10 Dakika
Bir konu verilir ve bilgimizin o kağıda dökülmesi istenir. İşte bütün iş bir başlangıç yapmaktır. Hepimizin başına gelmiştir. Elimizde kalem, ne yazsam ne etsem diye düşünürüz. Bir başlasak deriz bir sayfa değil, sayfalarca yazarım.
Odamdaydım; masamın üzeri temizdi, aynı beynim gibi olmalıydı. Ne kadar boş olursa o kadar düşüncelerim dağılacaktı sayfaya... Her şey tamamdı. Sabırsızlanıp sandalyeme oturdum; kalemi elime aldım. Bir an nokta koymuş gibiydim. Cümle sonu yerine başına koydum sanki bu noktayı...
Acaba dedim ne yazsam? Odama kardeşim girdi yatağımın üzerinde duran zeka küpüyle oynamaya başladı.
Yelkovan(Tık)
Dikkatimi dağıtmıştı, dönüp sert sert baktım. Pek bana aldırış etmemiş olsa gerek hayatından memnun bir şekilde elindeki küple uğraşmaya devam etti. Baktım baş edilmiyor ben de eski konumuma döndüm. Masaya bıraktığım kalemimi geri aldım ve tekrar yazmak için yeltendim. Hala aklıma bir şeyler gelmiyordu. Kapı sesiyle irkildim. Odaya annem girmişti. İlgisizliğimizi fark etmiş olsa gerek, yemeğin hazır olduğunu bir kaç kez söyledi.
Yelkovan(Tık)
Daha sonra mutfağa geri döndü... Bir anda kapı zili çaldı. Kardeşim yataktan fırlayıp, babamın geldiğini anlamış gibi “baba baba” diye koşarak gitti. Hisleri güçlüymüş; gerçekten de babam gelmiş... Ufak bir dikkat dağınıklığından sonra sonra yazıma geri dönmek istedim; fakat odama babam girdi... “dersler nasıl gidiyor?” dedi hemen... Uğraşıyoruz işte deyip geçiştirdim... Başımı okşayıp “yemek hazırmış bak hadi içeri gel” dedi ve odadan çıktı...
Yelkovan(Tık)
Ben yine yalnızdım ama yazacak hala bir şey yoktu... Kendi kendime düşünürken aklımı kardeşimin annemin, babamın muhabbetleri geliyor ve düşünmem gereken şeyleri geriye itiyordu... Odamın kapısını kitlemeliyim deyip ayağa kalktım. Anahtar yere düşmüş, kardeşimin heyecanlı koşuşturmalarından dolayı. Yerden alıp yerine taktım. Kapıyı ittim, bir kere çevirdim anahtarı...
“ÇITT” etti...
İçerden Annem bağırdı ardından “hadi yavrum yemeğini ye, sonra yazarsın...”
Yelkovan(Tık)
Evet, aynen öyle oldu. Yemeğimi büyük bir iştahla yerken; aslında yazmam gerekenlerin çokta uzakta olmadığını düşlemeye başlamıştım.
Odama girdiğimde hemen kağıdı elime aldım ve başladım yazmaya;
Kardeşim zeka küpünü oynamasını çok seviyordu. Evet, geçen doğum gününde almıştım ona bu hediyeyi... Annemin misafir odasından konuşmalarını duymayan yoktur, birde komşuya söylesek bin ah işitiriz...Babam beni her zaman sever. Bir kere bana bağırdığını görmedim. Bu yazıyı yazamazken bile başımı okşadığını gördüm...Babam’da böyle biri işte... Ev keşke daha kalabalık olsaydı; arkadaşlarım, herhangi bir ev hayvanım... böyle devam etti gitti. Bir satır bir şey yazamazken sayfalara sığmamak, anlamamıştım...
Yazdıkça sonuna geldim.... Ne mi oldu? Sığmadı. Hayatımın 10 dakikasını bir sayfada anlatmak ne kadar güzeldi. Dakikalarca elimde kalem; kardeşime, anneme, babama öflemişim.... Aslında onlar bana anahtarı vermişte haberim yokmuş...