İÇİMİ DÖKTÜM YOKLUĞUNA
“Duydum ki merak ediyormuşsun hususi hayatımı”der Orhan Veli KANIK –ben Orhan Veli- adlı şiirinde.&Anlatayım;evvela insanım&der ve sonra o zamanın kalemi şimdiki zamanın klavyesini bana bırakır ve yaz der;olan-olmayan,acıtan-sancıtan ne var ne yoksaları yaz. Ve bende amansızca yazmaya koyuluyorum.
İÇİMİ DÖKTÜM YOKLUĞUNDA
Nereli olduğumu biliyorum da kendimi nereye ait hissettiğim meçhul. sorarsan konuya komşuya ,eş dost akrabaya,zabıtlara doğdum yer derler de bana sorarsan saklı bir kenttir ait olduğum yer.
Toplumbilimciler,psikologlar buna aidiyetsizlik derler.Evet, zira kendimi hiçbir zaman mensup tutulduğum topluma ait hissedemedim. Bu konuda yalnız olmadığımın çok iyi bilincindeyim. Ben gibi çatışma yaşayanların sayısı hiç de yadsınamayacak kadar çok, gerek ailevi gerek çevresel bakımdan. Çocuk yüreğim kimi zaman ağladı, kimi zaman güldü (kahkahasıyla adeta buruk yürekleri tırmalarcasına) kimi zaman da mecburi güzergahım oldu o en çalkantılı dönemlerimde okul ile ev arasında mekik dokuduğum ömrümden ömür çalan hayalperest yollar.
Nice kentlerde sayısız insanlar tanıdım, kimileri kabuk bağlayan bir yara gibi oldu kimleri rüzgar gibi geldi geçti,ve sayılı bir tek dostumun bile olmadığı kuş uçmaz kervan geçmez(tabir-i caizse) coğrafyalarda bulundum muhabbete dost ararken.
Dört duvar arasında gözümü tavana dikip yazmak dışında dişe dokunur hiçbir şeyimin olmadığı anları da bilirim.
Kimim ben yada bu hayatın neresindeyim. her izlediğim filmden sonra özdeşleştiğim bir karakter mi, okuduğum şiirlerden esinlendiğim birkaç cümle mi, yada seviştiğim bazı bazı bedenlerde farklı bir ten mi? ama bir yanım hep hayata inat olsun diye içten gülümsedi,coşma vakti geldiyse coştu,sevmek vakti geldiyse bıkmadan,usanmadan,korkmadan sevdi.
Hayatımı kaosa çevirecek iki enkazın altında kalırken bile bu hayattan bir alacağım var ve almam gereken bir nefes var deyip hayata sımsıkı sarıldım.
Kim bilir belki sende bir enkaz olacaksın ama ben sana korkusuz, ben sana katıksız geldim. Gitme vakti gelen herkesin gittiği gibi belki sende gideceksin bu durumda senin için kaç oda hapsi yaşarım bilemem ama sana en içtenliğimle; ilk tanıştığımızda hoş geldin dünyama dediğimi bilirim ve seni bu hayatımın baş köşesine oturttuğumu da.
İçimde her zaman dur durak bilmeyen bir enerji ve coşku var olageldi, sanırım birazda yaşam azmimi buna borçluyum. Seni ilk tanıdığım günden itibaren -sanırım bu senin bir nebze yaşam alanını ihlal etmek gibi oldu-anladım ki yüreği saklı yada yüreği başka birine emanet, bir yüreği fethetmek kadar meşakkatli bir iş yok.
Ve zorlu bir sürece gireceğimi bilebile sana koşulsuz geldim adeta yüreğim avucumda her daim sana ikram etmeye hazır durdum.
Tüm içtenliğim , samimiyetim,sevgim ve gelip geçici bir heves değil sen;”ben seninle varım” diyene kadar.emin ol her seni göreceğim gün büyük bir zevkle sana geldim,seni bu hayatın tüm iğrençliklerinden uzak tutarak,içimden her seferinde; al diyordum gülüm bu çocuğun eti senin ılıklığı da senin...
Seni nicedir vazgeçtiğim tüm hayatların toplamı yaptım;kimi zaman hücrelerine karıştım,kimi zaman sana dokunabilecek kadar yakınken uzak kalmanın dayanılmaz sancısını çektim,kimi zaman seni gizli gizli sevdim ve kimi zaman teninin ılıklığına yüzümü sürdüm.ve dilime pelesenk ettiğim defalarca sana söylediğim ve umarım söyleyegeleceğim “iyi ki de varsın iyi ki de seni tanımışım.” Yani anlayacağın on kelimeyle anlatılabilecek kadar sınırlı tutmadım seni hayatımda.