- 624 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLAYAN ASLANLAR
AĞLAYAN ASLANLAR
Ülkenin bir bölümü ırkçı ve ayrılıkçı terörle cayır cayır yanıyordu. Yöre halkı da devlet güçleri de zor günler geçiriyordu. Baskın ve pusularda kamu görevlileri, vatandaş, polis, jandarma ve askerden şehitler veriliyordu hemen her gün. Mal ve para kayıpları cabasıydı.
Dış destek de kullanarak sınırdan sızan asi güçler, son zamanlarda daha da palazlanmıştı ve kuvvet sınamak istiyordu.
Savunması zor sarp dağları aşarak üç yüz militan sınırdan içeri sızmıştı. Devletin meşru silahlı kuvvetlerine bağlı askerlere gece yarısı keşifteyken pusu kurmuştu. En savunmasız yerde pusuya düşen askerler daha ilk aruzda çok büyük zayiat veriyordu. Çatışma dengesiz ama şiddetli geçiyordu.
Askerlerin komutanı teğmendi. İlk yardım üç saatten önce gelmeyecekti. Dokuz şehit verip otuz bir mevcuda inmiştiler. Mevzileri ağır ateş altındaydı. Askerlerden birinin hiç ateş etmediğini fark edip yanına ulaştı. Dürtükledi. Yaşıyordu. Yaralı da değildi. “ Arif ateş etsene!”dedi. İki ay evvelki karakollarının baskının da en kahraman dövüşen askerdi Arif. Gözlerinden yaş akıyordu. Kurutanına döndü:
- Yakalandım.
- Neye yakalandı?
- Kötü yakalandım komutanım.
- Ağlama oğlum. Derdin ne?
- Çok korkuyorum.
- Sen ölmekten korkmazsın.
- Şehitlikten korkmam komutanım ben ölmekten korkuyorum.
- Aha şehitlik fırsatı niye kadın gibi ağlıyorsun?
- Kötü yakalandım komutanım!
- Sana emrediyorum. Anlayacağım gibi konuş.
- Dün gece şeytani rüyalar görüp cenabet oldum. Yıkanmaya vakit bulamadım. Cenabet ölüp şehit olamamaktan korkuyorum.
- Ağlama oğlum. Hemen şu kayadan faydalanıp bir teyemmüm al. Ve asla unutma Şehitleri melekler yıkar ve Rabbinin huzuruna çıkarır.
Artık düğün bayrama engel yoktu.
İki saat içinde uçaklar, üçüncü saat dolarken özel timler yardıma gelmişti. Çatışmalar beş saat sürmüştü. Teröristlerin hepsi imha edilmişti.
Arif dizinden vurulduğu için çatışmalar devem ederken helikopterle hastaneye gönderilmişti. Ameliyatlar geçiren Arif’in bacağı sakat kalmıştı. Onun aklı ziyaretine gelme fırsatı bulup da gelemeyen arkadaşlarındaydı. Ne arayanı ne haber vereni vardı. Bunalımlı günler geçiriyordu.
Hastaneden taburcu olmayı beklediği günlerden birinde mesleğinde çok yeni bir hemşire “ gördüğüm en şanslı askersin” dedi Arif’e.
Bacağını gösteren Arif “ ne demezsin” dedi ve acı ile gülümsedi.
- Sen hariç bütün bölük şehit olmuş, ne yani Şans değil mi?
- Bacım! Bacım! Keşke beni öldürseydin!
- Ne yaptım ki!
- Kahpe kurşun dizimi değil beynimi parçalamalıydı. Şehitlik, sakat gazilikle bir midir bacım? Senin söylediğin şans mıdır bacım?
Koğuştaki bütün gazi, hemşire, görevli ve ziyaretçiler ağlaşıyordu. Orası bir hastane değil yaralı aslanlar diyarıydı. Ölmek üzere aslanın gözü yaşarırmış. Bu aslanların gözleri ölemedikleri için yaşlıydı. Bu aslanların diyarı Anadolu’ydu.
Ey! Aslanların aslanı, İsteme benden makber.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desen sığmazsın.
Bu aslanların tek akrabaları da Bedrin aslanları idi.
Vatan size minnettardır.
YORUMLAR
En sevdiğim üç yazımdan biridir. 91 okuma bir yorum.
Hani uzun yazıları anlarım da kısalarda pek okunuyor diye emin olamıyorum.
Bazı arkadaşlar ise hiç ama hiç yorum yapma zahmetine katlanmıyor. Yorumun gayesi kendimizin göremediği hataları nezaketle gösteren dostlardan faydalanmaktır. Başarıları da keyifle paylaşmaktır.
Lütfen sevgili kardeşlerim; okuduysanız ve bir görüş oluştuysa yazmaya üşenmeyin.
Saygı ve selamlar.