Düğün
Düğün…
7 gün 7 gece süren düğün. Aileme göre harika muhteşem, bana göre eziyet dehşet.
6 odalı koca salonu olan 2 katlı bilindik köy evi. Evin içinde tonlarca insan dur bir nefes alayım dersen kaçacak delik yok.
İki aşçı başı tutulmuş yanlarında 6-7 kadın daha, kimi hamur yoğuruyor kimi börek açıyor kimi ocak başında benim boyumu aşan kazanlarda yemek kaynatıyor. Tencereler dolusu yemek, tepsi tepsi börek, baklava, adı hatırımda kalmayan tatlılar.
Efendim ağa düğünü tek davullu olmazmış… evin önündeki harmanda 7 gün boyunca hiç durmadan çalan davul, ellerinde ziller bellerinde etek eşliğinde oynayan köçekler, harmanın etrafında kurulmuş sedirlerde köyün, yan köyün, öte köyün yetmemiş Türkiye’nin her bir yanından düğüne akın etmiş, hiç durmadan yemek yiyen, kasalar dolusu birayı rakıyı tüketen erkek gürühları. Yiyor içiyor. çalıyor söylüyor. sızıyor uyuyorlar. Hoop uyanıyorlar yine aynı manzara…
Biz kadınlar ne yapıyoruz? onlarca sofra, dur durak bilmiyor habire yemek tazeliyoruz.
Sofra kurup sofra kaldırıyoruz. Misafir ağırlıyoruz.
Annemin eteğini çekiştiriyorum anne biz ne zaman düğün yapacağız. “bu düğün işte kızım.”
Peki ne zaman oynayacağız. “Erkeklerin yanında oynanmaz biz kına gecesi oynayacağız”
Nasıl ya! ??
Bitkin durumdayım evde uyuyacak yer yok komşulara gidemiyorum çünkü bizim misafirler her yerde. Aklıma samanlık geliyor koşa koşa samanlığın yolunu tutuyorum.. Atıyorum kendimi samanların yumuşak koluna, tam gözümü kapayacağım, kapı açılıyor gölgelerinden yalpalayan sarhoş oldukları anlaşılan birkaç kişi içeri girip kapıyı kapatıyor. Haydi aldım başıma belayı..
Görünmeden samanlığın kolonuna tırmanıyorum. Aşağı yukarı 10 mt yüksekliğe 20 cm genişliğe sahip samanlığın tepesindeki kirişteyim. Adamlar aşağıda dışarı çıkamıyorum. Oturup sızmalarını bekliyorum İçim geçmiş ezan sesine gözümü açıyorum. Uyumuşlar. Aceleyle inmeye çalışırken eteğim kirişe çakılı çivilere takılıyor, dengemi kaybediyorum. Aman ne güzel! baş aşağı sallanıp kalıyorum az daha hareket etsem etek yırtılacak ben adamların tepesine ineceğim. İçimden dualar ediyorum düşmeyeyim rezil olmayayım bu adamlarla burada olduğum anlaşılmasın.. bizim oralarda öyle idi o zamanlar. Maazallah biri beni onlarla orada görse hem de sabahlamışım… Ertesi gün içlerinden biriyle benim düğünümü kurarlardı kesin…
Dışarıdan annemin ablamların bağrışları geliyor. Annem telaşlı bir yandan ağlıyor bir yandan bağırıyor “o buraları bilmez, kurda kuşa yem olur kaybolur.”
Bağıracağım sesim çıkmıyor.
Korku içindeyim. Anlatsam suçum yok sadece uyumak istemiştim kimsecikler dokunmadı bana desem… annem anlar mı acaba?
Sonra seslerin arasından O melek sesi ayırt edebiliyorum. “Teyzem siz işinize bakın bulurum onu, uyuyakalmıştır biryerde.
Samanlığın kapısı açılıyor adımı seslenen melek sese cevap veriyorum. Beni, bulunduğum yeri görünce şaşkınlık korku ve gülme arasında gidip geliyor. Yukarı tırmanıyor. Sarılıyor ağlamaktan şişmiş gözlerimi burnumu temizliyor. Benden en fazla 5 yaş büyük bu kızda anne sıcaklığı ve güvenini bulup göğsüne yaslanıp ağlıyor ağlıyorum.. (O melek sesli kızın çok hüzünlü bir yaşamı oldu hatırladıkça içim burkulur.)
Efendim o gürültü hengamenin içinde bilmem kaçıncı gün, gelin alınacak artık.
Gelin ve oğlan evinde kıyametler kopuyor. Düğün iptal gelin alınmayacak.
Hayda niye o?
Efendim oğlan (o oğlan abim olur) “ben beyaz gelinlik giydireceğim eşime, üstelik atla değil arabayla alacağım”diyor. Kız tarafı nuh diyor peygamber demiyor. Bildiğim onlar kırmızılı işli süslü püslü bir elbise giydirmek istiyorlar ve de illa at üzerinde gelin gidecek. Anlaşamıyorlar…
Akşam karanlığı çökmüş her iki evdeki davullar susmuş oğlan bir odaya kapanmış yemin vermiş almam o kızı diye…
Annem sinirli çardağa çıkıyor ölüm sessizliğine gömülen harmana doğru bağırıyor.
“Çalsın davullar bu ev matem evi değil, düğün yarın bitecek.” İçimden anneme öfkeleniyorum. Yine gürültü ve yemek faslı off anne off…
Akıllı kadın, çok sonraları anlıyorum. Herkesi düğün havasına sokuyor yine iki evden de davul ve çalgı sesleri yükseliyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.