- 1341 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
AŞILAR HAKKINDAKİ GERÇEKLER..
Günaydın arkadaşlar sabah msn nemi açtığımda posta kutuma gelen aşılar hakkında ki
yazı çok ilgimi çekti bu yazıyı siz duyarlı arkadaşlarımla paylaşmayı istedim .yorum
sizlerin herkese sağlıklı mutlu mesut günler dilerim saygılarımla..
AŞILAR HAKKINDAKİ GERÇEKLER
3. Kasım, 2009
(Zorunlu tutulan ve kullanılması için baskı oluşturulan aşılar hakkında)
Ağustos 2009′da İngiltere ve Fransa’da Domuz Gribi aşısı, hayvanlardan sonra az sayıda insan üzerinde, ABD’de ise 2 bin kişinin üzerinde denenmiştir. Ancak sonuçlar en fazla 2 aylık verilerle sınırlıdır.
Büyük ihtimalle, domuz gribi aşısı Türkiye’de aşıyı satan firmanın kendi personeli vasıtasıyla uygulanacaktır. Böylece Faz -1 deneyi Türkiye’de 28 milyon kişi üzerinde yapılmış olacaktır. Önceden hiçbir olumlu verisi olmayan, tehlikesi büyük olan bir aşının 6 – 36 aylık bebeklere, çocuklara, sağlık çalışanlarına ve savunma mensuplarına uygulanması bugüne kadar Türkiye’nin göreceği en büyük tehlike olabilir.
Grip aşıları dahil tüm aşıların, aşılanan kişiyi ömür boyu etkileyecek derin zararları vardır. Yeni üretilen bir aşının yan etkilerine yönelik araştırmalar kısa vadeli sonuçlar verir. Dolayısıyla yan etkilerinin 2-10 yıl sonra ortaya çıkabileceği gözardı edilmektedir. Çocuklarımıza yapılacak bir aşı eğer kısırlığa yol açıyorsa, bu, 15 – 20 yıl sonra çok acı bir şekilde anlaşılacaktır. AIDS virüsü çocuk felci aşılamasından 10 – 12 yıl sonra, otizm 2 – 4 yıl sonra, kas – kemik ve bağ dokusu hastalıkları 4 – 6 yıl sonra; sinir sistemi hastalıkları 2 – 10 yıl sonra ve Guillain – Barre sendromu hemen veya birkaç yıl sonra ortaya çıkmıştı. Aşının yan etkileri aşıdan hemen sonra ortaya çıkmayabilir. Aşının sebep olacağı bir hastalık 20 – 30 ve hatta 50 yıl sonra ortaya çıkabilmektedir.
Her ilacın kutusunda hangi maddeleri içerdiğine dair bir prospektüs bulundurma zorunluluğu vardır. Fakat uygulanan bir aşı partiler halinde gönderilmekte ve tek bir prospektüs taşımaktadır. Dolayısıyla hastanın prospektüsü inceleme imkanı yoktur.
Domuz Gribi aşısının bilinen içeriği:
1-Alüminyum hydroxide, alüminyum fosfat, amonyum sülfat, amphotericin B
2-Domuz dokuları, At kanı, Tavşan beyni, Köpek böbreği, Maymun böbreği.
3-Civciv embriosu, Tavuk-Kaz yumurtası, Sığır serumu, Betapropiolacton
4-Doğmamış sığır serumu, Formaldehyde, Formalin jelatin, Köpekbalığı karaciğeri yağı.
5-İnsan fetusu ( Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen ad)
6-Maymun böbrek hücreleri
7-Yıkanmış Koyun kanı
8- Monosodyum Glukomat
9- Polioksidonyum ( Sentetik proteinler ve nano materyaller içerir. Bunlar gende değişiklik yaptığı gibi fenotipte de değişmeler yapmaktadır )
10- İnsan spermi
11- Etilen gliserol ( antifriz )
12- Antibiyotikler
13- Skualen
Tüm aşılarda etki arttırıcı ve koruyucu olarak kullanılan maddeler bellidir ve hemen hemen aynıdır. Çoğunun özellikleri araştırılmamıştır ve etkileri tam olarak bilinmemektedir. Bu maddelerin deride kabarcıklar, beyin zarı iltihabı, kan yapısında bozulma, sinir iltihabı gibi rahatsızlıklara sebep olduğu tespit edilmiştir.
İmmünolojist Hugh Fudenburg’un ifade ettiğine göre son 10 yılda art arda 5 grip aşısı olan kişilerin alzheimer olma ihtimalleri 10 kat artıyor. Bunun sebebi ise kullanılan aluminyum ve civadır. ( thimerosal )
Formaldehid kanserojen olma özelliğinden dolayı mobilya üretiminde bile yasaklanmıştır.
Thimoresal, çocuklarda konsantrasyon problemi, öğrenme zorluğu, konuşma bozukluğu, havale, epilepsi, hiperaktivite, sürekli ve yüksek sesle ağlama ve daha bilinmeyen bir çok probleme yol açmaktadır.
Alüminyum hidroksit kas ve kemik gelişimi bozuklukları ve felçlere sebep olabilir.
Skualen, Körfez Savaşı sırasında Amerikan askerlerine verilen şarbon ilaçlarında mevcuttu ve ALS gibi immün sistemi tahrip eden çok ağır hastalıklara yol açtığı tespit edilmiştir.
Dr. J. f. Graetz aşının yan etkileri nedeniyle hastalananların hemen hemen hepsinde farklı derecede beyin tahribatı olduğunu tespit etmiştir.
Aşılar ve içerdiği katkılar sebebiyle ölümle sonlanabilen şiddetli alerji, tansiyonda ani düşme, ateş, havale, eklem iltihabı, kas ağrıları, deri döküntüleri, lenf bezlerinde büyüme, kronik yorgunluk, kronik baş ağrıları, bütün vücut kıllarında dökülme, kapanmayan yaralar, hafıza kaybı, sara nöbetleri, felç, kansızlık, ruhsal ve sinirsel problemler, nefes darlığı, kronik ishal, gece terlemesi ve daha pek çok rahatsızlık ortaya çıkmaktadır.
Dr. G. Buckwald’a göre: Herhangi bir aşının (Domuz gribi aşısı da dahil) hastalıklara karşı koruyucu olduğunu ispat eden herhangi bir veri yoktur. Yani hiçbir aşı korumaz. Aksine her aşı bağışıklık sistemine karşı açılan bir savaş, büyük hastalıklara hatta ölüme açılan bir kapıdır.
Öyleyse neden aşılama üzerinde bu kadar ısrar edilmektedir sorusu akla geliyor.
Günümüzde bütün aşıların üretiminde genetik klonlama ve rekombinant DNA teknolojisi kullanılmaktadır. Kullanılacak DNA parçası, maymun ve domuz da dahil olmak üzere herhangi bir organizmadan alınabilir. DNA parçasında genleri manipüle edilir ve bu şekilde rekombine edilmiş DNA parçası aşılarda kullanılır. Aşılardaki Rekombinant DNA insan DNA’sına ” sıçramakta ” ve kalıcı olarak yerleşmekte, özelliklerini değiştirmekte ve bozmaktadır.
Ayrıca aşı üretiminde, tavuk embriyosu, tavşan beyin hücresi, maymun böbrek hücresi, buzağı ve domuz doku hücresi kullanılmakta ve bu dokuların hücre ve proteinleri aşının içeriğinde kalmaktadır. Bu doku kalıntıları çeşitli virüsler ve kanser hücreleri taşıyabilir. Bu şekilde kanser ve benzeri ağır hastalıklar aşılar vasıtasıyla yayılabilir.
Aşı, enjeksiyon, ağız, burun, vajina mukozası veya genetiği degiştirilmiş besinler yolu ile hücre çekirdeğine ulaşmakta, yumurta ve sperm hücreleri dahil hücre genomuna yerleşmektedir. Tavuk, buzağı, tavşan, maymun ve domuz DNA’sı aşı ile kalıcı olarak insan genomuna karışmaktadır. Bu demektir ki insan, tavuklaşacak, sığırlaşacak, tavşanlaşacak, maymunlaşacak veya domuzlaşacak ve gelecek nesilde bu hayvanların fiziksel ve ruhsal özellikleri gibi fenotipik değişiklikler görünür hale gelecektir.
Yakın zamanda domuz endometrimundan (rahim iç zarı) insanda kullanılabilecek özellikte kök hücre elde edildi. Bu, ilaç üreticileri için çok sevindirici bir buluştu. Çünkü ilaç üretimindeki zorluklar ve maliyetler bir anda ortadan kalkmış oluyordu. Domuz rahmini kürtaj ederek hemen hemen bedava, istendiği kadar kök hücre elde edilebilir.
Ancak kök hücrenin hedef hücrelere nasıl aktarılacağı araştırma konusuydu. Öyle görünüyor ki en kolay ve en etkili yol bulunmuştur: Domuz gribi aşısı burun mukozası yoluyla, yani hipofize giden en kısa yol ile verilmektedir. Hipofiz, bütün iç salgı bezlerini yöneten, bütün hormonların üretiminde ve hormonlar vasıtasıyla bütün süreçlerde rol alan en önemli salgı bezidir. Bu yolla fenotipik değişimler çok kısa zamanda gerçekleşmektedir.
Bu komplo teorisi gibi görünebilirdi. Ancak modern tıpta ve biyoteknolojide “ Bugün hastalıkları ve belirtilerini ilaçlarla tedavi etmek yerine hastaların Genetik Yapısının Değiştirilmesi ya da eksik olan genin verilmesi tercih edilir ” temel prensibine karşı her teori zayıf kalır
İlaç şirketleri, 20. yüzyılda keşfettikleri “Hasta olanlara zaten ilaç satılıyor. Yeni hedef kitlemiz hasta olmayanlar” prensibi ile ‘koruyucu hekimlik’ adı altında sağlıklı bireylere aşı, biyolojik aktif maddeler ve vitaminler satıyor. İlginç olan şu ki, her ilaç firması sadece ilaç değil, GM tohumlar, tarım ilaçları, aromalar ve katkı maddeleri de üretiyor. Yani hastalık üreten maddeler de “ tedavi ” için sunulan maddeler de aynı şirketler tarafından üretiliyor. Ancak daha ilginci şu ki, milyarlarca insan şifa umuduyla hastalık üreticilerinden “ ilaç ” satın almaya devam ediyor.
Prof. Dr. A. Rasim Küçükusta aşı hakkında şöyle diyor: “ Domuz gribi ağır bir hastalık değildir. Belirtileri diğer grip türlerine göre daha hafiftir. Hastaların ateş düşene kadar evde istirahat etmeleri yeterlidir. Hastalık kendiliğinden geçer ”
Ayrıca hastaların, iştahı gelene kadar yemek yememesi, bol miktarda limon suyu, greyfurt suyu içmesi, sarımsak ve soğan yemesi daha kısa zamanda iyileşmelerini sağlar.
Bugüne kadar 863 tür grip virüsü belirlenmiştir. Bu 863 türden sadece 3 zincire karşı aşı geliştirilmiştir. İlaç şirketleri tarafından her yıl bu 863 türden biri için aşı geliştirildiği ve bu aşının da o türe karşı ortalama olarak %30 oranında koruma sağlayabileceği biliniyor. Ancak bu yıl 863 grip türünden hangisinin aktif olacağını doğal olarak kimse bilemiyor. Üstelik her sene başında tesadüfen seçilen türün, aşı üretildikten sonra mutasyon geçirmiş olma olasılığı yüksektir. Dolayısıyla aşı büyük ihtimalle hiçbir olumlu etki göstermeyecektir. Çünkü bu durumda aşı tamamen başka bir virüse karşı üretilmiş olacaktır.
Bu durum çok komik olabilirdi, trajik olmasaydı. Öyle görünüyor ki birisi insanlarla açıkça alay ediyor.
Ünlü Amerikalı çocuk doktoru Henry Bieler’e göre “ Aşıların hastalıklar üzerinde hiçbir olumlu etkisi yoktur çünkü hastalıkların asıl sebebi mikroplar değildir. Hastalıkların sebebi toxemia ( vücutta toksik madde toplanması ) ve toxemia’nın hücre düzeyinde sebep olduğu bozulma ile mikropların çoğalması ve aktifleşmesine uygun ortam oluşmasıdır. ” Toxemia’nın sebepleri arasında ise işlenmiş et ürünlerini, pastörize sütü, gıda katkı maddelerini, aşıları, ilaç ve deterjan tüketimini, tarım ilaçlarını sayabiliriz.
Dr. G. Buchwald 40 yılı aşan araştırmaları sonunda aşının bir faydası olmadığını ama pek çok zararı olduğunu tespit etmiştir. O şöyle diyor: “ Aşı korumaz, Aşı yardım etmez, Aşı tahrip eder. ”
2 Kasım 2000’de Amerikalı Doktorlar ve Cerrahlar Birliği (AAPS) St. Louis’deki 57. toplantılarında çocuk aşılarının zorunlu olmasının kaldırılması için oy birliği ile karar aldı. Bu karara bir tane bile hayır diyen çıkmadı.
ABD Kongresi üyesi Dr. Ron Paul’un ifade ettiği üzere “ 1997′de geliştirilen Domuz Gribi aşısından ölenlerin sayısı 25, gripten ölenlerin sayısı sadece 1 idi. ”
İngiltere’deki doktorlar şu anda ciddi bir korku içindeler. Tahminlerine göre bugün kullanılan grip aşısı Amerika’da 1976 yılında yaşanan grip salgınında kullanılan aşının analogudur (eşi).
1976’da Amerika’da kullanılan grip aşısının sonuçları:
Aşıdan ölenlerin sayısı gripten ölenlerin sayısından daha fazlaydı.
500 kişide Guillain-Barre sendromu tesbit edildi.
Guillain-Barre sendromuna yakalanma riski 8 kat arttı.
Grip aşısının Guillain-Barre sendromuna sebep oldugu ispat edildikten 10 gün sonra aşılama durduruldu.
Amerikan hükümeti tazminatlar için milyonlarca dolar ödemek zorunda kaldı.
Aşıların sebep olduğu belirtilen bazı rahatsızlıklar şöyledir:
Çocuk Felci Aşısı: AIDS’e
Tetanos: Beyin iltihabı’na
Hepatit B: Multiple Skleroz’a ( MS )
Kızamık: Kalın bağırsak iltihabı, Beyin iltihabı’na
Kabakulak: Şeker hastalığı, Kramplı hastalıklar, Nörölöjik hastalıklar’a
Karma Aşılar: Ani çocuk ölümleri’ne
Grip Aşısı: Guillain-Barre sendrom’una, genetik ve fenotipik değişimlere sebep olmaktadır
Düşünün ve karar verin. Kendinize ve ailenize yaptırılacak her aşı için geniş bilgi toplayın. İçindekileri ve etkilerini öğrenin. Aşı olup olmamak konusunda SADECE SİZ karar verebilirsiniz. Unutmayın; aşıların sonuçları karşısından TEK SORUMLU SİZ OLACAKSINIZ.
Ne ilaç üreticileri, ne doktorlar, ne de devlet birimleri aşı ile oluşacak zararlar karşısında sorumluluk kabul etmezler.
Not: Bu metin Dr. Aidin SALİH hanımın katkılarıyla hazırlanmıştır
YORUMLAR
Geçenlerde bir yazı okumuştum. İnternet yayesinde ne hala geldiğimizi işaret ediyordu yazı. Diyor ki. senin sayende cola içemez, gece uyuyamaz, sabah güneşe bakamaz oldum. Yediğim her şeyin kanser yaptığına inanmaya başladım, havayı ciğerlerime kadar çekemedim ozon tabakası delik diye, gece saat ondokuzdan sonra hiç bir şey yiyemez oldum. temzilik maddelerine elimi süremez, insanlara yardım edemez oldum. v.s "
Bu liste uzayıp gidiyordu Gerçekten her birimiz paranoyak olduk. Artık kendimize bile güvenemez durumdayız. Neler oluyor bize. Herkes bizim okumadığımızı, araştırmadığımızı bildiği için korkunç bilgileri kısa kısa yapıp bize empoze ederek korkudan çıldırmış bir ülke mi yaratmak istiyor anlamıyorum inanın.
Fen ve Bilim'den asla şaşmamak gerektiğini düşünüyor, her ilacın yan etkisi olabileceğini bildğim gibi aşıların da yan etkilerinin olmasının doğal olduğunu bilmeme rağmen,çocuğuma aşı yaptırmadım. Tam anlamı ile bilgi sahibi olmadan da yaptırmayacağım.
Paylaşımınız için teşekkür ederim. Okunması gereken bir yazı. Sevgiler
bu dr hanım kim merak ettim doğrusu?
yıllardır sağlık bakanlığındayım ve ilk defa bu kadar anlamsız bir yazı okuyorum.
ne olur yazı sahibi olarak yanlış anlamayın ama aslı yok bu yazıların. safsatadan öte gidemez...
bir aşıda veya herhangi bir ilaçta asla böyle içerikli maddeler olmaz, olamaz...
bende yaptırdım aşımı, eşimde, çocuklarımda...
lütfen daha mantıklı hareket edelim ve sağduyulu yaklaşalım olaylara...
çok bilgi sahibi olmadığımız konularda yorum yapmaktan kaçınalım...
yorumum sadece metin hakkındaydı, yazı sahibi yanlış anlamasın dilerim.
HER NE KADAR POZİTİF BİLİMİN SAVUNUCUSUVE GEREĞİNE İNANANLARDAN DA OLSAMDOĞRUSU AKLIMI KARIŞTIRMAYA YETTİ..KAFAMDA ÇOK SAYIDA SORU İŞARETİ DOĞMADI DERSEM YALAN OLUR..BİLİM DE DAHİL ,KİME İNANACAĞIMIZI BİLEMİYORUZ..BİLEMİYORUZ ÇÜNKÜ BİLİMİ BİLE ÇIKARINA KULLANAN MADDECİ BİR ZİHNİYET GELŞTİ..AMA BU AÇIKLAMALARDAN DOLAYI KATKI SAĞLADİĞİNIZ İÇİN SİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM..