- 1080 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GURBET KUŞLARI
Kan damlalarıdır onlar. Uzak Anadolu köylerinden büyük şehirlere damla damla dökülürler. Akar göl olurlar.
Tek umutları büyük şehirdir. Ve bu şehirlerde en erken açlar uyanır. Sabahın kör karanlığında kalkar vururlar yollara. İş bulamayanlar, ertesi sabaha bağlar umudunu.
Karanlık acımasız ve vahşi çökerken şehre koltuk altlarında bir kuru somunun boşluğuyla çaresiz dönerler eve.
En ufak güvenceleri, haklarını arayacakları kapıları yoktur. T.C. damgalı bir nüfus cüzdanıdır tek ispatları. İç ceplerinde saklarlar özenle. Köyde soluk alamayanlar, güdecek davarı olmayanlar, evlenecek parayı göremeyenler… Büyük şehir son umutlarıdır. Ve yüzlerine kapanan son kapıları. Şehir şehir, semt semt dolaşırlar. Okuma yazma bilmez çoğu. Çiftçilik ve çobanlıktır bildikleri en iyi şey. Ama yoksul olunca köy de yaşanmaz olmuştur onlara. Tek iş alanları inşaatlardır. Ya da amelelik nerede bulurlarsa…
Büyük şehirler iş umududur, ekmek kapısıdır. Gurbet sloganıdır şehirler. Açlık gelip köyde bastırmıştır. Gurbet kaçınılmazdır.
Gurbete çıkanların çoğu amele meydanlarına düşer şehirlerin. Bütün gün alıcı beklerler orada, iş beklerler. Tıklım tıklım doldurdukları amele kahveleri; birkaç arkadaş beraber yattıkları kümesten bozma barınaklarıyla; yersiz yurtsuz geceleriyle; sırtlarından geçinen kalfaları, çavuşlarıyla… ayrı bir dünyaları vardır. Tek sermayeleri emekleridir. Tüm malları üstlerindeki eski urbalar.
Dolmuşta, otobüste, berberde…adamdan sayılmazlar. Kokusuyla, rengiyle, yapılarıyla yaban bir yerdir şehir onlara. Ürkek ve kuşkulu bekleşirler. İklimini, ortamını, çoluğunu çocuğunu bırakıp gelmişlerdir.
Amele kahvelerine girip onlarla konuşunca her birinde ayrı bir ömür aralanır. Yokluğun, acının ayrı bir serüveni. Hasretin sevdası ile hepsini ayrı bir hikayesi vardır; her birinin ağır bir tasası, kederi içinde biriktirdiği. Ve sorsan en güzel halk hikayeleri anlatırlar, her biri kendi köyünün ağzıyla. Ve bilgileri nice okumuşları yere vurur.
Amele pazarlarıdır bunlar. Açlığı, ayrılığı çiğneyerek insanlar dolaşır burada. Sesi duyulmaz, bağıranın. Geceler bir çığ gibi düşer üstlerine, o gün iş bulamayanların…
Çavuştur, kalfadır, patronun adamıdır. Gelir, birkaçını seçer aralarından. Takar gider peşine. Harç karılır, tuğla yığılır. Yükselir peşi peşine duvarlar. Çavuştur, kalfadır, adamıdır patronun. Onlardan gelmiştir, onlara düşman olmuştur. Bekler başlarında. Fırsat vermez soluk alsınlar. Türkü çağırmalarına vakit bırakmaz. Ağrıyı, sancıyı, hasta olmayı yasaklamıştır. Duvarları badanalanırken inşaatın, birer ikişer defeder çalışanları. Yatacak yerleri yoktur, bir başka inşaat şantiyesi bulana kadar.
Eski evler yıkılınca, yerine yeni apartmanlarda pencere önüne güvercinler gelir. Yuvaları eski evin çatısında kalmıştır. Bu güvercinlerin soğuk kış gecelerinde yuvasızlığı nice üzüntü kaynağıdır o semtlerde. Geceleri açıktaki emekçilerin, göreni duyanı olmaz bile. Bazen bir türkü uzanır harcı yeni karılmış inşaatlardan. Geceleri karanlığı yarar gelir, sıcak evlere. Acılardan yalanıp buz tutan bir canın sesidir. Kırılır sıcak odalarda.