TÜRK MODERNLEŞMESİ VE EDEBİYATIN CİNSİYETİ
Esen Kunt
Uzun süredir bir soru takılı zihnimi boğum boğum eden, labirentimsi yılankavi dehlizlerden sesini duyuran beni dalgınlaştıran ve yer yer kemiren Türk modernleşmesinin türk yazını özellikle kadın imgesi üzerinden seyriseferine daldım bir an .Halide Edip Adıvar ile atılım yapan Türk romanı daha sonra Adalet Ağaoğlu, Nezihe Meriç, Tomris Uyar, Sevim Burak, Sevgi Soysal ardından, Tezer Özlü, ve Pınar Kür , Latife Tekin, Günümüzde Elif Şafak, Aslı Erdoğan gibi bilimum kadın yazarın önünü açmıştır. Edebiyat bu anlamda sürekli biriktirerek üst üste yığılan ve kendini yeniden ve yeniden inşa eden bir Babil Kulesine de benzetilebilinir. Kimi yazarlar bu kule içinde yer alırlar kimileri de kendilerinden önce gelenlerden çok farklı şeyler ortaya koyarak bu kuleyi tuzla buz ederek varolurlar.
Bu açıdan bakıldığında roman yapıtı hiçbir zaman çağının toplumsal, siyasal ve kültürel gelişmelerinden ayrı bağımsız bir yapı olarak düşünülemez. Her dönemin kendi iç ve dış dinamikleri roman üzerinde belirleyici olmuştur.
Yazın ve modernleşmenin seyrinde, Halide Edip önemli kamusal aydın figürlerinden biridir. Sinekli bakkal ve sinemaya da uyarlanmış olan Vurun kahbeye .önemli yapıtlarındandır.
Hem doğunun mistisizmini hem de batının pozitivist rasyonelliğiyle yetişir Halide Edip bir yandan tasavvufun humanizmi diğer yandan batının akılcılığı yaşamını ve romanlarındaki karakterleri de etkilemiştir. Trablusgarp ve Balkan Savaşları sonundaki fikri değişimleri, Osmanlının son zamanlarından yükselen Osmanlıcılık, İslamcılık gibi akımların yanında başat güç olan Türkçülük akımıyla yakından ilgilenmesini sağlar. Romanları ve bilimsel yapıtlarına genel olarak bakıldığında belirli konular üstüne odaklandığını ve bunların hala toplumuzda tartışılan kadim konular olduğunu görürüz.Doğu batı sorunsalı, eğitim ve kadın, kültür, uygarlık, birey ve adalet üzerinde durduğu önemli temalardır.
Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi Türkçülük akımının kurucularıyla yakın dostluklar kuran kamusal aydın Halide Edip Adıvar İlk romanlarında osmanlı toplumundaki ikili yapıyı yansıtmıştır. İngiltere’ye yaptığı yolculuklar sonucunda, Bertrand Russell gibi pek çok önemli düşünürle taşınmıştır. Türk Modernleşmesine en önemli katkılarından biri de kadınların birer birey olarak topluma katılımlarını sağlamak adına Teali-yi Nisvan Cemiyeti’ni kurmuştur. Bir yandan modernleşen topluma karşın muhafazakar değerlerini korumaya çalışan diğer bir uç arasında sıkışan toplumun sarkaçsal salınımlarını yansıtır.Bu ikiliği en iyi yansıtacak yapının da aslında doğu ve batının bir sentezi olduğunu ileri sürer Genelde karakterleri kadın karakterleri bu ikili ve birbirine zıt olan yapıların bir nevi mikrokosmosu niteliğindedir.
Kadın doğa ve yazın nasıl eklemlenir romanlarında, İlerki haftalarda kesinlikle daha derinlikli olarak üzerinde duracağım Fatmagül Berktay’ın Tarihin cinsiyeti kitabı bu dönüşümü açmamızda bize gerekli verileri sunar aslında. . Halide Edip romanlarında kadın, aslında beden ve ruh ayrımın özelliklerini taşıyan cinselliği olmayan birkadın prototipidir. Berktay, zihin ve beden gibi düşünce tarzının insanın kendi kendine yabancılaşmasının bir ürünü olarak görür ve beden, zihin arasındaki ayrımın özellikle 17.yüzyılda oldukça keskinleştiğini vurgular. Bunu da şu şekilde açımlar. Geç uluslaşmayı yaşayan devletlerde özellikle osmanlı gibi cemaat yapısı üzerinde yükselen toplumlarda “ kadınlar daima kendi varoluşları için ya da kendi hakları için ileri sürdükleri talepleri ulusun anneleri olmaları sıfatıyla öne sürerler” Gerçekten de Halide Edip’in romanlarına baktığımızda bunu görebiliriz.Sinekli Bakkal’da Rabia Karakteri bu durumu yansıtan önemli bir figürdür.
YORUMLAR
Eleştirel kaktkıya her daim açığım ama yazınızda" örnek zaten çok berbat" gibi üslup kulanırsanız eleştiri yapabilme olanağınızı da daraltırsınız, Pen yazarlar derneğinin istanbul şubesinin 1950 yılında kurulmasına Halide Edip'in önayak Olduğu,meşrutiyetten cumhuriyete geçiş döneminde en üretken kadın yazarlardan biri olduğunu, ünlü sultanahmet mitinginde yaptığı konuşması, istanbul Üniversite'sindeki profesörlüğü,1943 yılında Sinekli Bakkal romanıyla CHP ödülünü alması,gibi pek çok nedenle Halide Edip önemli bir edebiyatçı olduğu ve tüm bunların gözardı edilerek çoklu kimliğinin sadece mandacılık üzerinden eleştirilmesine karşıyım. Onun dışında modernleşme projesini daha genel anlamda aydınlanma düşüncesinin kendi içinde barındırdığı çelışkileri dekabul etmek zorundayız elbet. Modernleşme projesini hem köküne kadar eleştirmek, hem de projenin hümanist ve özgürleştirici yönlerini de görmek zorundayız. Yani her zaman yaklaşımımız durumu tüm açılarıyla görmek olmalı, tek boyutlu düşünmekten kaçınmaya çalışmak belki de meselemiz bu olmalı
Saygılar
Berktay'ı fonlanmış ab atölye çalışmalarından tanıyorum. Epey bir makale/ yazısını okumuşluğum da var... Sömürge tipi aydın ve sömürge tipi edebiyat kavramını salt estetik olarak düşündüğünüzü varsayıyorum.
Gelelim Halide Edip (Halide Onbaşı) hanımefendiye; ulusal kurtuluş savaşı, ulusal demokratik devrim ve devrim sonrası kurulan cumhuriyetteki çapraşık çizgisini izlerseniz sömürge tipi aydın olmaklığını, daha net anlayabileceğinizi umuyorum.
Çok bilinen "manda" ve Wilson prensipleri üyeliğinide hatırlatmakla kalıyorum. Modernleşmeye sadece kadın hakları olarak bakmıyorum. Faşizmi ve genel sömürüyü üç yerde ortalığı, anlaşılmamak adına karman çorman etmekliği ile tespit edebiliyoruz. Bir dinsel rantiye yapılar, iki sınıfsal rantiye yapılar üç kadın/erkek farklılaşmasındaki cinsiyet tutarsızlıkları...
Umarım ne demek istediğimi bu kez anlatabilmişimdir, değerli Kunt..
Ha, yazı asmışsınız, eleştirel katkı yapmaktan öte niyetimiz olmadığını da belirtelim. Ama sevmedinizse, bir daha sayfanıza gelmeyiz efendim.
Saygılar...
Göktürkmen tarafından 11/9/2009 10:50:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Türk modernleşmesini cinsiyet odaklı ve çoğulluk söylemi üzerinden okumadığınız ortada. Ayrıca Fatmagül Berktay ile ilgili yorumunuz da eksik, kendisi teorisyen olduğu kadar edebiyatçıdır da ve son olarak da Halide Edip' türk modernleşmesinde türk kültürel kimliğinin, kültürel belleğinin oluşumunda çok önemli bir aydındır. Onu sömürge tipi aydın ve mandacı olarak nitelemek çokdar bir zihniyetin ürünü olsa gerek..
Yazınızın başındaki isim dizgesi Türk modernleşmesi tanımına, bence uymuyor. Sona doğru zikrettiğiniz kadın yazar isimlerinin modernleşme gibi kaygıları olduğu tartışmaya açıktır bence !
Elif Şafak ve Fatmagül Berktay ise, sizinde belirttiğiniz gibi; ilkinin modern romandan postmoderne evrilmeye, ikincisinin ise; bunun teorik alt yapısını kaleme almaya niyetli olduğunu söyleyebiliyorum.
Orwell, Huizinga, Huxley yaklaşımından bakarsak, neo feodalizm ve sanayi kökenli feodal barbarlığın belirleyen olduğu yeni dünyada, son dönemlerde bıraktık moderni, postmodern örnekler veren kadın yazarlarımızın, böcekleşme ve gergedanlaşmaya çanak tutarcasına övgü tematiği içeren eserler yazdıklarını düşünüyorum.
Örnek ise zaten çok berbat ! Sömürge tipi aydın ve mandacı Halide Edip örnekse, kılavuz ve karga benzetmesini de, oldukça normal kabul etmek gerekir.
Saygılar.
Göktürkmen tarafından 11/9/2009 11:00:24 AM zamanında düzenlenmiştir.