasıyla buluşacakları yere gelmek üzereydiler. Yaklaştıklarında, Tarık’ ın içini heyecan kaplamaya başladı. İçinden “ Nasıl biri acaba ? İnşallah, anlayışlı bir insandır. Kıl biri çıkmasa bari. Ama kızı çok şeker. Babası da eminim öyledir. Neyse şimdi tanışacağız nasıl olsa.” Geçiriyor, bir taraftan da simidini iştahla yiyordu. Sakarya Caddesinden içeriye doğru yürümeye başladılar. Nihal, babası ile buluşacağı yere gelmeden önce Tarık’ a ,
“ Sevgilim, şimdi babamla tanıştıracağım seni. Babam, çok tatlı biridir. Ama biraz detaycı biridir. Ne derse desin sakın panikleme. Doğal davran. İçinden geldiği gibi konuş. Seni sınamak için farklı da davranabilir. Tamam mı sevgilim.”
“ Tamam sevgilim. “
Tutuşarak geldikleri elleri, babasının yanına giderken birbirinden ayrıldı. Bir masada arkası dönük şekilde oturan bir adama doğru önden yürüdü Nihal, arkasından da Tarık onu izledi. Yanına yaklaşınca,
“ Babacığım ! Biz geldik. “
Ahmet Öğretmen, sanki sınava girecek öğrenci gibiydi. O da tedirgindi. Kızı büyümüştü. Kalbi bir erkek için çarpmaya başlamıştı. Doğa kanunları gereği bunun olması gerekiyordu.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Tarık Nihal'n babasına kendini sevdirmeyi başarır umarım.
Bu bölümde en çok okumak üzerine dikkat çekmişsin ya o hoşuma gitti. Keşke biraz daha dursaydın üzerinde. Belki birilerinin kulağına gider ve okumanın önemini anlarlardı. Sırf bunun için bile güne gelebilecek bir yazı.
Sevgim sonsuz...
Kemal umarım bu işte tutunabilir. Aaslında Kemal'in eşinin sözleri çok güzel. Küçük yaşlarda, ileride başımıza ne geleceğini bilmediğimiz için elimizdeki imkanları kulalnmayı düşünemiyoruz. O da okumuş olasyadı, şimdi bir iş bulup en azından çocuklarına bakabilirdi.
Tarik ile Ahmet öğretmen umarım anlaşabilirler.
Yine güzel bir bölümdü sevgili Nermin hanım. Sevgiler