- 559 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MOTOR HEYECAN VE CAN -6
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
MOTOR HEYECAN VE CAN -6
Okuyucularımızın düşüncelerini yayınlamaya devam ediyoruz.
Afyondan Yasemin Verda;
Bu konu toplumda kanayan bir yara haline gelmiştir, özellikle de küçük şehirlerde hayatı zehir etmektedir.
Benim yakın bir akrabama 17. Yaş gününde babası bir motor almıştı. Motoru ile kaza yaptı; Hastaneye götürdüler, "Hafızasını kaybetmiş." olduğu anlaşılmış ve buna sebep olan ana faktörün de; "Motordan düşme sonucu beyninde oluşan ödem." denilmişti.. Almanyada tedavi görmekte, bugün bu akrabam 45 yaşına geldi. Yıllardır tedavi görüyor. Ana babasının ne halde olduğunu düşünmek bile insanı dikkate davet ediyor.
Geçen sene İzmir’de bir kişi motoru ile babam gilin evinin inşaat duvarına çarptı, kazada vefat etti. Geride kalan genç hanımı şimdi iki evladına bakabilmek için geceleri eğlence yerlerinde çiçek satmaya başladı.
Bu olay insanımızı biraz düşünmeye sevketse ne kadar etkili olur bilemiyorum ama; motor kazalarının ciddi boyutlara ulaştığı muhakkak. Bu konu bir tek tedbir ile aşılacak konumu çoktan geçmiştir.
İzmir’den Sibel Nedret Karakaptan;
Üniversite yıllarından bu yana motor kullanırım. Motor almadan önce; motor satış şirketinin pistinde öğrendim. Eğitimleri periyorik olarak takip ettim.
Bütün detayları ile eğitimini aldıktan sonra; motor aldım. Eğtim pistine gitmeye devam ettim. Motor almadan altı ay, aldıktan sonra da; dört ay bu eğitimleri ihmal etmedim. Dikkatli olmak ve gereçsiz olarak seyir haline olmamak bunun en önemli noktası. İnsanımıza bu konuda eğitim verilmemektedir.
Bu konunun halli bile sorunun çözümünde önemli bir yer tutar.
Sivas’tan; İsminin açıklanmasını istemeyen bir okurumuz;
Ben yirmi yıllık öğretmenim, araç kullanmayı bilmiyorum. Fakat sürücü belgesi sınavlarında görev alıyorum. Oradan alacağım harcıraha ihtiyacım var diye bu sınavlarda görev verilmesine ses etmiyorum, her kaza haberinden sonra da kendi kendime kahroluyorum. Yani ben araç kullanmayı bilmeyen sürücü belgesi olan bir eğitimciyim ve "Sürücü belgesi." Sınavlarında görev alıyorum. Bu gibi durumlarında olumsuzluklarda etkili olduğu varsayımı ile de tedbirler düşünülmeli. Gerçi "Acemi insan daha dikkatli olur." Diye bir söylem var. Fakat iki acemi sürücü karşı karşıya geldiğinde olan kavgalardan anladığım; "Moral." konusunda kazalarda etken olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
İstanbul’dan; adının açıklanmasını istemeyen bir dolmuş şoförü;
Ben dolmuş kullanıyorum. Yüzdelik olarak da para alıyorum. Sigortam yok. Evimde hastam olsa onun ilacını alamıyorum. Hastama ilaç alamamnın bende yaptığı olumuz tesir ile araba kullanıyorum. Önümde, sağımda, solumda araç kullanan insanlara karşı davranışlarım beni bile rahatsız ediyor. Beyni zinde olmayan sürücünün ruhsal durumunu iyi hesaplamak gerekiyor. Tedbirler alınır iken; bunun da önemli olduğuna inanmaktayım.
Antalya’dan Melahat Çetinkaya;
Motor sürücüsüne bir şey dediğim de yok; fakat şu yaptıkları gürültü yok mu? İşte o gürültü insanı deli etmeye yetiyor. Bu motorlar gürültü çıkarmadan da sürülebilir. Bu gürültüyü neden yaparlar bilmem ama; gürültüye engel olmak için ne mümkünse yapılmalı. Bu tedbirler alınırken gürültü konusunda kazalarda önemli yer teşkil ettiğinin unutmamak gerekiyor.
Hasılı motorların gürültüsü insanı canından bezdiriyor. En kolay tedbir bu konuda alınabilir. Sustucu olmadan trafiğe çıkmak men edilir. Gerçi kurallara uyulmuş olsaydı kazalar olmazdı...
Artvin’den Keramettin Kırlangıç;
Çok önemli bir konu ile alakadar olup; yetkililerin dikkatini bu yöne çekmek için yaptığınız hizmetten dolayı sizi tebrik ediyorum. Toplumda bir yara oluşturan bu hadisenin çözümü için en uygun yol; yerleşim yerinde toplumun bütün katmanlarının katılacağı ve günlerce sürecek çalışmaların yapılması çözüme giden en kestirme yol olacaktır.
Fethiye’den Özcan Kömürcü;
Gençliğimizi düşünerek sözüme başlıyorum. Genç insan kendini ispat etmek için birşeyler yapma ihtiyacı hisseder. Maça gider, tiyatro gösterilerine katılır. türküler söyler, saz çalar, çeşitli kültür çalışmaları yapar. Tiyatro eğitimi alır, sanat ve kültürünü geliştirip insanlara sunumlar yapar. Önemli meselelerle ilgili projeler hazırlar, yaptığı çalışmayı toplum yararı için kamuoyuna sunar. Müzik eğitimi alır, bildiklerini insanlara aktarır.
Bunları yapacak zeminler oluşmayınca da enerjisini farklı yerlerde kullanır.
Eğitimlerini yapacak zeminler oluşturulmayan fertler faydalı çalışmaları sergileme fırsatı bulamaz. Genç insan farkedilmek ister. Farkedilmek için şu kural bu kural diye kendini kuralların içine bağlamaz. Bu olaylara da bu yandan bakmak gerek. İlçemide, tiyatro eğitimi veren yer olsaydı; o eğitim yerine gelecek insanlar kendilerine meşgale bulmanın yanında yararlı hizmetlerini sergileme, kendilerini ispat etme zemini bulacaklardı. Eğitimi yapılan yer de olmayınca çeşitli yetenekleri olan gençlerimiz çalışma zemini bulamayacaktır. Bir yılda iki okulumuzun çeşitli anma günleri için hazırladığı çalışmaları izlediğimizde amatörce yaptıkları çalışmalarda başarılı olduklarını görmekteyiz.
O halde; eğitim, kültür, resim, müzik, şiir, edebiyat, iletişim, tiyatro gibi güzel sanatlar eğitimlerinin ve sunumlarının zeminleri bu konularda çözüm anlamı taşımaktadır.
Bir gösteri merkezi olsaydı, o gösteri merkezinde haftanın iki günü sunumlar yapılmış olsa; orada yapılacak olan sunumları izlemek için de; gençlerimiz, insanlarımız yöremize hizmet eden belediyelerimizin araçları ile ücretsiz taşınmış olsaydı, o iki gün kaza olmayacaktı.
Bu bir varsayım; neden olmasın...
Antik tiyatronun doğal haliyle bir eğitim alanı şekline dönüştürülmesi çok meseleyi kendiliğinden çözecektir.
Enerjisini harcayacak yeri bulamayan insan kendini ispat için aklına eseni de yapabilir.
Enerjilerimizin faydalı çalışmalar ile değerlendirilmesinin alt yapısını hazırlayıp, toplum yaraına sunmak ile mükellefiz.
Bu gençler hepimizin; onları kaybetmeden değer verdiğimizi anlamalarını, onların faydalı işler yapacağına inandığımızı görmelerini sağlayalım.
OKUYUCU DÜŞÜNCELERİNİ YAYINLAMAYA DEVAM EDECEĞİZ.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.