Keder Buseleri
Soyu tükenmiş gibisin, tırnaklarının arasındaki toprak en bereketli tarlalardan alıntı, suyun; dünyanın yaratılışından bu yana en duru ve saf halinde, kıyamet kopsa sekiz yüz yıllıksın, taş çatlasa bin…
Gözpınarlarında hiç akmamış yaşların kalıntıları var, dudaklarında kondurulmamış keder buseleri…
Ellerine her baktığımda hiç dokunulmamış gibiler, tenin hayatın her safhasında sana güç veren mermer basamakları çağrıştırıyor, saçlarınsa:
Işık oyunlarının bile senin buklelerine yapabilecekleri bir şey yok, asılsam onlarca kattan aşağı; sanki üzerine bir kelebek konmuş, tutamlarına ayırsam; bir tanesi bileğim kadar… Bir zamanlar, üzerinde başaklar salınan o uçsuz bucaksız tarlada, sarıyla siyah arası bütün renkleri görebilen ben, şimdi saçlarının rengine bir isim bulamıyorum.
Kuzey rüzgârların da aldığın her nefesin izi var, bulutların geçtiği yerlerde var olmakla yok olmak arasındasın. Herhangi bir yerde olabilirsin, belki herhangi biriyle, ancak şu bir gerçek, sıradanlık sana yakışmaz.
Dilimlenmiş bütün meyvelerin bir araya geldiğinde bıraktığı o sarhoş edici koku, senin yakınında olan herkesin duyumsadığı şeydir. Sana bakıp bakmamak arasında bocalayacak bir fani düşünemem, sanki gözbebeklerinde ki harelere daldı mı, bir daha yüzeye çıkamayacak kadar derinlerde inmiştir ruhun. Orada, işte tam o an, bu gerçek değil dersin kendine, ama çekip alamazsın gözlerini gözlerinden.
Karlar altında kalan bütün doğa, uyuyadursun bir daha ki baharı görmek için, sen kardelenler kadar inatla, herhangi bir şeye aldırmadan diklenirsin, başın gökyüzünde, bedenin toprakta…
Aşk; kızıllığında dualarla yakardığın o gece vakti…
Tutuşturulmuş bütün sigaraların havada savrulan dumanlarında yazılı olan keder, vazgeçmekten korkup, başkalarına emanet etmekle etmemek arasında bocaladığın bağlılık duygusu…
Bir gün alıp koynunda saklamak istediğin, birileri görür diye sakındığın ve yinede en kuytu köşelerde adına ümitle beklediğin…
Gölge ettiğinde bahçendeki akasyan, gövdesine huzurla yasladığın başın ve bedeninde sana eşlik eden bütün hücrelerin…
Aşk;
Sana masallar anlatır, içindeki çocuğa ninniler söyletir ve büyümemek için bahaneler uydurur her dem.
Talan Ayşe Kanca