HERCAİ GÜLÜŞLER
HERCAİ GÜLÜŞLER
Rüyalarımla sarmaş dolaşız yine, annemi, kedimiz tekiri, bahçedeki gonca gülleri yad ediyorum, onlar yad edildikçe, sancıyor bedenimin her köşesi...
Suçlu bulmuyorum kendimi, belki biraz korkak, hepsi bu!
Yüklendiklerimi tek tek bırakıyorum ardımda, şu an yeni doğmuş kadar hafifim, yeniden doğmayı istemiyorum oysa.
Kavak ağaçlarının tozlarıyla dolu balkonumuz, çam ağaçlarımız; kozalaklarından sıkılmış, çıkarıp atmış ulu orta...
Şeftalinin taşımaya gücü yok yemişlerini, kiraz sıcaktan bunalmış, düş yakamdan” diyor al al olmuş yanaklarıyla...
Kendimi olabildiğince kendimle karşılaştırmamaya çabalıyorum, kendime dayanacak gücüm kalmamış!
Titrek parmaklarımla kaleme aldığım bu son mektup, içinde dünyanın yedi harikasını barındırmıyor, acılarımdan arta kalanlarım, sana yadigar...
Uykunda sarıp sarmala beni, düşlerinde baş köşeyi ayır, buzdolabındaki son dilim pasta benim olsun, çayındaki son yudum, tenindeki son dokunulmamış yer...
En hercai gülüşlerini bırak, en çıkarıp atılmış umutlarını, en edepsiz sözlerini... giydirmeye kalkma ruhunu, çıplaklığından utandırma, boş versin dünyadaki milyarlarca insanı.
Say ki, evvel zaman içinde bir masal kahramanıydım ben,
Say ki; kalbur zaman içinde devlerle güreştim; yenildim...
İstifini bozma giderken, el ettiğinde gözlerimdeki okyanuslara, ben görüp görebileceğim en uçsuz bucaksız deryadaydım dün gece, en soluksuz kulaçlarımı attım, yorulmak nedir bilmedim, bilemezdim...
Küçücüktüm dün gece, el değmemişti yüreğimin limanlarına, el sallayanlarıma, birer gülücük armağan ettim, kanaat ettiler, istemediler daha fazlasını, bende vermeye gönüllü değildim.
Sana ayrılmış odalarıma kimsecikleri sokmadım, tozunu aldım, suyunu tazeledim, havlularını değiştim... Artık seninle son kez o çarşaflarda hasbıhal edebiliriz, ben gözlerim kapalı dinlerim seni, çekinme sakın!
Tutuklu kalmışsa tanıdığın duyguların, beni kefil gösterebilirsin, giderayak sana bu son kıyığım olsun...
Zatürreeye yakalandığımı söyle onlara, verem olduğumu, mikroplarımdan arınamadığım için gitmek zorunda olduğumu...
İnanıp inanmamaları umurumda değil, giden ben olduktan sonra, kalanları umursamamalı...
TALAN AYŞE KANCA