- 721 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sema ve Nur
“ Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir “(Ak Şemseddin)
Ruhumuzun reddettiği hayatın dayatmalarına aslında daha da direneceğizdir ; fakat , nefsin dayatmaları ile karşı karşıya kalırız bu sefer de .
Savaşlar ilan ederiz en gözü kara anlarımızda arzu ve isteklerimize , umutsuzca “Zülfikarlar” elimizde . Sonra da zayıf stratejilerle yönetmeye kalkıştığımız , sonu baştan belli olan bu savaşların içerisinde kaybolur gideriz . Sebepleri ve sonuçlarını sorgularız yine kendi kendimize ilan ettiğimiz ateşkeslerimizde . Yeni stratejiler üretiriz kazanmak adına . Takviye güçler ararız denize düşen yılana sarılır misali . Bazen buluruz , bazen buluruz da farkında olmayız aradığımızın onlar olduğunun . Bir çeşit körlük yaşıyoruzdur da haberimiz yoktur .
Bir gece bir gündüzün üzerine kapatır kapılarını birer birer . Katran karası gece , “sır”lar gündüzü karış karış . Sema nurunu görünmez diyarlara uğurlar isteksiz isteksiz . Anlamlı anlamsız bir sürü hüzün bulut bulut yağar yıldızların üzerine . Yürekler sessiz çığlıklar atarak savrulurlar oradan oraya .
Cismen var göründüğümüz her yerde ruhumuzun yelleri eserken , ten kafesimizde bir kuru canımızla başbaşa kalışımız kaderimiz olmamalı diyedir bütün çabalarımızın arkasındaki sebep . Canımıza can katan kuşun peşinde yalınayak koşturan acemi bir avcı olmuşuzdur artık .
En son baharını sarartmak üzere olan gönlümüzün dua bahçelerine atarız kendimizi yağmur yağmur . O saatten sonra her şey var ve yok arasında gidip gelmeye başlar . Her günümüz yazılmamış kayıp bir sayfa olarak düşer ömür kitabımıza sorgusuz sualsiz . Bomboş sayfalarla dolu bir ömür kitabı varlığımıza delil olmaktan aciz mi acizdir . Korkunun krallığında hiç bitmez sandığımız ömrümüz gelir - geçer hızlı ve kör adımlarla .
Düşlerimizden nerdeyse bize ait hiçbir şey kalmamıştır hayra-şerre , vara-yoğa yoracak . Hani o türküdeki gibi aynen, sağımız yalan solumuz yalan olmuştur . Gaflet uykularımızdan her sıçrayarak uyanışlarımızda gerçeklere çarptıkça yara bere içerisinde kalmıştır var etmeye çalıştığımız ruhumuz . Tutsaklığımızdan beslenmeye başladığımız uzun gecelerde beraat hayallerine hiç ama hiç kapılmayız . Özgür dünyada karşılığını bulamayan cevaplar vardır elimizde kilit üzerine kilit vurduğumuz sandıklarda kendimizden bile sakladığımız . Bütün cesur davranışlarımızı korku canavarının midesine afiyetle indirmesini seyrederiz zihin parmaklıklarımızın arkasından . Kapısı bacası olmayan kapkara bir odaya kendi ellerimizle hapsettiğimiz benliğimizin kapısına iki de nöbetçi dikeriz .
Biri “var” ,diğeri “yok” !
Tam bu noktada korku tek “var” ımız olurken yokluğun içinden çekip çıkardığımız ümidi de yeniden “var” etmeye çalışırız . Korku ile ümit arasında kurduğumuz sırat köprülerinden kul cambazlığı ile geçmeye hevesleniriz .
Asıl savaş dışarıdadır . Ve zafer de ihlas ile dahil olduğumuz savaşların tam kalbindedir . Her şeyi silip yeniden başlamak gerekebilir bazen . Bu da hiç kolay alınası bir karar değildir . Dengelerimizin en fazla çökmeye meylettikleri anlarda gönlümüze kurduğumuz terazinin bir kefesine “ var olan aklımızı ” bir kefesine de “ yok saydığımız kalbimizi ” koyarız .
Hepsi ama hepsi maddeden manaya geçmenin bir ön hazırlığıdır . Emekleye emekleye katettiğimiz yolları koşar adımlarla bitirebilmek hayaline tutunuruz sımsıkı . Yollar hep vardır aslında . Bu da yolcunun varlığına en büyük işarettir . Bütün hikaye de o yola yolcu olmaya karar verdiğimiz zaman başlar .
Benliğimizin kapısına diktiğimiz “Var” ve “yok” un bir nöbet değişimi esnasında düşürdükleri anahtar gözümüze ilişir de “ özgürlüğümüze ” kayıtsız kalmayız belki de kimbilir ?!
Bu gece de bütün geceler gibi bir hayalet ordusu iş başında . Kılıçlar kınlarından çıktı çıkacak . Oklar hedeflerine saplandı saplanacak . Rotasını kaybetmiş yürekler gecenin tam ortasında ha çarpiştı ha çarpışacak . Kan revan içinde gönüller hoşsadalarını arayacak .
Aradığı adresin hangi hoşsadalı bir gecenin içerisinde saklandığını ise , arayışlarından vazgeçmeyenler , en somut söylemiyle ; “ şartlara teslim olmayanlar ” çok geçmeden anlayacaklar . Ve kapılar , bir seher vaktine doğru adım adım yaklaşırken ardı ardına açılacak , ısmarlama bir “dost” selamı ile sonuna kadar . Akabinde şiir şiir , türkü türkü şifa dağıtacak gönüller gönüllere bol keseden .
Acı , tatlı , iyi , kötü , canlı , cansız ne varsa , içindekilerle beraber bir kez daha geceler gündüzlerine uyanırken , semalar yeniden hasret kaldığı “nur” larına kavuşacak !
YORUMLAR
Semalarında hasret kaldığı nurlara kavuşması dileğimle.Saygilarimla
Vay be... Bu neydi böyle? Çok ilginç. Çok başarılı bir deneme... Bana biraz karmaşık ve kabalı geldi, ama kurcalansa pek çok hakikatin izine rastlanacak bir metin. Sema ve Nur isminde bir kitap okumuştum, biraz da acaba onun eleştirisi mi dedim, ama çok başka buldum. Çok iyi bir kalem, çok iyi bir alt yapı, tecrübe... Elinize sağlık.
Benim fikrimi sorarsanız...
Bence Zülfikar elden bırakmamak lazım.
Ben ölürken, kılıcım elimde öleceğim...
:)
Tebrikler