...Olmak / Olmamak...
İnsanlığın yaradılış gayesi ve rotası oldukça açıktır...Doğma , yaşama ve ölüm....İyi veya kötü ; mutlu veya mutsuz yaşamak...Bir şeylerin olması veya olmaması için uğraşmak didinmek... Kimileri geride kötü anılar ve hiç hatırlanmayacak rezilliklerle anılacak,kimileri de yaptıkları işlerle ve yüreklerinin güzellikleriyle hatırlanacak...Kim istemez ki güzel anılmayı ya da hatırlanıldıklarında yürekleri hüzünlendirmeyi...Kim istemez ki...Mevzuatımız cennet veya cehennem değildir...Çünkü ona Rabbimiz karar verir...Bizim konumuz yaşamın gereğidir...
İnsanlar hep sorularla boğuşur...Cevaplarını bildikleri sorularla bile...Bazıları gerçekçidir bu soruların...Bazıları da o kadar garip sorulardır ki!Yarında bugün ki gibi berbat mı geçecek?Şu faturaları günü geçmeden yatırabilecek miyim?Ya ben şu kızla-çocukla ne zaman çıkacağım?Bugun iddaayı tutturabilecek miyim?Acaba yeni bir elbisemi alsam?Süte su karıştırsam ne kadar kar ederim?Bizim takımın bu kötü gidişi ne zaman bitecek?Acaba eşim beni aldatıyor mu?Bu akşam hangi diziyi seyretsem?Yarın ki sınavda kopya mı çeksem?Tüh be belediye gene mı suları kesmiş?Şu karşı dairedeki adamı dövebilir miyim?Bu serseri hala kızımın peşinde dolaşıyor mu acaba?Ve daha binlerce soru...Buhran ve bunalımlar içerisinde ki insanoğlu hep bir çıkış yolu arar...Çıkış nedir ve ne taraftadır, çıkışa ulaşabilmek için ne yapmalıyım diye didinir,çırpınır durur...Kimisi yeni kız-erkek arkadaşı olunca mutlu olur...Kimisi faturalarını gününde yatırdığında...Kimisi de parasına para katınca…Boğuşur durur hayatla insan...
Neden doğduk?İnsanoğlunun o kadar güzel bir mükemmelliği vardır ki...Her insan farklıdır müthiş bir çaşitlilik vardır...Her insanın kendine özgü düşünceleri vardır...Bazen bu düşünceler koordinat düzleminde herhangi bir noktada çakışabilir...Ve ondan sonra kıyamette kopabilir...Büyük oluşumlarda olabilir...Yaşamımızın gayesi nedir?İstediklerimiz olmadı diye hayata küsmeli miyiz?Kaderi tamamen akışına mı bırakacağız?Yoksa ona emek verip gayelerimiz için dört nala mı koşacağız?Herkes yolunu kendisi çizer...Ve bütün sorumluluk neredeyse her bireyin kendisindedir...Bazı istisnalar da vardır tabiki...İnsanın çaresiz kaldığı kendisi dışında gelişen olaylar...
Bizlere düşen görev nedir?Hayatı dolu dolu ama hayat gibi yaşamak…İnsanlığımızdan ödün vermeden...Elimizden gelenin en iyisini yapmak...Emek vermek uğraşmak...Bir şeyleri başarabilmek...Başaramasakta zorladığımız için pişman olma ihtimalimizde yoktur... Çünkü verilmesi gereken emek verilmiştir...İçimiz rahattır ve kısmet değilmiş diyip gülümseyerek geçmek en iyisidir bir sonra ki fasıla...Asla yıkılmayın elinizdeki anahtar kapıyı açmadı diye...Çünkü elinizdeki anahtarlarda biri mutlaka açacaktır o kapıyı...
Recep Şükrü Apuhan’ın birkaç satırdan oluşan bir sözü vardır...Bende çok büyük bir yeri vardır...Usta der ki ;’’Kışın her iniltisi her feryadı her çığlığı nazlı bahar bütünlüğünün birer parçası değil midir?Bunlardan yılgınlık göstermek bezmek bahardan vazgeçmek değil midir?’’...Bahardan vaz geçmeyelim hayat için gerekli emeği gösterelim...Kendimiz için...Ailemiz için...Yarınımız için...Dostlarımız için...Her toprağı kanlarla sulanmış vatanımız için...
Yaşam için emek verin…Karşılığını göremezsenizde ; en azından geriye dönüp baktığınızda elinizden geleni yapmış olduğunuz için pişmanlık duymazsınız...
…
Selçuk YILMAZ....