- 613 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİM SORUNUMUZA FARKLI BİR BAKIŞ
EĞİTİM SORUNUMUZA FARKLI BİR BAKIŞ
Eğitim her toplum için hayatî önem taşır. Yarınlarımızın inşası, geleceğe güvenle bakabilmenin ve şanlı mazimize layık olabilmenin yegâne yolu eğitimden geçer. Eğitim herkesin hakkıdır. Her Türk vatandaşı bu hakkını hiç bir ayırımcılığa tabi tutulmadan kullanabilmelidir.
24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamalarına henüz bir kaç gün kalmışken, eğitim sistemimiz ve eğitim öğretim metodumuza, öğretmen kökenli bir kardeşiniz olarak biraz eleştirel yaklaşmak istiyorum.
Öğrencileri üniversiteye hazırlayan lise eğitimimize paralel olarak son 20-25 yıldır özel dershaneler de gündeme yerleşti. Hatta velilerin ve öğrencilerin zihninde, ömrünün birkaç senesi dershanelerden geçmeyen çocukların üniversitenin kapısından dahi geçemeyecekleri kanaati hâkim oldu. Bu durumda da insan ister istemez şu noktaya geliyor; Ya lise eğitimine ve lise öğretmenlerine gerek yok, ya da dershanelere…
Üniversiteye yerleştirme sınavında çıkacak sorular ekseninde, müfredatı daraltılmış, eğitim öğretimin asli rotasından saptırılmış bir durum var karşımızda. Her hafta ilkokul üçüncü sınıf öğrencilerinin dahi mahkûm edildiği deneme sınavları maratonu ile gencecik beyinler a,b,c,d,e şıkları arasında bir gelecek aramaya mahkûm oldu.
Hindistan’ da sömürgeci İngilizler yıllarca Hintli gençlere logaritma cetvelini ezberletti. Bunu ezberlemeyenler sınıf geçemedi, mezun da olamadı, meslek sahibi de. Sovyet Rusya, sömürgesi altındaki topraklarda beyinleri mankurtlaştırmak için sistemli bir şekilde üç basamaklı iki sayının bir biriyle çarpımını zihinden bulmaya zorladı insanları. İnsana logaritma cetvelini ezberlemenin ve zihinden üç basamaklı sayıları çarpabilmenin gelecek yıllarda ne faydası var, diye sorgulayanların akıbetini de biliyoruz.
Eğitimin amacı itaatkâr, her yöne sürülebilen uysal vatandaşlar yetiştirmek mi, yoksa özgür düşünebilen, muhakeme gücü gelişmiş, araştıran, sorgulayan, bilgiden bilgi üretebilen kaliteli insanlar yetiştirmek mi? En başta düzeltmemiz gereken yanlış budur.
Türkiye bir hukuk devletidir. Ama üniversitede hukuk fakültesine kayıt yaptırıncaya kadar lisenin hangi sınıfında çocuklarımıza hukukun “h” sini öğrettik? Türkiye sosyal devlettir, yazar anayasamızın başında. Ama lise mezunu milyonların hangisi bunun anlamını öğrendi? Sık sık her fırsatta gündeme getirilen laiklik gerçekte nedir, ne anlama gelir, liseyi bitirenlerden hatta üniversite mezunlarından kaçı biliyor? Okul hayatı boyunca üzerinde en çok durulan konular ilke ve devrimler olmasına rağmen, “demokrasi” ve “cumhuriyet” deyince birileri hep neden rahatsız olur, işkillenir?
Eğitim öğretim hayatı boyunca her sene Türkçe dersi okutulmasına, her gün tüm televizyon kanallarında ana haber bültenlerinin Türkçe okunmasına rağmen lise mezunu milyonlar içerisinden kaç kişi Türkçeyi kuralları, rengi ve ahengiyle doğru konuşup, doğru yazabiliyor. Kaç kişi üç cümlelik basit bir dilekçeyi kusursuz yazabiliyor?
Millî şairimiz Mehmet Akif ERSOY anne babalara ve öğretmenlerimize, çocuklarımızı kendi yaşadığınız çağa göre değil, onların yaşayacakları döneme yani otuz yıl sonrasına hazırlamamız gerektiğini öğütler. Bu açıdan baktığımızda özellikle öğretmenlere düşen vebal çok büyük olup; Çocukların anlama kapasitesi az, dersi dinlemiyorlar, seviyeleri çok düşük gibi mazeretler onların öğretme görevini, kendilerini geliştirme ve yetiştirme lüzumunu engelleyemez. 21 yaşında İstanbul’u fetheden Fatih, cihan padişahı Kanunî ve benzer büyük isimler, bu günkü gençlerimize kıyasla çok süper zekâlı mıydı? Onları uzaydan gelen öğretmenler mi yetiştirdi? Biz terzinin de kumaşın da metodun da kaliteli olmasını savunuyoruz.
Dünyanın hangi ülkesinde liselerde Millî Güvenlik dersine subaylar girer? Türkiye’ de darbeler devrinin sona erdiğini övünerek söyleyenler 28 Şubat dönemi kalıntısı bu uygulamaya hâlâ neden devam eder, bilenler beni de aydınlatsın.
Haydi, kızlar okula kampanyası başlatıp da, bileğinin ve beyninin hakkıyla kazandığı okulların kapılarından sırf inançları ve kıyafet tercihleri sebebiyle başları örtülü diye kızlarımız neden kovulmakta... 21. YY. Türkiye’ sinde kendi çocuklarımızın hayatlarını, ruhlarını, gelecekle ilgili umutlarını ve hayallerini yok etmeye kimsenin hakkı olmadığı inancındayım. Kendi halkıyla, kendi coğrafyasının öz evlatlarının inançlarıyla kavgalı bir görüntü vererek çağdaş dünyada yer bulmaya çalışmak bize yakışmıyor.
Eğitimde fırsat eşitliği yasalarla teminat altına alınmıştır, ancak bunun yasayla değil, idarecilerde adalet ve merhamet duygusun işlemesiyle mümkün olacağı aşikârdır.
Eğitimde, sosyal hayatta sağcısının solcusunun, başörtülüyle başörtüsüzün, alevisiyle sünnisinin, Türküyle Kürdünün hiç bir ayırımcılığa, farklı muameleye ve adaletsizliğe maruz kalmadığı barış ve kardeşliğin öncelendiği, eğitim siteminin ve eğitim ordusunun çağın icaplarına göre teçhiz edildiği, kaliteli, akılcı ve uygulamaya yönelik metotlarla yapılandırıldığı bir Türkiye idealimiz hayal olmasın, gerçek olsun ümidiyle...
Bunun hayali bile cihan değer, öyle değil mi dostlar?
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.