- 590 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNLÜĞÜMDEN - 13
GÜNLÜĞÜMDEN – 13
Merhaba sevgili Tutku!Seninle, farklı bir ortamda söyleşiyorum. Bilgisayar masamı ve bilgisayarımı, Halil’in odasına taşıdık.
Halil, gece üzerini örtmüyor. Havalar da serinlediği için, hastalanıyor. Şerife de onu yanında yatırıyor. Ben de, akülü arabamla,hareket güçlüğü yaşıyordum odamda. Şerife dün gece odalarda düzenlemeler yaptı ve benim çalışma odam olmasını sağladı.
Tüm yönlerden, çok iyi oldu. Yatak odam genişledi, güzelleşti. Her iki oda da, hareket etme olanaklarım arttı. Bilgisayar masamı, pencerenin önüne koyduk. Aydınlık ve yeşilliklere bakıyor. Gökyüzünü daha çok görüyorum. Ağaçlara, çalılıklara baktıkça, içim açılıyor. Yağmur, ne güzel seyredilir bu pencere önünde?
Ayrıca: Bu oda, daha korunaklı, sıcak. Nedense? Bilgisayarın başındayken, bacaklarım buz gibi oluyor. Zaten hep üşür benim bacaklarım. Ama bilgisayar başında, gerçekten buz gibi oluyor. Sanırım, hareketsiz kaldığı için.
Yarın, Anar’ın stüdyosuna gideceğim. Takı dizayn çalışmalarına başlıyorum artık.Renklerle ve biçimlerle oynamak, ayrı bir keyif olacak benim için. Tabii bir de farklı üretimde bulunmak. Yaptığım işten, maddi gelir elde edeceğimi bilmek, heyecanlandırıcı. Anar’la iyi bir ikili olacağız, iş konusunda.Dostluğumuz da, çok güzel.
Sevgili Tutku! Ev arıyoruz. Şimdi oturduğum ev, iç alanlarda, epey kullanışlı. Ama yer ve dışarı çıkma konusunda, hiç bana göre değil. Yer, sanki Alanya’nın dışı. Adres tarifi bile yapamıyoruz. Ara sokakların birinde. Her yere uzak. Sanki Alanya değil de,herhangi bir Anadolu kasabası.
Apartmanda, sözde asansör var. Ama bizim kata altı basamakla çıkılıyor.Portatif bir rampa yaptırdık. Ne ki, yine iki kişi gerekiyor, inip – çıkmak için. İnsanlardan, her zaman yardım isteyemiyorsun. Utanıyorsun, çekiniyorsun. Ve zaten, kaç kez kapılarını, yüzümüze çarptılar. Çoğu yardım etmek istemiyor, bu apartmanda.
Düşünebiliyor musun sevgili Tutku? Sadece altı basamak, benim hayatımı, nasıl engelliyor. Çok istiyorsun, her gün dışarı çıkıp hava almak. İçindekileri, kafandakileri dağıtmak, biraz rahatlamak. Ama o altı basamağı düşünüyorsun ve boynun bükülüveriyor. Hüzün doluyor içine, gözlerine yaş.
Sessizce, bir köşeye çekiliyorsun. İsyanların deli dalgalarla vuruyor, yüreğine. Çığlıklarını, hıçkırıklarını yutuyorsun. Kalbin ağrıyor, söylemiyorsun. Söylesen ne olacak? Seninle birlikte, bu güçlüklere göğüs germeye çalışan, 24 – 25 yaşındaki kızı mı üzeceksin?
Bize yaşam hakkı yok sevgili Tutku. Bir evde rahatça oturmaya. İstediğin yere gitmeye, yollarda – deniz kıyısında gezmeye. Kadınlığını hissedip, vitrinleri seyretmeye. Alış – veriş yapmaya, sevdiğin etkinliklere katılmaya. Yazın denize girmeye, hiç ama hiçbir şeye hakkımız yok.
“ SİZ YOKSUNUZ. “ Deniliyor açıkça. O kadar küçük ve basit yöntemlerle birçok sorun çözümlenebilir ki… Şaşırıyorum, bunları nasıl düşünemediklerine. Sanırım insanlar, görmek istemediklerini görmüyorlar. Anar bile bir konuşmamızda, “ SİZ YOKSUNUZ. “ demişti. “ DOĞRU. BAKSANA, HERŞEY BUNU ANLATIYOR.” Yanıtını vermiştim.
Sevgili Tutku! Dün annemin fotoğrafına bakarak, çok ağladım. Ve ona kızdım,” BENİ NİYE DOĞURDUN? “ diye. Akşam hastalandım. Başım çok ağrıdı ve döndü. Sanırım tansiyonum çıktı. Gece rüyamda da, annemi gördüm. Çok hastaymış ve ölecekmiş. Kötüydü yani. Oysa zaten o, bu dünyada değil. Zaman zaman,böyle tuhaf rüyalar görüyorum.
Bir daha ona kızarak ağlamayacağım. Her an güçlü olamıyorsun Tutku.Haksızlıklara kızarak, ağlayarak ta olsa, yaşam savaşımım sürüyor,sürecek te. Duygusallığım ve duyarlılığım, hem dezavantaj, hem de avantaj. Belki, beni - ben yapan da bu. Yaşam ırmağında,akıp gidiyoruz işte, Tutku’cuğum.
Nilgün ACAR 10. 11. 2009 ALANYA
YORUMLAR
belkide karar anında en zor olan cesarettir. cesaretinizden dolayı kutlarım. evet birilerinin herşeye inat en azından yazması lazım. güzel yazılarınızdan mahrum bırakmayın bizleri lütfen. iyi akşamlar. dualarım sizinle. RABB'İMİN SELAMI ÜZERİNİZE OLSUN.
sevgili kardeşim. hayatta insan bir takım şeylerle imtihan ediliyor. inan herkesin imtihanı kendine göre zor. haklısın, biz toplum olarak birinde bir eksiklik gördüğümüz zaman onu tümden yok sayarız. ama siz bence bunu aşmışsınız. inanın bunu sizi teselli etmek yada size acıdığım için yazmıyorum. iyiye dair ne varsa o kadar uzağız ki, yardımı paylaşmayı, sevmeyi unuttuk, unutturulduk. varsa yoksa kendimiz, varsa yoksa parapul, varsa yoksa hep bana. üzülmeyin. sizden daha kötü durumlarda olan nice insanlar var. bir de sıkıldığınız, ümitsizliğe düştüğünüzde hatırlayın ki RABB'İM kimseye kaldıramayacağından fazlasını yüklememiştir. sakın isyan etmeyin ki, ahiretinizi yakmayın. eğer altı basamak size engel olsaydı bilgisayarınızın başına geçip bu yazıyı yazamazdınız. hala orda, aynı yerde kalırdınız. siz yeter ki isteyin. RABB'İMDEN tüm içtenliğinizle isteyin. kalbinizi ferah tutun. hayırlı akşamlar. tüm güzellikler sizinle olsun inşallah.