- 635 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DAHA ŞİMDİDEN HASRETİNDEN KRAMPONLAR ESKİTTİK
DAHA ŞİMDİDEN HASRETİNDEN KRAMPONLAR ESKİTTİK
Yazıyı oluşturmakla görevlendirdiğim memur kostümlü harflerim, parmaklarımın torpiliyle klavyeden beyaz ekrana tayini çıktığında yelkovana ilişti gözlerim. Sevdiceği akrebinin dudağına tam 12’nin üzerinde veda busesini kondurup 60 km’ye denk gelen 60 dakika uzunluğundaki seferine çıkmıştı. Bu, bir 6 Kasım’ı daha alnının tam orta yerinden öpüp uğurladığımız anlamına geliyordu. Gün içinde kaç kere günün anlam ve önemine dair tebrik mesajı aldığımı hatırlamıyorum, ama iki defa 6-0’lık maçın tamamını izledim diye bilirim. O maçta Galatasaray skora tezat bir futbol sergilemiş, keza takımımız da öyle. Bir taraf yakaladığı pozisyonları değerlendirirken, diğer taraf kâh cömertçe harcamış kâh takımımızın defansıyla dönemin kalecisine takılmış. Hal böyle olunca da ortaya bu unutulmaz skor çıkmış. Tüm renktaşların 6 Kasım’larını tebrik edip, esas konumuza giriş yapayım sevgili okur.
Bir çok defa gözlemlemişimdir; takımımıza Galatasaray galibiyetleri yaramıyor maalesef. Ertesi hafta takım olur olmadık puanlar bırakıyor yeşil çimlere. Yabancı madde atılımından dolayı sahamızın bizlere kapatılması ise işin başka bir boyutu. Google Amcadan kopya çekmeden hatırladığım örnekleri sıralayayım mesela.
İlk aklıma gelen maç, “Saat kaç?” sorusunun doğduğu maç. Tarihi dün gibi aklımdadır. 15 Şubat 1998. Sevgili Başkan’ımız Sayın Aziz Yıldırım’ın 1 oyla başkanlık seçimini kazanıp, soluğu Ali Sami Yen Stadı’nda “Başkan” sıfatıyla aldığı bu tarihi nasıl unutabiliriz ki? Tıpkı Fransa’da 1789 yılının asla unutulmayacağı gibi. Başkanımızın bu ilk derbisinde takımımız Mecidiyeköy’den 2-2’lik skorla istediğini alarak dönüyor fakat evimizde Kayserispor’a 2-1 mağlup olarak hayal kırıklığı yaratıyordu. Bir başka maç ise bu kez mabedimizde oynanıyor, bu kez ezeli rakibimizi 4-0 ile geçip, bir sonraki hafta Denizli deplasmanımızdan 1-1’lik skorla dönüp şampiyonluk kupasını altın tepsi içinde Mecidiyeköy çadırına yolluyorduk.
Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat yazının ve okuyucunun psikolojisi açısından bu kadarı kâfi. Takımımız bu amansız hastalığına bu yılda tutuldu maalesef pek kıymetli okur. Bu sezonda da ezeli rakipten aldıklarımızı Kayseri’nin buluğ çağındaki çimlerine hibe ettik ne yazık ki. Aslında takımımız oyuna iştahlı da başlamıştı hani. Feryal Ablamızın (Pere) kavruk Efe’si Baroni’nin karikatürlere malzeme olacak golüyle öne de geçmiştik. Ne olduysa 54’üncü dakikadan sonra oldu. Yolu, Gesi Bağları’ndan Kadıköy’deki Fener’in Bahçe’sine düşen oyuncumuz Mehmet’in topu direkte patlayınca takıma bir haller oldu. Oyunun kontrolünü tamamen rakibe kaptırdık. “Ben geliyorum.” Diyen gol bir penaltı kılığına girerek geldi ve skor tabelasındaki üstünlüğümüzü de sildi. Maçın son bölümlerinde Sevilla’daki mücadelemiz bir film şeridi gibi geçti gözlerimden çok uzaktan geçen bir gemi misali. 1-1 biten maçtan 2 puan yitirmemiş, 1 puan kazanmıştık maç boyunca kenarda heyecansız oturan dahi Hocamız Sevgili Daum’a göre ve bunu Volkan’a borçluyduk şüphesiz. Gününde olmasaydı tarihi bir hezimet çalacaktı kapımızı.
Perşembe bu defa gelişini Çarşamba’dan gizlemeyi başarmıştı. Takımımızın Kayseri’den moralsiz dönmesi bazılarının kalemlerini ovuşturarak Steaua Bükreş maçından puan kaybına uğrayacağımıza yönelik şuursuzca bir beklenti içersine sokmuştu. Oysa beklenti içinde olanların unuttukları bir şey vardı. Başta kendim olmak üzere, biz tribün ahalisi ekmeğimizi tuza banıp yiyor ve geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımızı musluğa dayayıp su içer gibi seviyorduk takımımızı. Takım o gün söz gelimi kötü oynasa bile bizim bu sevgimiz galibiyet almamıza yeter de artardı.
Üstelik takım kötü de oynamadı hani. 3 adet Brezilya asıllı gol ile bir zamanların ekol takımı Steaua Bükreş’i 3-1 ile Romanya’ya yolcu eden takımımız bizleri de evlerimize mutlu ama bir o kadar da yüreklerimize daha şimdiden koyduğu sarı-laci özlemiyle uğurladı. Gerek Ankaraspor’un ligden düşürülmesi sonucu haftayı bay geçecek olmamız, gerekse derbi galibiyet faturamızın 2 maç seyircisiz oynama cezasından ibaret olması neticesinde vuslatın 17 Aralığa denk düşmesi bizlere daha şimdiden hasretinden kramponlar eskiteceğimize benziyor kanaryam.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.