Soğanla ilgili ilk mesaj, internetten, mail kutuma geldi. Arkadaşım,“Gripten korunma yöntemlerinden biride; evin her tarafına soğan koymak.” diye yazıyordu.. Anlattığına göre, virüs bu soğanlar tarafından emiliyordu.
Birkaç saat geçmedi, telefonum çaldı… Bir başka arkadaşım da heyecanla, yine gripten korunma yöntemi olarak; “soğanları tepelerine vurarak aç, sonrada fırına koy yarı pişsin bu şekilde ye, bağışıklık sistemi için çok iyi… “diyordu.
Bu arada TV’de bir kadın programında da “soğan, sarımsak” muhabbeti ve bolca soğan methiyesi…
Aslında bugün aklım da, geçen hafta yaptığım Paris gezisi ile ilgili, size güzel bir şeyler yazmak vardı ama soğanla birlikte benim rotam da değişti.
Birden ülkeme ve son günlerde dillenen konulara “kokulara!” döndüm.
Başbakan Erdoğan, “ABD"nin Princeton Üniversitesi’nde verdiği konferansta, demokratik açılımın bir süreç olduğunu belirterek, "Burada hesabımız şudur; kısa, orta ve uzun vadeli olarak bütün bu demokratik açılım sürecini çalıştırmayı hedefliyoruz. Yani hepsini bir anda derseniz, bu tabi mümkün değil, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım" diyor..
Hükümet, Türkiye-Suriye arasında bulunan hududun mayınlardan temizlenmesine karar veriyor..
Suriye sınırı artık vizesiz…. Suriye ve Türkiye Dışişleri Bakanları, iki ülke arasındaki sınırı sembolik olarak kaldırıyor.
İsrail ile ortak tatbikattan vazgeçen “Türkiye” yeni stratejik ortağı 19 milyon nüfuslu (!)Suriye ile birlikte ortak tatbikatla; siyasi‚ diplomatik‚ ekonomik‚ ulaşım‚ enerji sağlık‚ eğitim‚ kültür‚ çevre‚ turizm‚ askeri ve güvenlik alanlarında işbirliği kararı alıyor.
Abdullah Öcalan’ın talimatıyla dağdan inen ve Mahmur kampından gelip teslim olan teröristler törenlerle karşılanıyor.….AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç, Mahmur kampından gelen kişilerin herhangi bir suçları olmadığının gözüktüğüne işaret ederek, "Öyle algılıyoruz. Onlar Türkiye’de rahatlıkla dolaşabilme olanağına sahip olduklarına göre Meclis’e de rahatlıkla gelebilirler " diyor.
Recep Akdağ, aşı olduktan sonra hemşire Güler’e “Eliniz hafifmiş, teşekkür ederim” diyor.
Erdoğan, partisinin grup toplantısı sonrasında gazetecilerin, "Siz aşı “domuz gribi aşısı” olmayı düşünüyor musunuz?" yönündeki sorusuna, "Ben aşı olmayı düşünmüyorum" yanıtını veriyor..
GDO‘lu tohum ve ürün konusunda bir kanunla düzenleme yapılması beklenirken,bir yönetmelikle hükümetimiz GDO‘ya ülkenin kapılarını açıyor.
Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO’lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk,balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.
Kısacası Türkiye gibi benimde aklım karışıyor. Daha yemeden, GDO sözü ile bile düşünme genlerimiz bozuluyor...Sevgi, aşk, müzik,diye yazacakken düşüncelerim “acı var mı acı” kıvamına giriyor..
Ermeni Sınırı; “açsak mı açmasak mı?”
Açılacak kapının, “Azerbaycan doğalgaz zammı ” soğuk duşunda üşüyerek mi yoksa GDO’lu yiyecekler ile mi hastalansak?”
“Yiyerek mi ölsek, yemeden mi sürünsek!”…
Hepsinin tedavisi hükümetin elinde ya(!)
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’ın gözüne “ aşılanarak mı yoksa aşıları kömür torbaları ile dağıtarak mı” girsek.
Bunu nasıl atlatsak? PKK’yı, Mahmur kampında mı yoksa Güneydoğuda mı ağırlasak…
Şimdilerde Paris’i yazmak varken… !nelerde yazıverdim, ben!.
Ne olduysa arkadaşlarımın “soğan sürecini” başlatması ile oldu… Şöyle ağız tadıyla bir “aşk” konusunu bile yazamadım… Öyle ya ağzımızda tat mı kaldı!
Not: Grip için son anda bir soğan tarifi daha geldi ; “soğanı rendele, içine bal karıştır ve akşamları bir kaşık ye” şeklindeydi. “ Bu koku ile nasıl yenir!” diye düşünüyordum ki… soğana yapacağım bu haksızlıktan vazgeçtim.
Ülkemde son yaşanılanlardan o kadar pis kokular geliyor ki… Bir atasözümüzde ki gibi; “Sarımsağı (Açılımı) gelin ettiler, kırk gündür kokusu almış başını gidiyor…”
Ben “şifa veren!”soğanımın kokusuna kurban olayım…