- 1050 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Büyüklere Bir Masal
ARAMA BENİ
Bir vardı, bir yok oldu. Dal ile yaprak, nice sevdalılara taş çıkarırcasına sevdiler.
Dal, çok seviyorum dedi, ama gelemem.Yandım senin için ama diyemem; sen de söz ver arama beni, deyip bir taşın üzerine bıraktı küçük yaprağı. Rüzgar esti, dalga sonsuz denizin içine verdi yaprağı. Sürüklendi küçük yaprak. Hüzünlü gözlerle baktı hep, dalını aradı, tutunmadı başka dala. Nice gitti, nice savruldu...Bilmedi. Çarptı kayalara, acıdı bedeni. Özlemle haykırdı neden, diye. Karardı gün, savruldu gece...Hiç sabah olmadı sanki... Sızlanmalar boşaydı... Dilinden döküldü sözler...Kim duya:
’Söz verdim ya aramayacağım diye...Olur mu can? Böyle söz olur mu? Sesini duymak ne güzeldi oysa. Kalbim nasıl da atıyor senin soluğunu hissedince, ama hayır, milyon kere hayır! Senli günler yok. Sensizlik bir kor gibi yüreğimde. Bu, nasıl bir yangın, bilemedim. Özlemin aldı başını gitti. Keşke sen de benim kadar sevebilseydin. Herşey başka olurdu bir tanem, ama olmazı oldurmak mümkün değil. Hoşçakal bir tanem -şimdilik- yüreğim bir daha ’sen’ diye çırpınana dek hoşçakal.’
’Günaydın bir tanem. Hadi kalk.bahar geldi, diyecektim. Diyemedim ki canım. Sen aldın eline kaderin bıçağını, kestin bir seferde sevdamın ipini. Gelme beri, dercesine bir buzdan dağın ardına saklandın. Sana ulaşamamak acıtıyor canımı da susuyorum can. Gülen gözlerinin hatırına susuyorum. Nasılsın? İyi misin? Bahçendeki güller açtı mı? Gel, bir çay alıp oturalım şu masanın yanına.Yel estikçe savrulsun saçların tel tel ve bir sen anlat, bir ben anlatayım. Savrulalım geçmişten geleceğe, dalalım yüreğimizin anlatamadıklarına. Neyse...İmkansızı düşlemek, yoruyor artık bedenimi. Unutmaya çalışıyorum seni. Aklıma her geldiğinde içim sızlıyor ve kelepçe takıyorum ellerime. Dur diyorum, arama. Seven, unutmaz. Unuttuysa sevmiyor. Sevmiyorsa, aramıyor ve aramıyorsa sen de taş bas bağrına, göm sevdanı içine.
Hani seninle düşler kurmuştuk ya da belki de ben kurdum düşü, sen sadece tanık oldun, dinledin sadece. Demek ki bir tanem gönül yanmayınca, böyle olurmuş. Bana, "Seni ilk gördüğümde ellerini tutmak isterim, ne yaparsın?" demiştin de alevler sarmıştı yüreğimi. Şimdi alevlerin külü bile yok. Sen bilinmezdesin, kapadın gönlünün kapısını bana. Bu nasıl bir acı, bilemezsin. Bunu hissetmenin, insanın kanını nasıl dondurduğunu bilemezsin. Aklına gelmiyor muyum hiç? N’apar demez mi o güzel yüreğin? Biliyorum ki yüreğinle aklını koyup bir sandala vardın yaban ellere. Kendine iyi bak bir tanem...Seni seviyorum.’
’Yok, olacak gibi değil. Çekilir sancı değil. Yüreğim boyu sen. Yediğim yemekte sen, saçımı tararken aynada sen, sen, hep sen. Sen oldum ben. Hani sarılırsın da sımsıkı, doymazsın ya bir bebeğe... Öyle saf bir duygu var seninle yüreğimizde. Seni sarsam ben olsan, beni sarsan sen olsam... Dal ve yaprak olsak. Sonsuza dek öylece kalakalsak. Biz olsak. Gözyaşım kadar hızlı akıyor bu sevda... Bitmesin bu sevda... İzin vermeyelim buna. Seni seviyorum aşkım.’
Düşteydi küçük yaprak...Gözünü açtığında dalının yanında olurum sanmıştı ama dalga savurmuştu onu ta ötelere!
Onlar eremedi muratlarına. Düşemedi de gökten üç elma...
30.6.2006