- 2303 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kırmızı Pazartesi
Gabrıel Garcia Marquez’in en az Yüzyıllık yalnızlık’ta olduğu kadar başarılı olduğuna inandığım bir eser:Kırmızı pazartesi.1981 yılında yayımlanan,Kolombiya’da ve yayımlandığı diğer ülkelerde derin yankılar uyandıran bir namus cinayetinin öyküsü bu roman.
Henüz eserin ilk sayfalarında işleneceği söylenen bu cinayet,herkesin bildiği ve önüne geçmek için hiç bir şey yapılmadığını kanıtlar gibiydi.Adım adım bekleniyordu adeta kan vakti,günü bile belliydi hazin bir haftabaşı:pazartesi...Her şey bittikten sonra ağıt yakmak kalıyordu sadece bizlere.
Konusu sert aynı zamanda bir solukta okuyabileceğiniz kadar sürükleyici ve yüzeysel bir yapıt.Bir namus cinayetinden yola çıkılarak dile getirilen Kolombiya halkının sorunları belki de...
Aciz ve yitik.Paslanmış beyinlerin ardına töre diye saklandığı bir cehalet:canilik.
Böylesine acı bir olaya şahitlik ediyoruz şimdi`,kahramanımız Santiago Nasar.Arap asıllı olan bu genç yaşadığı kasabada herkes tarafından sevilen,yakışıklı ve cesur bir kişidir.Başına geleceklerden habersiz mazbut bir hayat sürdürmektedir.Bir gün kasabaya ilginç bir adam gelir ve bir genç kızla evlenmek ister.Beğendiği kızla evlenir fakat evlendikleri gece kızı evine geri yollar,satın alınmış sonra da beğenilmeyip iade edilen bir mal gibi,bekareti olmadığı için.
Bir fevkıladelik yok bu yaşanan olayda.Bir tercih meselesi:’el değmemiş kız almak.’Fikrimce de yerinde ve doğal isteği.Bu yüzden pay biçmiyorum ona bu cinayette.
Eve geldiğinde kızın bekaretinin olmadığını duyan ikiz erkek kardeşleri çılgına döner.Bir gönül ilişkisi yaşadığını duyar Santiago Nasar’la.Elinde hiç bir kanıt olmadan,yargılamadan,sorgulamadan Santiago Nasar’ın kızın bekaretini bozduğu gerekçesiyle
namusunu temizlemeye giderler.
Ne acı bir tablo,`kan akıtarak namuslarını temizleyeceğine inanan gözü dönmüş iki adam ve seçilen bir kurban...Acizliklerinin ve zayıflıklarının göstergesi gibi tüm bu olanlar.Henüz suçu kanıtlanmamış bir adam,zavallı Santiago Nasar’ın hazin sonu,geride kalanların büyük bir iş yaptıklarına dair kan kokan bir mutluluk...
İçlerinde inanın en üzüldüğüm nokta,`bir gencin öldürülüşü yanı sıra,işlenen bir cinayetten sonra zafer çığlıkları atılması’.
Marquez’in ustalıkla kaleme aldığı,aynı zamanda 1982 Nobel Ödülünü alan bu başyapıt ’töre cinayetlerininin evrensel olduğunu’ kanıtlar nitelikte.Cehaletin,pas tutmuş beyinlerin göstergesi,ne yazık ki hala yaşanmakta ve bir toplum ayıbı olan ’töre cinayetleri’ son bulacaktır umarım bir gün....
Meliha Buldan
YORUMLAR
aslında "töre" demiyelim .."töre" bizim gelenek ve göreneklerimiz .türk toplumunun elinde kalan yeğane şey "töre" .."töre" nin önüne uymayan kelimeleri getiripte tıpkı cinayet ... v.s.. gibi yanlış ..bizim özümüzde cinayet yatmıyor..bizim toplumun köküne baktığımızda "töre"lerimizde sevgi saygı. .merhamet.. hayvana bile eziyet yok..kaldıkı bir cinayet olsun..biz kızın namusunu abi ve ya babamı bekler...hayır..herkes kendi namusunun bekçisidir..ama bir takım insanlar bu milletin elinde kalan degerleri yok etmeye calışıyor.."töre" kalksın diye..
cok güzel bir konuya deginmişsiniz...yüreğinize sağlık, her gün gazeteler bu tür cinayetlerden bahsediyor..okumuş kesim bile başına hemen "töre"yi ekliyor..hepimiz bunu savaşını vermeliyiz.. bu tür cinayetler her ülkede oluyor.. bu cinayetlerin bizim "töre" mizde olmadığını duyuralım.. bu gelişmemiş beyinlerin üretmesi..coğaltmasıdır.
sonuçta olan yine kadınımıza kızımıza ve gencecik bebelerimize oluyor..şimdi kalem tutan elde kalem tutmayan elde silah tutuyor..gencler arasında bir laf var ..:egitim şart. buda okunarak elde edilmiyor..
yüreğine sağlık..duyarlı bir yüreğin var..
kusuruma bakma uzattım ...