- 443 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN? 30
En sonunda, yüzünde utangaç bir ifade ile Nilgün’ ün yanına gelmiş ve onunla çok önemli bir şey konuşmak istediğini söylemişti.
Yalnız kaldıklarında ise ağzından yarım yamalak çıkan sözlerle, ona aşık olduğunu söyledikten sonra kaçar gibi ayrılmıştı yanından. Reddedilmekten korkmuş olmalıydı. Bir hafta süre ile de karşısına çıkamamıştı. Bir araya geldiklerinde de Nilgün ona cesaret vererek, konuşmasını, duygularını açıkça ve anlaşılır bir şekilde anlatmasını sağladı.
Aslında, Nilgün de ona karşı farklı duygular içinde olmakla birlikte, bu duyguyu nitelendiremiyordu bir türlü.Bu şekilde başlayan, duygusal bağları güçlenmeye devam etmişti.
Arkadaşlıktan, aşka dönüşmüş ve aradan geçen beş yılın sonucunda da evliliğe dönüşmüştü.
“ Anne ! Nereye daldın böyle. Aramıza dön ! “
Nihal’ in sözleri ile kendine gelen Nilgün Hanım, sevgiyle baktı kızına. Yanına geldi ve kucakladı onu. Anne yüreği ile düşünmüş ve endişelenmişti.
Nihal daha rahattı. Her şeyi onlarla paylaşmış olmanın rahatlığıydı bu. Tarık ile daha rahattı son zamanlarda. Fakat, dikkatini çeken bir durum vardı onun telefon görüşmelerinde.
Canı sıkkın gibi geliyordu sesi sanki. Sorduğunda ise “ Uykusuzum “ Gibi mazeretler ileriye sürüyordu. Nihal’ i tatmin etmeyen cevaplar, tedirgin olmasına ve endişelenmesine sebep oluyordu. Onun bu ruh hali de ona babasının notunu da iletmesine engel oluyordu. Babası, tanışmak istemişti Tarık ile. Tam da zamanıydı. O ailesinin yanında iken daha rahat olacaktı.
Halime’nin huzuru yerine gelmişti biraz da olsa son zamanlarda. Emel Hanım, eşine daha çok baskı yaparak fabrikada işe başlatmıştı onu. Ağabeyi, eskisi kadar ona takılmıyor ve bağırıp çağırmıyordu. Sadece, parasını almak için gözlerinin içine bakması yeterli oluyordu. Halime’ ye kalsa parasını vermeyecekti. Sırf huzursuzluktan ve sonucundaki şiddetten bıkmış usanmıştı. O yüzden de yaşının epey ilerlemesine rağmen evliliği düşünememişti. Onu isteyen erkeklerin de ağabeyinden farkı yoktu.
Onu anlayacak, onun değerini bilecek, duygularına ve düşüncelerine önem verecek, hassas biri olmalıydı. Öyle birisi çıkmamıştı karşısına. O gün, temizlik yaptığı gün karşılaştığı Kamil, tam aradığı bir erkek tipiydi aslında.
Ara sıra gizliden yüzüne bakmış, konuşmasını ve hareketlerini de izlemişti. Duygusal bir yapısı vardı. Kibardı da aynı zamanda. Görünüşte bekâr gibi görünüyordu. Parmağında yüzük görmemişti.
Ona da güvenilmiyordu aslında. Çoğu erkek, yüzük takmayı sevmiyordu. Yüzüğü, evliliğin bekçisi olarak nitelendiriyor ve bu da onları sıkıyor olmalıydı. Zaten, yüzük evliliği hatırlatan sadece bir halkaydı aslında. Yürekten bağlı olmalıydı insanlar birbirine. Halime, içine kapanık birisiydi. Yaşadığı ortam, şiddet ve çevrenin etkisi de çok etkili olmuştu.
Onun hayalleri de her genç kızın hayalleriydi. Aşık olsundu. Onu seven bir erkek olmalıydı. Yüzüne baktığında, yüreği yerinden çıkacak gibi hoplamalıydı. Ondan en az iki tane çocuğu, küçük bir evi ve onlara yetecek kadar da bir gelirleri. Daha fazla bir şey istemiyordu aslında.
Evlenmek için evlenmek istememişti.İstese de içinin ısındığı bir kimse çıkmamıştı karşısına. Bugün ise tam otuz beş yaşına gelmişti. Artık o çevresinde, kız kurusu olarak görülmüş ve o şekilde kabul etmişti sosyal çevresi.
Bir iş çıkışı yorgun argın sokak başına geldiğinde, tam karşısında Kamil’ i gördü. Bir defa görmüş fakat dikkatli baktığı ve incelediği için hemen tanımıştı onu. Kamil ‘ de onu tanımış olmalıydı ki, dikkatli bir şekilde ona bakıyordu.
“ Merhaba, Halime Hanım. Nasılsınız ? “
“ Merhaba, Kamil Bey, şükür iyiyim. Siz nasılsınız ? İşten geliyorum. “
“ Ben de iyiyim. Ben de işten geliyorum. Yorgun bir haliniz var. “
“ Evet yorgunum biraz. Eskiden ev işlerine gidiyordum. En azından, arada kalan bazı günlerde dinleniyordum. Ama şimdi fabrikada çalışıyorum. Erken gidip, geç geliyorum. Daha çok yoruluyorum. “
“ Ya! Öyle mi? Çok sevindim. Siz, aileniz ile mi yaşıyorsunuz?”
“ Evet, ağabeyimle oturuyorum. “
O, temizlik yaptıkları gün, Halime’ nin ağır duruşu onu çok etkilemişti. Önce evli olduğunu düşünmüş ve hemen yüzük parmağına bakmıştı. İçi ısınmıştı Halime’ ye fakat, daha tanımadan ve kendi hayatını düzene sokmadan onu tanımaya çalışması uygun düşmeyecekti. Sonra da Tarık’ ın rahatsızlığı araya girince, onu düşünmeye bile fırsat bulamamıştı. Karısının ölümünden sonra ilk kez bir kadın için bunları düşünmüştü.
Onunla mutlu bir yuva kurmak, mutlu olmak istiyordu ama önce onu tanımak istiyordu. Mantık evliliğinden çok sevmek istiyordu onu. Ama nasıl yapabilirdi ki bu çevrede. Yaşadığı yerde, dar görüşlü insanların varlığı, onu tanımasına imkân vermeyecekti. Ama onu tanımak istiyordu. Bunu da bir şekilde hissettirmeliydi.
“ Halime Hanım, müsait olduğunuz bir gün, bir yerde sizinle bir çay içmek istiyorum. Beni yanlış anlamazsanız tabii ki. “
Halime, bu sözleri duyduktan sonra kıpkırmızı olmuş ve heyecandan kalbi atmaya başladı. Ne desem acaba ? Diye düşündü. Kalbinin sesini dinlemeye karar verdi.
" Tabii ki. Memnuniyetle Kamil Bey. Ben de sizi tanımak isterim. Görüşmek üzere. "
Arkalarını döndükten sonra ikisinin yüzünde de bir memnuniyet ifadesi ve gülümsemesi yerleşti.
DEVAM EDECEK !