- 925 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Simurg
Ormandaki kuşlar hayatlarına yeni bir yön verecek onları gün ışığına çıkaracak, tüm müşküllerine çare olacak bir kurtarıcıyı bulmak için bir araya toplanmışlar. Her kafadan ayrı bir ses çıkmaktadır. Kimse kimseyi dinlemez farklı farklı görüşler, huzur bulabileceklerine inandıkları çözümleri ortaya atarlar. Bu karmaşa içinde Baykuş ortaya doğru ağır ağır yürümeye başlar.Yalpalaya yalpalaya ortaya doğru gelir. Gözlerini dünya kadar açarak,
-Arkadaşlar gitmeliyiz der. Gözlerini yere dikerek, bir ayağı ile yeri eşeleyerek,
-Arkadaşlar başka çare yok.
Tüm kuşlar dikkat kesilmişler başkuşun dinlemektedirler. Papağan tüm gevezeliğini ortaya dökerek
-Kime gitmeliyiz diyerek
Baykuşun tam yanına süzülür ki Kartal bir kanat darbesi ile papağanın baykuşun ayaklarının yanına, burnu üstü yere düşürür. Papağan kime kime sayıklayarak bayılır. Kartal tüm haşmeti ile yere inmiş etrafı gururlu ve mağrur bakışlarla süzerek ağır adımlarla baykuşun yanına ilerler.
Kartal
-Evet Baykuş söyle kimmiş bizim bu derdimize derman olacak bilge
Baykuş sanki kartalı parçalayacakmış gibi bakarak ve kendini doğrulutup yüksek sesle;
-Simurg, Kaf dağının ardındaki simurg bize kurtuluşun yolunu o gösterecek.
Papağan
-Simurg mu?
Dedikten sonra gene bayılır.
Leylek
-Evet büyük büyük babam, onunda büyük büyük babası ve onunda
Kartal söyle bir bakar leyleğe,
Leylek
-Kısaca çok eskiden kaf dağının ardında simurg denen bilge yaşarmış. Bütün soruların cevabı onda imiş.
Karga
-Çok saçma ne yani herşeyi biliyorsa neden aramızda değil, niye aramıza teşrif buyurmuyorlar, yoksa yolları mı bilmiyorlar
Baykuş
-Elbet bilir yolları
Başkuş sinirli sinirli yürüyerek.
-Yardıma ihtiyacı olan biziz o değil
Serçe
Aceleci bir tavırla
-Ne duruyoruz hemen yola çıkalım. Akşam olmadan varalım
Kartal serçenin kanatlarından tutup kaldırarak
-Bu kanatlarla mı?
Serçe
Göğsünü şişirip kalbini göstererek
-Böyle cesaret dolu bir yürek yoksa, koca kanatlar olmuş ne yazar
Kartal serçenin hafifçe ensesine dokunur
-Koçum be
Baykuş
-Serçe haklı hemen harekete geçmeliyiz yolumuz uzun ve çetin yarın şafakla yola çıkıyoruz.
Bütün kuşlar yarın için hazırlanmak için yuvalarına doğru uçarlar. Gökyüzünde nereye baksan bir kuş uçmaktadır. Akşamın karanlığıyla birlikte uçuşan kuşlar azalmakta, gökyüzünde onlardan kalan boşluğu karanlık doldurmaktadır. Gece, yarınki büyük yolculuk için tüm kuşları uyutmak için koynuna almakta, sanki tüm orman onlar için sesizlik ilan etmiş tam tekmil bu emri yerine getirmektedir.
Sabahın ilk ışıklarıyla tüm kuşlar meydanda toplanmışlar artık gitmek için hazırdırlar. Ama daha şimdiden bu yolculuğa çıkmamak için mazeret beyan edenler kartalın yanı başında toplanmışlar. Her biri ayrı birşeyler ileri sürmekteler, Kartal sadece dinlemektedir. Kimi dişim ağrıyor, kimi bu yaştan sonra ne bilecekmişim, kimi benim bilmediğim şey varsa onu da bilmeyivereyim edasında. Neyse daha başlangıçta bu çetin yolun başlangıcını dahi göremeyecek iradedeki kuşlar ortaya çıkar. Ne demeli bu öyle bir sınav ki her aşamasıda ayrı bir elemeden geçilir.
Kartal mazeretçilere serçeyi göstererek;
- O geliyor siz kalın, bilgi yolunda emek verene verilir siz onu hakketmiyorsunuz der.
Kartal yüksek sesle
-Haydi arkadaşlar ileri.
Gökyüzü çeşit çeşit büyüklükteki,farklı renk ve cinsteki kuşlarla dolar. Kartal sürünün en başında uçmakta, yoruldukça bir yanındaki arkadaşını öne geçirmektedir. Kuşlar güçlerine göre sıralanmakta tam bir düzen içinde yol almaktadırlar.
Kuşlar dar ve yüksek bir vadinin içine girerler. Neredeyse kanatları birbirine değecektir. Bazı kuşlar birbirlerine yol vererek bu aşamayı geçerler.Bazıları ise kendilerini öne atarak önceliği kimseye vermemekte, bu itiş kakışta kaybeden kendileri olmaktadır. Kendini başkalarının yerine koyarak hareket eden diğerine yol veren kuşlar bu vadiyi kazasız belasız geçerler.
Sonrasında düz bir platoya ulaşırlar etraf renk renk çiçeklerle dolu, tatlı pınarları çağladığı bir düzlüktür. Burda kimileri asıl gayelerin unutup bu yoldaki güzelliklere kapılarak bu ovada kalırlar. Sürü biraz daha azalmıştır. Güzel olan ama geçiçi zevkler için büyük bilgiye olan uçuştan vazgeçenler için artık geriye dönmekten başka yol kalmamıştır.
Güzellikler ovasında sonra haşin ve sert rüzgarların estiği yüksekliğin artığı yüksek bir dağ aşılması gerekir. Burda da bir çok kuş sabır erdeminden yoksun olduklarından bu dağı aşamazlar ve yoldan ayrılırlar. Artık bu yolun pek çetin olduğu iyice anlaşılmıştır.Bu kadar zor ve çetin işin karşılığında elbet büyük mükafat vardır.
Artık bu zorlu yolu aşan kuşların bazıları kendi içlerinde bir kibir ve gurura kapılmışlar. Biz böyle zorlu bir yolu aştığımıza göre ne gerek var daha fazla kendimizi sınamaya diyerek yolculuğu bırakırlar ve geriye dönerler. Sürü haliyle bir sürüden öte bir gruba dönüşmüştür. Kalanlarda kendilerinin bu yolculuğa neden çıktıklarını bir daha hatırlayarak; gerçek bilgiye ulaşma yolunda bir menzili daha aştıklarını anlarlar.
Bu grubunda içinde kopmalar başlamış başlangıçta öndeki grubu idare eden yoruldukça yer değişen güçlü kuşlardan bazıları ne gerek var bunlarla uçmaya, onlar olmadanda biz başarırız bu işi diyerek gruptan ayrılıp kendi başlarına uçmaya başlarlar. Bu yol öyle bir yol ki ancak birbirine kenetlenen ruhlar menzile ulaşabilir, bölünüp parçalananlar ise bir yerde yolcuğu bırakır.
Geride kalan asıl grup belli bir süre sonra onlardan ayrılan gruba rast gelirler. Bakarlar ki o kendilerini beğenen güçlü kuşlar taakatten düşmüş bitkin bir halde bir kayanın üzerine serilmişler. Nasıl bir boksör ringlerin iplerine dayanır, adım atacak hali kalmazya onlar da aynen o şekilde kayaların üzerin kendileri atmışlar soluk soluğa beklemekteler.
En sonunda küçük grup Simurgun olduğu zirveye ulaşırlar bir bakarlar ki kala kala koca sürüden otuz kuş kalmış. Zirveyi arayıp tararlar kimseler yok sonra düşünürler. Fars dilinde si otuz sayı demek murg da kuş yani otuz kuş. Anlarlar ki asıl ulaştıkları bilgi, yaptıkları yolculuk esnasında onların kazandıkları hayat tecrübesi. Kibir gurur, tembellik gibi kötü huyları alt etmeyi öğrenmek için çıkılmış bu yolculuğa. Asıl bilgiye bu hayat yolunda mücadele ederek ulaşılır.
Melik Haker (Eylül 2009)