- 543 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Apart-Man Mantarı
Sen, ben, o, hepimiz ya da birçoğumuz apartman kültürüyle mantarlaşmış insanlarız, burası bir gerçek… Bunu öyle ya da böyle kabul etmeliyiz... Yani artık üretmekten çok tüketmeyi benimsemişiz. (Klasik memur mantığı) Zaten öyle bir ortamda da kimsenin fotosentez yapmasını bekleyemezsin. Çünkü yaşadığı hayat bir apart hayatı ve tonlarca yaşamın bir araya sıkıştırılmış hali…
Olayı bir bilgisayar ortamındaki dosya sıkıştırma işlevi gibi düşün; yüzlerce dosyayı bir zip/rar yapıyorsun, bütün hepsi birbirine giriyor… Birbirinden habersiz, birbirinden bağımsız ama bir o kadar birbiriyle akrabalaşmış binlerce sıkıştırılmış veri… Belki de bu yüzden bazen insan kendini bir dolabın çekmecesinde yaşıyormuş gibi hissediyor. Konsantre olmuş hayatlar gibi… İnsanların üst üste yığıldığı, klozetlere oturduğu bir tuhaf paranoya hali…
Huzur, birlik, dirlik vs isimlendirmeleriyle, sanki muntazam bir saadet yuvasıymışçasına imaj sergileyen ama herkesin bilip oturduğu çatısıyla, kapısıyla, merdiveniyle, merdivencisiyle, çöpüyle, çöpçüsüyle, aidatıyla, boyasıyla, yönüyle, yöneticisiyle bildiğin apartman işte…
Tarihte bilinen ilk örneği antik roma zamanında görülmekteymiş ve o zamanlar taştanmış bütün yapılar. Dolayısıyla nem, rutubet had safhada… Ve bilindiği kadarıyla roma-tizma hastalığının ismi de buradan gelmekteymiş. (Gerçi bu iddia romantizm için de geçerli gibi haberler var ama şimdi yalan olmasın… Sadece o zamanın, yapılarından taş diye bahsediliyor çünkü…)
Maalesef sonuç şu ki; “ABD stili bir yaşam getireceğiz” sloganıyla başlayan apart kültürü, kültür paylaşımını ve üretimi bitirerek bizleri birer tüketim makinesi haline getirmiş. Asosyalleştirme çabaları ise hala devam etmekte... Gel gelelim ABD ve Avrupa’da şu an apartmanlar, yoksul kesime geçici bir çözüm olarak kullanılıyor. Bizde ise hala kalıcı sorun olarak…“Zaten mahallenin yerini yavaş yavaş alt kattaki üsttekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir babil gibi, her penceresinden ayrı bir radyo merkezinin nağmesi taşan apartman aldı.”
Ahmet Hamdi Tanpınar
YORUMLAR
Öncelikle çok teşekkür ediyorum vakit ayırıp çalışmamı değerlendirdiğiniz için. Ve binlerce kez özür diliyorum siz abilerimden ve sevgili edebiyat dostlarından..
Öyle zannediyorum ki; mesleğim gereği olan sözlü anlatımı, yazılı anlatıma direk aktarmamdan kaynaklanıyor olsa gerek bu tür sıkıntılar. Kusurlarımdan ve sürç-i lisanlarımdan dolayı affınıza sığınıyorum...
Ahmet Hamdi Tanpınar'ı da saygıyla anıyorum...
bekir berk tarafından 11/18/2009 3:36:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kıymetli Kardeşim Bekir,
Yazınızın altında "Yahya Kemal Beyatlı"nın ismini görünce,
Size yazı yazma cesaretim arttı.
Türkçe'de "yaşamak, "yaşama", "yaşa", "hayat".. kelimeleri
varken, "yaşam" kelimesi kimin neyi oluyor?
"Ya da" yı tek başına kullanmıyoruz. "Ya da" diyebilmek için
evvela "ya" denilmesi şarttır.
Yani, "Ya şu, ya da bu" demek gibi.
"İmaj", Türkçe olmayan bir kelimedir. Türkçe'si "resim"dir.
"Stil" ve "yaşam". Bu kelimenin ikisi de, bize yabancı..
"Sorun" kelimesi de "sormak" fiilinden elde edildiği için biz,
"engel", "pürüz", "terslik", "aksilik", "gıcıklık".. kelimelerini
kullanıyoruz.
Selamlar.