AKLIMI SEVEYİM / deneme
müget
�Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış.�
Çok severim bu atasözünü. Neden başkasının aklını alayım ki? Benimki bostan korkuluğu mu? Sevgili aklımı çok sever, çok sayarım. Onu kullanmaya da bayılırım.
Fuzuli gibi ben de bir şikayetname yazıyorum şu an. Kime mi? Bir padişahımız yok. Geçti o devirler. Ben şikayetimi siz sevgili okurlara yapacağım.
Son yıllarda, kitap satışlarıyla ilgili , üzücü bir gözlemim var.
Çarşı pazar gibi yerlere gittiğimde, kendimi kitap satan dükkanlardan alamam. Hele sokak kitapçılarına hiç dayanamam. İkinci el kitaplar ise, bana geçmişin büyülü mahzenlerinden haberler getirmiş gibi bakarlar. Bunlardan bazılarını çok ucuza alıp, kitaplığımın baş köşesine koyduğum çok olmuştur.
Ama, gelin görün ki, son zamanlarda çok haz almıyorum kitap reyonlarına bakmaktan. Niye mi? Gözüme gözüme sokulan �çok satanlar� yüzünden.
Çok satanlar�Çok satan plaklar varmış eskiden. Sonra, çok satan kasetler oldu. Şimdi de çok satan albümler var.
Kitaplar da bu furyadan nasibini alıyorlar bir süredir. Çok satan kitaplar�Çok satınca, çok güzel ve çok değerli mi olur?
Satıcı, çok satan bir ürünü, ballandıra ballandıra anlattı mı, kaçarım oradan. Herkesin aldığı kazağı, niye sırtıma geçireyim. Tek tiplerden biri olmak için mi?
Uygarlık, tek tip insanı üretti. Neden? Sanırım , kolay yönetmek için. Bakalım, benim aklım, kolay yönetilmek istiyor mu?
Konuyu dağıtmadan, kitaplara geleyim yine. Dedim ya, çok satan kitaplar furyası başladı, diye. Bu, sere serpe, ortalıkta boy gösteren, cicili bicili kitapların başlıkları şöyle:
- Güzellik sırları
- Zengin olmanın yolları
- Mutluluğun on altın kuralı
- Egonuzu törpüleyin
Tek tip bir mutluluk, tek tip bir zenginlik, tek tip güzellik�mümkün mü? Ve, tek tip bir ego�
Doğaya bakın. Bir ağacın yapraklarını inceleyin. Üşenmezseniz tek tek ölçün. Mesela, bir elma ağacının hiçbir yaprağı diğeriyle tıpatıp aynı değildir. Mutlak bir benzerlik asla yoktur.
Akıl üstüne akıl satıyorlar bize. Herkesin aklı tek tip olsun diye. Ben bu sayın yazarların aklını satın alırsam, benimkini nereye koyacağım? Çöpe mi atacağım?
Bilgiye elbette ihtiyacım var. Mesela, yağmurun nasıl yağdığını öğrenmek istiyorsam, ilgili kitabı açar , okurum. Bir arkadaşım, boş zamanlarında , ansiklopedi okurdu. Bilgi şart, derdi.
Bilgi, aklımla yoğrulup bende kalıcı olur. Başkasının yoğurduğu hamuru ne yapayım. Belki ben, azıcık daha sert hamurdan hoşlanıyorum.
Mutlu olmayı da kendi aklımla başarırım. Benim için mutluluk, bir başkasına göre aynı şeyi ifade etmeyebilir. Güzellikse, ne yapayım herkesin, estetikle devşirdiği hokka burnu? Ben kendi, doğal- belki biraz büyük- burnumdan memnunum.
Bir de, egoya takar bazıları. üstelik anlamını bilmeden. Aman , egomuzu törpüleyelim(!) Yoksa, batar birinin gözüne! Ben, tırnaklarımı törpülemeyi bilirim. Ne anlarım ego törpüsünden. Ha, bir de, ömür törpüsü var! O, çok fenadır.
Bu, çok akıl veren, egolu kitapları okuyup, ezberime ezber katacağım yerde, bir Nasrettin Hoca fıkrası okurum daha çok şey öğrenirim. Bencilliğin zararını çok daha çarpıcı anlatır bize bu kısacık öyküler. Öyle ki; belleğimize, hayatın içinden bir yaşantıdan koparak gelir, yerleşir. Sonra, düşünürüz�Kendimize uyarlarız, o okuduğumuz yaşantıyı. Bir bencilin durumuna düşmemek için kendi nasihatimizi, kendimiz yaratırız. İşte, somuttan soyuta akıl yürütme.
Başkalarının verdiği nasihatler, bir kulaktan girer, öbüründen çıkar. Atalar bunu da bilmiş, söylemişler. Şimdi, eğitimde de, ezber değil, yaşantılarla öğrenme yöntemi gündemde. Matematik dersinde bile drama yöntemi kullanılıyor.
Neden edebiyatı seviyorum? Romanları, şiirleri, hikayeleri? Çünkü, onlar akıl vermezler de ondan. Şair, dayatmaz ki, kendi aklını bana. İçinden kopup gelen en saf duyguyla açar yüreğini okura. O pınardan alırım ben alacağımı. Kabıma göre. Aklım ve kalbim, kendime en uygununu seçer, alır ve işler. Ruhum terbiye görür böylece; incelir, özgünleşir�
Montaigne, kitap yazarken, çevresindeki kitapları kaldırırmış, onları taklit ederim korkusundan. özgün olma adına, yaptığı hataları bile düzeltmezmiş. Başkasının aklı, çok iyi de olsa, onu almanın, taklitten öte bir şey kazandırmadığını çok iyi anlatır bu örnek.
İnsanoğluna yön veren kitaplara bakın. Mesela, kutsal kitaplara� Onlarda meseller anlatılır. Okur, yorumlar bu meselleri. Yorumlamalar sonsuzdur. Her aklın ayrı bir yorumu vardır. Yüzyılları geçer, tek yorumda birleşemez hiçbir akıl. Bir kavga başlar sonra ; benimki en doğru diye(!)
Ah zavallı akıl! Şu tek tip olma arzusundan bir kurtulsa�Herkes, kendi aklını sevse� Dayatmasa bir başkasına.
Mevlana, � düşünceden ibaretiz� diyerek ne güzel söylemiş. Herkesin düşüncesi kendine güzel. Benimki en güzeli, al bunu kullan, demekse faşistçe bir yaklaşım olmaz mı?
Özgürlük de gelip bu noktada kendini gösterir. Düşünce özgürlüğü, insanlık tarihinin en büyük sorunu olmadı mı? Düşünce suçluları, hapislerde çürümediler mi?
Şimdiyse, tezgahlarda, tek tip beyinler satılıyor. Sanırım emperyalizmin en son ve en mükemmel silahları� Akıl alın, kazanın(!) Mutlu, zengin, güzel ve yumuşacık bir insan olun. Olun ki, biz de sizi, dilediğimiz gibi yönlendirelim(!)
Dünyanın, insanca yaşam lehine değişip gelişebilmesi için; özgün, karşıcı, sorgulayan, sentez yapabilen akıllara ihtiyacı var.
Tezgahınızdaki akıllar, sizin olsun. Ben, aklımı seviyorum.
YORUMLAR
"Dünyanın, insanca yaşam lehine değişip gelişebilmesi için; özgün, karşıcı, sorgulayan, sentez yapabilen akıllara ihtiyacı var."
Ne Türk(iye) aklı -ki "beyani"dir, ne doğu aklının oluşumu -ki "irfani"dir ve ne de batı aklının oluşumu (izninizle son defa) -ki "rasyonalist"tir sorgulamayı esas alan, sentez yapabilen ve durak bilmeyen bir serüvene sahip olamamıştır.
Bir çok sebebi olmakla beraber kanaatimce "aklın oluşumu/teşekkülü" yerel/kültürel durum arz ettiği içindir ki etkileşim olunca seyrini değiştirmiştir.
Sevgili Müget.
konu çok güzeldi , tamamen size katılıyorum....
Düşünüyorum da ençok satanlar listesinede yer alan kitapları sattıran şey nedir ? akılsızlık mı?.. Cahillk mi..? Yoksa Emperyaliz güçlerin ,siz düşünmeyin biz sizin yerinize düşünürüz deyip bunu ınsanlara empoze etmeleri mi?
Her zamanki gibi harıkaydın.. akıllı kadın....
Değerli arkadaşım Ahmet Bektaş;
Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen, sağırlar, dilsizlerdir)''.ENFÂL SÛRESİ/22.
Bulup, sunduğunuz bu kanıt çok sevindirici..demek ki, evrensel olanda var her şey.
Sizin de yazılarınızda bu evrenselliği gözlüyorum. Yani, asla bir reçete sunmuyorsunuz. Akıl değil verdiğiniz, tespitlerle ışık tutuyorsunuz.
Dikkat etmişseniz. Düşünce tarihine damgasını vurmuş büyük düşünürler, Sokrates gibi..
Asla hazır bir reçete sunmazlar bize. Çünkü, aklımıza saygıları vardır. Derler ki: bu böyle bir durum. Sen al ve kendine uyarla…
Yorumunuz, yine büyük bir katkı sayfama..teşekkür ederim
Sayın emre;
Yorumunuza teşekkür ederim.
….
Sevgili mirage;
Çok teşekkürler, ne güzel sizinle eş düşüncelerde olmak, paylaşmak. En güzeli de bu değil mi? dayatma akıl yerine, paylaşmak..güzel yorumun için, sana çok çok teşekkür ederim..sevgiler..
….
Sevgili magnetr;
Sayfamda seni görmek çok güzel. Aklın başına buyrukluğunu sevmiyor gibisin. Hazır akıl daha mı iyi ne) ee, işler çok olunca, biri söylesin ben yapayım, daha kolay değil mi?
Ama zor da olsa, ben kendi aklımı kullanmayı yeğlerim.
Sevgilerimle, yorum için de çok teşekkürler..
Ben bu kalemi neden çok sevdiğimi şimdi anladım. Müget aklına gerçekten değer veren ve onu kullanabilen ender insanlardan. Kendine güveni tam ki bu onun artısı.
Bugün seçtiği konu ise mükemmel.
Ben de hiç bir zaman anlamamışımdır bu akıl veren kitapları ve en çok ta zengin olmanın yolunu anlatanları. Hadi mutluluk sırları bir yere kadar da....
Harika yazın için yazanı tebrik ediyorum.
Sevgi ve saygım sonsuz...
“Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış.”
İdeal olanı bu değil mi? Kişinin aklını kullanması. Akıl; hayrı ve şerri birbirinden ayırmaya, sebepten sonuç çıkarmaya yarayan hususi bir kuvvet.
''Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen, sağırlar, dilsizlerdir)''.ENFÂL SÛRESİ/22.
Günümüzde yaygın yapılan yanlış şu;
Akıl vermiyor, nakil veriyor, akıl verdiğini sanıyor! Bir yerlerden kulaktan dolma kaydetmiş, aklındanmış gibi satıyor.
Özgün fikir oluşturmak için ezberden kurtulmak gerek. Özgün olan söz daha etkilidir.
---------------
“Tek tip bir mutluluk, tek tip bir zenginlik, tek tip güzellik…mümkün mü? Ve, tek tip bir ego…”
Sınırlanan hiçbir şeyden hayır gelmez.
---------------
“Mutlu olmayı da kendi aklımla başarırım. Benim için mutluluk, bir başkasına göre aynı şeyi ifade etmeyebilir. Güzellikse, ne yapayım herkesin, estetikle devşirdiği hokka burnu? Ben kendi, doğal- belki biraz büyük- burnumdan memnunum.”
Yapay olan her şey eğreti ve çirkindir aslında. Doğal olan hakiki ve güzeldir. İzafi oluşu bundandır. “Huyu güzel olsun , boyu değil!”
--------------
“Ne anlarım ego törpüsünden. Ha, bir de, ömür törpüsü var! O, çok fenadır.”
Lafı gediğine koymuşsunuz.
Ego terbiyesinden dem vururken de “ego” yapmak sık görülen hal.
--------------
“Neden edebiyatı seviyorum? Romanları, şiirleri, hikayeleri? Çünkü, onlar akıl vermezler de ondan. Şair, dayatmaz ki, kendi aklını bana. İçinden kopup gelen en saf duyguyla açar yüreğini okura. O pınardan alırım ben alacağımı. Kabıma göre. Aklım ve kalbim, kendime en uygununu seçer, alır ve işler. Ruhum terbiye görür böylece; incelir, özgünleşir…”
Bu paragraf harika.
--------------
“İnsanoğluna yön veren kitaplara bakın. Mesela, kutsal kitaplara… Onlarda meseller anlatılır. Okur, yorumlar bu meselleri. Yorumlamalar sonsuzdur. Her aklın ayrı bir yorumu vardır. Yüzyılları geçer, tek yorumda birleşemez hiçbir akıl. Bir kavga başlar sonra ; benimki en doğru diye(!)”
Özellikle din alanında yasakçı zihniyet iş başındadır. Neden mi? Bu alan birileri tarafından kapatılmıştır. Düşünün inanç, din alanı somut değil soyut bir alan. Yani sadece inanan için mecburidir dini kurallar. Bu bütün dinler için geçerlidir. Soyut bir dine inanacaksın ama o dini sen kişisel sorgulamayacaksın. Birileri sana öğretecek,sen de itiraz etmeden verileni alacak, itaat edeceksin. Neden mi? Birileri dini bilgileri standart hale getirmiştir. Paket program halindedir. Çok zorlarsanız kabul yada reddetme noktasına çekiverirler. Reddeden de dinsiz ve de imansız yakıştırması ile karşılaşır. Bu noktada din alanında baskıdan söz edebiliriz. Özgür iradenizle din seçersiniz fakat dininizi dini otoritelerin gölgesinde yaşamak zorundasınız. Bu dini otoriteler özgün olarak dini anlamanıza ve yaşamanıza müsaade etmeyecektir.
Bu noktadan bakınca insanın dinini yaşamasının ne kadar zor olduğu, bu zorluğun ise laiklik anlayışının daha doğru anlaşılması (Bireyi topluma karşı korumak) gerekli diyorum.
----------------
“Ah zavallı akıl! Şu tek tip olma arzusundan bir kurtulsa…Herkes, kendi aklını sevse… Dayatmasa bir başkasına.”
İşte o gün geldiğinde insanlık altın çağı yaşayacak.
Toplumdaki pek çok huzursuzluğun kaynağı ezber kaynaklı. Yani İnsanlar kendi ezberlerini hazmetmeden başkalarına dayatma eğilimindeler. Zaten hazmetmeye çalışsa ilk önce kendi âleminde değerlendireceği için başkalarına karşı da o nispette daha anlayışlı olacaktır.
Teşekkür ederim.
Harika kalıcı, faydalı bir yazı okudum.
sevgili bilgiyekoş;
yazıyı okumanız ve benimle aynı duyguları paylaşmanız mutluluk verici. dediğiniz gibi, kendimize güvenmek çok önemli. kendi aklımızın gücüne inamalıyız. ..size de iyi geceler..
*****
sevgili gül;
önce, o şirin torunun minik ellerinden öperim. ne şirindir onun , elleri ayakları:)))
aklımı seviyorum...ama, senin gibi bir dostla aklımın örtüşmesini de çok seviyorum.
dünyaya aynı pencereden bakmak.bir dostla, yaşamı eş bir bakışla yorumlamak, işte bunlar muhteşem durumlar.
biliyorum ki, dünyayı değiştiren bu özgürce düşünceler olacak.
çok teşekkür ederim, gecenin bu vaktinde, yazımı paylaştığın için.
Ben de aklımı seviyorum aklını sevdiğim kadın... Çok mu kaba söyledim yoksa? Ama gerçekten de seviyorum düşüncelerini müget ve değer veriyorum senin şiirlerine ve yazılarına.
Dediğin gibi herkesin aklı kendine göre değerlidir ve kendine göre de doğrudur değil mi ama dünya da olup biten bu kadar olumsuzluklar varken de bunu acaba hangi akılsızlar yapıyor diye de düşünmekten kendimi alamıyorum doğrusu... Demek ki akılsızlar çoğunlukta ki çarklar akılsızlardan yana işliyor yani kısaca senin kitapçılarda o ÇOK SATANLAR'ın olması tesadüfi bir şey değil (arasından bir kaç iyilerini çıkartırsak şayet)... Pazar meselesi olunca ''bilgi'' alış verişi de onun bunun malı oldu ama ben inanıyorum ki oldukça da akıllı insanlarımız var ve dünyayı da kurtarsa kurtarsa bu olumsuzluklardan yıne o aklı başında, gerçekçi bilime inanan, emeğin değerinden anlayan insanlarımız kurtaracak... Bir şeyden yoksun olan nasıl verebilir değil mi?
Ailemize yeni katılan torunumdan fırsat buldukça yazına tekrar gelebilirim:)) Çok güzeldi...
Sevgilerim çokça Müget...
Dünyanın, insanca yaşam lehine değişip gelişebilmesi için; özgün, karşıcı, sorgulayan, sentez yapabilen akıllara ihtiyacı var.
Tezgahınızdaki akıllar, sizin olsun. Ben aklımı seviyorum.
...........................
Ah Mügetçiğim ne güzel bir konuya değinmişsin.Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi bunları yazmak.Aynen senin gibi düşüünmeme rağmen.
Biz klasiklerle büyüdük,sonra felsefe ,din, psikolojiye merak sardık.Formda da yazıştığımız gibi böyle kültürlü olacağımıza inandık.Ancak senin gibi genç bir bayanın böyle düşünmesi çok etkiledi beni hafiften gözlerim ıslandı.
Böyle düşünmeye devam etmek zorundayız değilse felaket tellallığı yapmış gibi olmayayım ama pek iyiye gitmeyecek dünyamız.
Hayat felsefemiz,siyasi duruşumuz ne olursa olsun toplum olarak şuna çok ihtiyacımız var:KENDİMİZE GÜVENMEK VE BAŞKALARININ DA KENDİNE GÜVEN DUYMASINA YARDIMCI OLMAK.Çok öpüyorum,iyi geceler..