- 2687 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
SARI ÇİÇEK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sokrates; ‘kırlardaki ağaçlar bana bir şey öğretemez’ diyerek, insanlarla sürekli diyalog halinde olmuştur ve insan ruhunda uyku halinde bulunan düşünceleri karşılıklı konuşma yoluyla doğurtmaya çalışmıştır.
Bu sanatına da, annesinin ebeliğini anmak için, doğum yardımcılığı, ebelik adını vermiştir. Ortalıkta çarşıda pazarda dolaşır ve karşısına çıkanlarla konuşmaya çalışırmış. Bunu da, insanları, hayatlarının anlam ve amaçları bakımından düşünmeleri için ve onlarda ki aydınlanma isteğini uyandırmak için yaparmış. Derdi asla kimseye bir şey öğretmek değil, tersine her konuştuğu insandan yeni bir şeyler öğrenmekmiş.
Kendimden yeni bir ben doğurtmaya çalıştığım o bol sancılı günlerde -büyük düşünür Sokrates kadar olmasa da- bana yardımcı olacak bir ebeye ihtiyacım vardı. İçimde taşıdığım -gerçek ben olan- tohumun geç de olsa bir şekilde farkına varmıştım. Gerçek benimin varlığını oldukça hissetmeye başlamıştım. Fakat yardıma ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. O tohumun çatlaması, filizlenmesi ve yeşermesi için uygun bakımı yapacak bir bahçıvana ihtiyaç duyuyordum.
Her gün çıktığım bir saatlik yürüyüşlerde Tanrı ‘ ya yalvarıyordum: ’’Tanrım, bu tohumu bilgiyle besleyip, sevgiyle sulamalıyım.’’’’Gerçek beni tam anlamıyla ortaya çıkarıp bu sancılardan kurtulmalıyım. Fakat kendi imkanlarım buna yetmez. Ya bana yol gösterecek kadar bilgili bir insanla ya da okuyup yolumu bulduracak bir kitapla bir yerlerde karşılaşmak için bana yardım et.’’ diyordum. Hem yürüyor hem de etrafıma bakınmadan dua ediyordum. Kafamın içi hep bununla meşguldü. Baharın geldiğinin farkındaydım ama ne çiçeklere ne de yeşilliklere yüz veriyordum. Anı yaşamaktan da henüz haberim yoktu. Kendi kendime sorduğum sorulardan boğulmuştum. Tanrı‘nın yardımını beklemekten de yorulmuştum.
Penceremden dışarıyı seyrettiğim bir gün evimizin etrafının sarı kır çiçekleriyle dolmuş olduğunun farkına vardım. Çok güzeldiler. Koskocaman yağlı bir tablo asmıştı sanki Tanrı penceremin önüne. O gün yürüyüşe çıktığımda sadece çiçeklerin keyfini çıkarmaya karar verdim. Yürüdüğüm yolun bir kısmı beyaz mıcır taştı ve etrafı tamamen sarı çiçeklerle doluydu. Yolun bir sağındakilere bir solundakilere bakarak yürürken, yolun ortasında açmış olan, tek olduğu içinde pek fark edilmeyen sarı bir çiçek ilgimi çekti.
Bir anda sürüden ayrılmanın insan için de çiçek için de pek farklı bir şey olmadığını düşündüm.
Sürüden ayrılmak her canlıyı acımasızca yalnız bırakıyordu. Tam da sürüden ayrılmaya karar vermişken çelişkiye düşmüştüm. Sürüden ayrılmalı mıydım? Yoksa henüz yol yakınken sürüye geri mi dönmeliydim?
O cesur sarı çiçek zihnime kazınmışçasına yerleşmişti. Tohumu taşların arasına düşmüştü. Ve düştüğü yer yolun tam ortasıydı.
Ben burada açamam. Taşların altından yeşerip çıkamam. Çıksam bile insanlar ve araçlar üzerimden geçip beni ezerler. Ben açmaktan vazgeçtim, dememişti.
Bir çoğumuzun yaptığı gibi mızmızlık edip tohumun çürüyüp yok olmasına izin vermemişti. Doğası neyi gerektiriyorsa onu yapmıştı. İçinde ona yol gösteren bir pusula vardı sanki.
Taşlar tarafından ezilmişti ama kırılmamıştı. Sadece eğilmişti, boyun eğip vazgeçmemiş ve yeryüzüne çıkış yolunu bulmuştu. Evrene kendini bütün güzelliğiyle sunmuştu.
Ve ben kocaman bir insan olarak o küçücük sarı çiçekten utanmıştım. Yerin dibinde bile olsam o sarı çiçek gibi tohumu çiçeğe dönüştürme sırası bendeydi. Kendime engel olarak gördüğüm her şeyi yenecektim. Boyun eğmeden eğilecek, kırılmadan esneyecek ve istediğim yöne bükülecektim. Hiçbir şeyin beni incitmesine, yolumdan alıkoymasına izin vermeyecek ve gülüp geçecektim. En önemlisi de kendi içimde ki pusulayı keşfedecektim. Ve o bana doğru yolu gösterecekti.
Benim Tanrı‘dan istediğim yol gösterici, dinlemekte tereddüt ettiğim içimdeki sesti. Tanrı bana bunu anlatmak için o sarı çiçeği kullanmıştı... İçimdeki gücü bana bu yolla hissettirmişti.
O sarı çiçek benim bu yoldaki ilk öğretmenim oldu.
Başkalarının bana el uzatıp benim için bir şeyler yapmasını beklemektense, içimden bana uzanan eli sıkıca tutup onunla birlik olmayı, ihtiyacım olduğunda içime bakmayı, içimde var olanı kullanmayı, içimdeki sese güvenip ona teslim olmayı öğretti bana.
Sokrates, kırlardaki ağaçların ona bir şeyler öğretemeyeceği kadar büyük bir filozoftu.
Ama yola yeni çıkmış birisi için evrenin büyük küçük her bir parçası öğretmendir.
Yeter ki görmek ve öğrenmek için bakalım.
Bize okuma-yazmayı öğretirlerken içimizi de okumayı ve içimizden gelen sesi de dinlemeyi öğretseydiler ne güzel olurdu hayat değil mi?
...
YORUMLAR
"Meselâ, bir bahçede bir sarı çiçek, o bahçe nakkaşının bir mührü hükmündedir. O çiçek mührü kimin ise, bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler, o Zâtın kelimeleri hükmünde olduğuna ve o bahçe dahi Onun yazısı olduğuna, açık bir surette delâlet ediyor." LEMALAR
---------
"Benim Tanrı‘dan istediğim yol gösterici, dinlemekte tereddüt ettiğim içimdeki sesti. Tanrı bana bunu anlatmak için o sarı çiçeği kullanmıştı... İçimdeki gücü bana bu yolla hissettirmişti.
O sarı çiçek benim bu yoldaki ilk öğretmenim oldu."
Siz de "sarı çiçek" ten ders almışsınız. Yunus misal...
"Sordum sarı çiçeğe"
---
"Sokrates; ‘kırlardaki ağaçlar bana bir şey öğretemez’ diyerek, insanlarla sürekli diyalog halinde olmuştur ve insan ruhunda uyku halinde bulunan düşünceleri karşılıklı konuşma yoluyla doğurtmaya çalışmıştır. "
Ne varsa insanın özünde var. Ve hariçtekiler sadece yol gösterir, fikir verir.
Yazınız çok değerli bir yazı.
Kalıcı bir eser.
Tebrik ederim.
sevgili bilgeperi
Hayata, topluma, doğaya, insana, insalığa, sanata vs.vs... hangi yönden bakarsak o yönden dalarız.
Kiminsi koca bir kasa meyvenin içinde çürük arar, kimisi de kasanın içindekilerinin vitamin değerine bakar.
insanların birbirine gereksinim duyduğu ortamda, önce insanın varlığı hissedilmeli, daha sonra soyut ve somut kavramlar karşılaştırılmalı,
çünkü
''ÇELİŞKİNİN ROTASI BOZULMADAN, BELİRGİNLİĞİN NOKTASI BULUNAMAZ''
Hep deriz ya çok şey gördüm, birazını okudum, birazını dinledim. Nedense duymak ve dinlemek istemediğimiz bir ses vardır, o da yürek sesidir. Çünkü, canlı veya cansız varlıklar üzerinde analiz yaparken, ilkönce hareket noktası olarak görünüş ele alınır. Bu da, etki ve tepkilerin devamlı yer değiştirmesine sebep olur
İnsanın hayatında bir dönüm noktası olması ne güzel
Bir çiçek sevmek, yeni bir arkadaşlık, yeni bir dostluk ve doğan sevgiler gibi
''Bir dönüm noktası''
bunun içinde yenilikçi olmak lazım
Zaten ''bütünü ve bütünlüğü görebilen insan, yenilikçi insandır.
bol vitaminli bir yazıydı, hem günün yazısında farklı kalemlere fırsat verilmesi beni mutlu etti.
teşekkürler sevgili bilgeperi
saygılar
O sarı çiçek benim bu yoldaki ilk öğretmenim oldu.
Başkalarının bana el uzatıp benim için bir şeyler yapmasını beklemektense, içimden bana uzanan eli sıkıca tutup onunla birlik olmayı, ihtiyacım olduğunda içime bakmayı, içimde var olanı kullanmayı, içimdeki sese güvenip ona teslim olmayı öğretti bana.
Sokrates, kırlardaki ağaçların ona bir şeyler öğretemeyeceği kadar büyük bir filozoftu.
Ama yola yeni çıkmış birisi için evrenin büyük küçük her bir parçası öğretmendir.
Yeter ki görmek ve öğrenmek için bakalım.
Bize okuma-yazmayı öğretirlerken içimizi de okumayı ve içimizden gelen sesi de dinlemeyi öğretseydiler ne güzel olurdu hayat değil mi?
..........................
bilgeperi'm
renk katmışsın
yazınla.
pek beğendim.
saygımla.
KUSURSUZ DEĞİLİM, DEĞİLİZ SEVGİLİ ONUR..
KUSURSUZLUK ALLAH'A MAHSUSTUR..
BENİM İNANCIMA GÖRE, KUSURSUZUM DİYEN ALLAH'A KARŞI GELİYORDUR..
KUSURSUZLUĞU LAYIK GÖRDÜĞÜN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.. KENDİMİ BİLDİM BİLELİ BU BENDEN HEP BEKLENMİŞTİR.. VE KUSURSUZ OLMAYA ZORLANMIŞIMDIR.. ZORLAYAN DA BENİM ZORLANAN DA.. İÇİMDEKİ BİLGEDİR BENDEN BU KUSURSUZLUĞU İSTEYEN VE SENDEN YANSIYAN.. VE ZAMANDIR BU KUSURSUZLUĞA GÖTÜRECEK OLAN.. KUSURSUZ YARATILMADIK, KUSURSUZLUĞA YÜRÜYEBİLDİĞİMİZ KADAR YÜRÜMEK İÇİN YARATILDIK..
BU YÜZDEN HİÇ YABANCI DEĞİLİM ELEŞTİRİ/YORUMUNA..
İLGİ VE EMEK DOLU YORUMUNA SAĞLIK..
İYİ VE KÖTÜ ELEŞTİRİ/YORUM YOKTUR.. SADECE BAKIŞ AÇISI VARDIR..
YORUMLAYAN TÜM DOSTLARIMIN BAKIŞ AÇILARINI İÇEREN YORUMLARINA VE YÜREKLERİNE SAĞLIK..
(''VE'' ler yine satır başlarında ama bunu çok seviyorum.. hiç bir kural beni kendimi en iyi ifade ettiğim, kendi yazdığımdan kendim keyif aldığım kuralımdan daha öte değildir.. ben buyum ve ben buyum diyebilecek kadar kusurlarımla kendimi kabullenmiş biriyim.. kusur arayan zaten bulacaktır.. neyi arıyorsak oyuz.. bulduklarından bir kaçı hiç değilse benim vazgeçemediklerim olsun.. )
bilgeperi tarafından 11/7/2009 1:32:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
kendini bilmek,kendine değer vermek,kendini sevmek herşeyden önce,kendisiyle barışık olmak
öyle çok varki bu söylemlerden.ne zaman ,nasıl
sanırım en dibe vurunca aklımıza geliyor tüm bunlar.yada hayattan tad almadığımızı farkettiğimizde.
bu da 40 lı yaşları buluyor hayat gailesi yüzünden.sorgulamalar nedenler niçinler
iyi ki varsınız sevgili dostlar
iyi ki edebiyat defteri var
hani demişsiniz ya bir yol gösterici arıyordum diye.benim yol göstericilerimden oldu bu sayfa
binlerce teşekkür tümünüze ve yazının yazarına
teşekkürler
ELEŞTİRİ / YORUM
1. ‘Ortalıkta çarşıda pazarda dolaşır ve...’ Ortalıkta, çarşıda pazarda...
2. ‘onlarda ki’ değil, onlardaki...
3. ‘imkan’ değil, imkân...
4. ‘tek olduğu içinde pek fark edilmeyen sarı bir çiçek ilgimi çekti.’ İçin de olacak... De eki ayrı...
‘Bir anda sürüden ayrılmanın insan için de çiçek için de pek farklı bir şey olmadığını düşündüm.’ Burada doğru yazmışsınız.
5. ‘Sürüden ayrılmak her canlıyı acımasızca yalnız bırakıyordu. Tam da sürüden ayrılmaya karar vermişken çelişkiye düşmüştüm. Sürüden ayrılmalı mıydım? Yoksa henüz yol yakınken sürüye geri mi dönmeliydim?’ Bu paragrafta bir sürü SÜRÜ var. Yarıya bari inmeli...
6. ‘Tohumu taşların arasına düşmüştü. Ve düştüğü yer yolun tam ortasıydı.’ ‘Ve ben kocaman bir insan olarak o küçücük sarı çiçekten utanmıştım.’ ‘Ve o bana doğru yolu gösterecekti.’ VE, sadece şiirlerde dize başına gelebilir. Arda kalmalı. Çok kullanmak da makbul değildir.
7. ‘Ben burada açamam. Taşların altından yeşerip çıkamam. Çıksam bile insanlar ve araçlar üzerimden geçip beni ezerler. Ben açmaktan vazgeçtim, dememişti.’ Çiçeğin konuşması ayrılmalıydı.
8. ‘En önemlisi de kendi içimde ki pusulayı keşfedecektim.’ İÇİMDEKİ olacak. Bitişik...
9. ‘Sokrates, kırlardaki ağaçların ona bir şeyler öğretemeyeceği kadar büyük bir filozoftu.
Ama yola yeni çıkmış birisi için evrenin büyük küçük her bir parçası öğretmendir.
Yeter ki görmek ve öğrenmek için bakalım.’
Bu cümleler, aynı paragrafa aittir. Bütündür. AMA başta olmasa iyi olur.
10. ‘güzel olurdu hayat değil mi?’ hayat, değil mi? Virgül ister.
Değerli Arkadaşım,
Önce kutluyorum. Değerli bir yazı... Cümleler mükemmel, ifade sapasağlam! Sonra da kutluyorum.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Ve ben kocaman bir insan olarak o küçücük sarı çiçekten utanmıştım. Yerin dibinde bile olsam o sarı çiçek gibi tohumu çiçeğe dönüştürme sırası bendeydi. Kendime engel olarak gördüğüm her şeyi yenecektim. Boyun eğmeden eğilecek, kırılmadan esneyecek ve istediğim yöne bükülecektim. Hiçbir şeyin beni incitmesine, yolumdan alıkoymasına izin vermeyecek ve gülüp geçecektim. En önemlisi de kendi içimde ki pusulayı keşfedecektim. Ve o bana doğru yolu gösterecekti.
Bazen çok çaresiz olduğumuz vakidir böyle çiçekten utanmak/kelebekten ve de sivri sineğin mucizevi başarısından...
Günü fazlası ile hak eden yazıyı/yazarı kutluyorum.
Farkındalığın farkında olmak ve o farklılığa doğru koşar adıma yürümek.
27 yaşıma yeni gelmiştim ve kendi benliğimi bulma çabası içinddydim. Öylesine yoruluyordum ki, kabul edilme, başarılı olma, taktir edilme isteği öyle yüksekti ki içimde. hep parmakla gösterilmek isteyişi git gide büyüyordu. Ve bir akşam evime glediğimde ne kadar yorgun olduğumu hissettim ve henüz 27 yaşımdaydım. Çocuğum birşeyler istiyor ama ben yorgunluktan yapamıyordum. Bir anda kendim ile yüzleştim ve eşime " ben iki yüzlü davranıyorum kendime. Yapmak istemediğim şeyleri , bir başkası istedi diye yapıyor, yapamayacağım bir şey için bile gücümün üstünde bir efor harcıyorum. O zaman neden yapmak istemediğim ve bana yanlış gelen bir şeyi sırf başkasını mutlu edebilmek için yapayım ve ben kendimö bundan rahatsızlık duyayaım" dedim
Ve o akşam kendi kendime yaptığım itiraf ertesi günü yeni bir yaşama başlamama neden oldu.
Beni bundan onaltı yıl öncesine götürdünüz. Teşekkür ederim bu değerli yazınız için. Güne gelmeyi hak etmiş bir yazı idi. Sevgiler yüreğinize
merhaba,
yazınıza ben de sokrates'le ilgili bir şey eklemek isterim.
sokrates, var olan tüm bilgilerin, her insanın içinde zaten var olduğuna inanırmış. sadece bu bilgilerin hatırlanması için diyalogların gerektiğine inanırmış.
bunu kanıtlamak için, bir köleye geometri problemi çözdürmüş..
ilginç değil mi.
esen kalın.
Hayatımın bir döneminde bazı kararlar vermem gerekiyordu. Kararları veriyor ama bir türlü eyleme geçemiyordum. Bu yüzden de kendimi aciz, zavallı, başarısız, beceriksiz bir insan olarak görüyordum. Bu duygularımdan ötürü de kendime öfkem çığ gibi büyüyordu. Yapmak istediklerimi yapamadıkça, aynen sizin gibi, Tanrı ya yalvarıyordum " ne olur birini gönder, hayatımı elimden alsın. bana yapmam gerekenleri yaptırsın." Sonra bir gün, bir anda yaşamın kıyısında buluverdim kendimi. Bir sağlık sorunuydu. O gün " KENDİM" in farkına vardım. Benim de çevremdeki herkes kadar "DEĞERLİ" olduğumun farkına vardım. O andan sonra hayatım tamamen değişti.
ve dedim ki,
" Keşke herşeyden önce kendimi fark etmeyi öğretselerdi. "
Yazınız beni güzel bir yolculuğa çıkarttı. Teşekkür ederim. Sevgiler eksik olmasın yüreğinizden.