- 532 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN? 36
Kemal, Halime’ nin saçlarından bir eliyle tutmuş, öbürü ile de yumruğunu indiriyordu neresine gelirse. Halime, elinden kurtulmaya çalıştıkça, yere düşüyor, kaçmak istiyor fakat başaramıyordu bir türlü.
Kapının önünde, bu manzarayı gören Kamil, hemen koşarak Kemal’ in elini tuttu. Bileğini geriye kıvırarak, Halime’ nin kurtulmasını sağladı. O kargaşada, ne olduğunu, kimin geldiğini anlayamayan Halime, kafasını kaldırıp baktığında, Kamil’ i gördü. Bir an yüreği hopladı yerinden. Gecenin bu saatinde, konu komşuya rezil olmuşlardı zaten. Mahalleli aslında alışmıştı bu seslere. Diğer kavgalardan farkı ise sokağa taşmasıydı.
Üstelik, daha yeni tanımaya başlamışken, Kamil’ de şahit olmuştu. Olaya o da karışınca, daha farklı olacaktı. Her zamanki kavgaları, evin içinde cereyan ediyordu. Komşular seslerini duyuyordu. Kimse de bir şey sormamış, sadece ona acıyan gözlerle bakışlarından anlamıştı duyduklarını, bildiklerini.
Sonra da unutulup gidiyordu hafızalardan.
“ Sen de kimsin be ? Ne karışıyorsun. Bırak diyorum kolumu ! Bırak ! “
“ Bırakmıyorum. Sen ne biçim adamsın be ? Kadınlara el kalkar mı ha ! Söyle. Hangi kitapta yazıyor böyle bir şey. Haydi ! Bana vur. Madem güç gösterisi yapacaksın. Bana vur. Beni döv. “
“ Sana ne oluyor. Sen kimsin ? Döverim. O benim kardeşim. Terbiyesini ben veririm. Kimse karışamaz. Çık evimden ! Defol. Polisi arayacağım çıkmazsan. Haydi! Yaylan bakalım. “
“ Tamam. Çağır polisi. Polise ne diyeceksin. Ben, kardeşimi dövüyordum. Bu adam da bana engel oldu mu diyeceksin. Haydi çağır polisi. Hiçbir yere gitmiyorum ! “
Polis lafını duyunca, tırstı bir an Kemal. Halime ise utanarak yerden kalkmaya çalışıyordu. Gözlerinden ip gibi yaşlar iniyor, sessiz çığlıklarını içine atıyordu sanki. Kalkarken de kaçamak bakışlar ile Kamil’ e bakıyordu. Sessiz ve sakin bir görünüşü olan Kamil, yerini farklı birine bırakmıştı onu kurtarırken.Sokaktaki yakın komşular ise olayın başlaması ile sokağa çıkmış ve uzaktan seyrediyorlardı.
Sesler kesilince, herkes evine girerek kapılarını kapattı.
“ Sen kimsin ? Önce onu söyle. Ne hakla benim işime karışıyorsun. Suçu olmaza, ben niye döveyim. El kaldırayım. Bu aile meselesi. Senin karışmaya hakkın yok. “
“ Benim adım Kamil. Ademoğluyum. İnsanım. Ne suç işledi bu kız ? Aile meselesi olsaydı, evin içinde hallederdin insan gibi. Konuşarak ve dinleyerek. Sen ne yapıyorsun? Sokak ortasında, kardeşinin gururunu düşünmeden, ona dayak atıyorsun. Suç ne ise anlarsın, dinlersin. Ona göre başka bir yöntemle cezalandırırsın.”
“ Gece yarısı sokaklarda sürtüyor.Evde olmadığını görünce sinirlendim. Aramaya çıkıyordum. Kapıda karşılaştık. Tepem attı. Haydi kardeşim, sen de git yoluna. Tanımadığım bir adama hesap vermek zorunda değilim.”
O sırada, kapının dışında korkudan beti benzi atmış bir halde ağlayarak onlara bakan karısı söze karıştı.
“ Ne diyorsun sen Kemal. Ne sürtmesi. Konuştuğun kelimelere dikkat et. O senin bacın, kardeşin. Senin namusun. Kardeşinin komşuya gittiğini söylemiştim sana. Bekleyemedim iki dakika. Rezil ettin hepimizi. Sen, erkeksin diye sorun olmuyor değil mi ? Sabaha karşı, kumar ve içki masasından kalkıp geliyorsun. O zaman sorun yok değil mi ? Çünkü, sen erkeksin ! Erkeklerin her şeye hakkı vardır. Bugüne kadar hiç asi olmadım sana. Bir işin yok. Avare avare dolaşıyorsun. Küçümsediğin, yerlere savurduğun kardeşin bakıyor bize. Senin içki, kumar paranı da o veriyor. Yeter artık ! Eğer bir daha ona ya da bizlerden birine elini kaldırırsan, yemin ediyorum. Seni ben şikayet edeceğim. Yarından tezi yok. Kendine iş bulacaksın. Evinin geçimini sağlayacaksın. Bugüne kadar senin kahrını çektiysem, çocuklarımı düşündüğümden çektim. Bir de seni sevdiğim için. Fakat sen beni benim seni sevdiğimin dörtte biri kadar bile sevmedin. Dediğimi yapmazsan, babamı arayacağım. Gelsin, beni ve çocukları alsın götürsün. Onun kızıyım. Onlar da torunları. Sokağa atacak hali yok.”
Birden çok şaşırmıştı karısının bu şekildeki konuşmasına. Bugüne kadar onu bu kadar kararlı ve sert görmemişti. Karısının söylediklerinin hepsi doğruydu. Kemal de biliyordu. Rahat bir kişiliği vardı. Çalışmayı sevmiyordu. Birkaç kez işe girmiş, çalıştığı işlerde çok çabuk sıkılmıştı. Sonradan da rahatlığa alışmışlığın rehavetiyle iyice kendini bırakmıştı. Bütün öfkesi ve sorumsuz davranışları da kendini cezalandırma isteğiydi aslında. Durumun ciddiyetini ancak şimdi anlayabilmişti.
Karısının bu konuşmasına hiç cevap vermedi. Omuzları düşmüş bir vaziyette içeriye girdi. Odasına geçti. Bu durumdan kurtulmak için bir yol olmalıydı. O aslında, çok istemişti. Sayılan ve sevilen bir aile reisi olmayı. Başarısızlığa uğradıkça, çevresindeki arkadaşlarını sığınacak bir liman olarak görmüştü. Onların yaşam tarzları o şekildeydi. Gitmek istemiyor fakat yine de en sonunda yanlarında buluyordu kendini. Odadan çıktı. Banyoya girdi. Duşun altına girdi. Sıcak suyun altında, uzunca bir süre bekledi. Duştan çıktı. Üzerini değiştirdi. Uzun süredir kullanmadığı ve görmediği seccadeyi aradı. En sonunda buldu. Kıbleye doğru serdi ve namaza durdu.
Namazı bitirip, selam verdikten sonra ellerini yüce yaratıcıya açtı ve dua etti. İçinde, bugüne kadar duymadığı kadar büyük bir huzur hissetti. Sanki, içindeki sıkıntılar gitmiş, huzura bırakmıştı yerini. Yatağa girdi. Sonra da uyudu.
Kemal’in içeriye gidişiyle Kamil, Halime’ ye üzüntüyle baktı. Bu olaya kendisinin sebep olduğunu düşünüyordu. Çok üzülmüştü. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Şimdilik bu olay son bulmuştu. Sonradan tekrar zarar vereceğini düşündükçe, tedirginliği bir kat daha artıyordu.
“ Halime Hanım, çok özür dilerim. Ben sebep oldum. Bütün bunlara. Sesleri duyunca, duyarsız kalamadım. Ona birinin ders vermesi gerekiyordu. Lütfen beni affedin. Sonuçta ağabeyiniz. “
“ Yok Kamil Bey, lütfen üzülmeyin. İçimdeki korkuları ve böyle bir şeyin olacağını hesaba katarak gelmiştim ben. Sizin görmenizi ve üzülmenizi istemezdim ama oldu. İyi oldu aslında. Yengemin konuşması da çok etkiledi. Allah ıslah etsin onu. Üzülmeyin siz. Yanlış anlamazsanız. Siz gidin artık. Konu komşu dedikodu eder. İyi geceler. Yine görüşeceğiz. Sizin telefonunuzu alayım ben.”
“ Tamam. Hemen yazayım. Kalem kağıt var mı yanınızda. “
Çantasından çıkardığı kalem ile kağıdı alan Kamil, telefonunu yazdı ve geriye iade etti. Aynı kağıttan bir parça koparan Halime de kendi numarasını vererek ona verdi. Bitkin ve üzgün bir halde kapıdan çıktı. Arkasını döndü ve son kez baktı Halime’ ye.
İki kadın, içeriye girdi ve kapıyı örttü. Çocuklar uyumuş, Kemal’ den de ses çıkmıyordu.
“ Yenge, sağ ol. Benim yüzümden çok üzüldün bu gece. Geç kalmayayım diye uğraşırken, yine geç kaldım. Aksilik işte. Gelmez, gelmez, geleceği tutmuş. “
“ Öldüm öldüm dirildim. Aklıma komşuya gitti demek geldi. Neyse, bu kadarıyla kaldı ya. Bu akşam, o konuşmayı nasıl yaptım bilmiyorum. Ama kararlıyım Halime. Bu böyle gitmeyecek. Ciddiyim. Senin ağabeyin, benim de kaç yıllık kocam. Kendini toplamadı bugüne kadar. Toplarsa ne ala, yoksa çocuklarımı geleceksiz bırakamam. Sen de o adamı kaçırma sakın. Sevmeye layık bir insan. Sana da çok iyi bakacağına eminim. Görmedin mi ? Nasıl atladığını. Her erkek, cesaret gösterip yapamaz. Adam gibi adam. Tamam mı ? “
“ Onun olduğunu anladın mı hemen.”
“ Nasıl anlamam, öyle bir koşusu vardı ki ! Neredeyse ağabeyini parçalayacaktı. Bizleri düşünerek, bunca yıl bu evde kaldığını biliyorum. Fakat mutluluk şansının elinden uçup gitmesine izin verme. Ağabeyinde düzelirse düzelir. Düzelmezse, ben anamın evine döneceğim çocuklarla. Yeter artık, sırtından indir herkesi. “
Yengesine sarıldı uzunca bir süre. O, onu hep abla gibi görmüştü. Onun, bu akşam yaptığı fedakarlığı, ablalar bile yapmıyordu çoğu kez. Gözleri acımaya başlamıştı. Gergin bir gecenin etkilerinden kurtulmak için yataklarına doğru gittiler.
Odaya girdiğinde, gözüne seccade ilişti. Kemal, yatakta uyuyordu. Uyurken de sayıklıyordu. Yanına yaklaştı. Ne söylediğini anlamaya çalıştı.
“ Beni affet Allah’ ım. Beni doğru yola çevir Allah’ ım. İyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir ağabey olmak istiyorum artık. “ Diyordu.
Uzunca bir süre seyretti kocasını. Yüzünde memnun bir ifade belirdi. Sonra da yatağa yattı ve ışığı söndürdü. İçinden “ Allah’ ım kocamın da benim de dualarımı kabul eyle. Yuvamı kurtar. “ Diye dua ettikten sonra uykuya daldı.
Sabah kalktıklarında ise Kemal evde değildi. Karısı önce evi terk ettiğini düşünerek dolaba baktı. Yeni elbiseleri yerinde yoktu. Diğer eşyaları ise yerli yerinde duruyordu. Bu duruma daha çok sevindi. Her şey yoluna girecek gibi bir his vardı içinde. Kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa geçti. Umutlanmıştı.
DEVAM EDECEK !