Sahipsiz Mektup!
Şaşkınım!
Söze nasıl başlayacağımı ve hayal bile edemediğim bugün, sana yaziyor olmanın şaşkınlığıdır bu.
Uzun bir aradan sonra daha dün seni yakından görmenin mutluluğunu yaşamiştım oysa!
Dünden önceleri sokakta; zihnimde o hiç bitmeyen yürüyüşünü anımsıyordum, onların seni, senin onları tamamladığın giyisilerin var ya! ...
(hiç unutamiyorum bir gün sırtın dönüktü bana -haberin olmadığı bir zamanda-
tam karşımda duruyordun kendimi unutmuşcasına ahenkle belinde dağılan saçlarını seyre dalmiştım ah! durabilirdi dünya; dönmesin, sona ermesin, bitmesin o an istemiyordum) ah! avuntularım, yüreğime su serpen mutluluklarım, serap gibi şimdi, hepsi gittiler... Yüzüne bakamiyordum. Neden mi? ’içime batan’ gözlerin vardi ya! ... Bir suçluluk duygusuyla dönerdi bakışlarım yer çekimi dibe çekse raziydim ne bileyim?
Benim yüzümden mi? akşamları eve koşarak gidiyorsun! görüyorum gözlerimin önünde yüzün var, yanımdasın sanki bakiyorum sana, gözlerin var östümde üstelik hissediyorum içimin acıdığından biliyorum. Suç benim mi? bir şey var sende? : bakışlarımı, ruhumu çeken: neye uğradığımı bilmeden...
Az kalsın unutuyordum! arkadaşın diyorum? sana baktığım gibi bakıyor bir farkla, o bana, bense, sana bakıyorum. Bakışlarını yakaldığımda göreceksin! ne pişmanlıkrada gömülüyor, boğuluyor ve...’
Birlikte geçireceğimiz bir geleceğimiz olamayacağını bildiğin için mi? ayrıldın buralardan! Bilmiyorum? seni üzülerek düşünmek düşmüş bana!
Bir engel çıkarsa, eline geçmezse bu mektup üzülürüm diyordum kendime: şimdi üzülüyorum ama ne çıkar? Bu bir yazgı olsa gerek senden daha çok acı çekiyorum! ... Çünki, bir erkeğim; sende bilirsin ki, ’kadınlar suçları olmadan acı çekerler’
Sevmeye gücüm mü Yetmiyor? Seni yittirmek düşmüş bana. Vazgeçebilirim yaşamaktan ama sevmek bu mudur? Bende kolayca yaparım bunu.
Böyle olmasaydım-tanımasaydın- çevirip başını bakarmiydin bana? ... Üzüntü içinde akımlar boşaliyor içime, sarsılıyor, aciyor yüreğim. Tuhaf bir yanılgıya düşmüşüm: Doğru bulduklarımı açıkladığım halde. Dünyanın bir ucuna gidebilirim, ne olursun kal! gitme sen hiç bir yere. Şimdi yakınıyorsun bunu hissediyorum sözle değil ama susarak ve buralardan giderek!
Ah o gün! (benim uğursuz günüm) ne oldu da yüreğimi; arkadaşın olan yılanın eline verdim: Cehennemdeki kazandı (O günden sonra olanlar) östüme devirdiğim... Hemen hemen, iki gecedir uyuyamiyorurum hem nasıl uyuyabilirim ki, o kara yılanın yaptıkları aklımdayken. Talihsızlık üstümde bir kere! biliyorum; içim titriyormuş, yarın doktorla randevum varmiş, iyi olacakmışım, gün gelecek dünden olanları unutacakmişim ne çıkar? Üzücü cadece; üzücü her şey: alabildiğine boş kafam; evirip çeviriyorum dünden bu gündekileri, anlamiyorum? Böyle mi olacaktı? Aklımdan geçirmemiştim böyle bir sonla karşılaşmayı. Düştüm işte ’Gök yüzüm’ yerdeyim duyabilirmisin içimdeki sesleri. Koptuk birbirimizden, bugün hiç gelmedin. Bana öyle geliyorki hiç gelmeyeceksin! . Tamam kabul ediyorum, üzüntülere boyun eğdim ’yüreğimin dayanağı’ gözlerin aklımda yeter! Elimden bir şey gelmiyor üzüntülü olduğunu görüyorum. Etrafında toplanmiş geçmiş günlerimizle alay ediyor sanki herkes ve ’dost bildiğin’ kara yılanım’
Düşünmek yazmak zor geliyor artık! karanlıklara gömülmem gerek en doğrusu da bu.
Neler olduğunu anlayamiyorum; bu bilinmezlik ve ağır suskunluk karşısında ürperiyorum! Karanlık, sessizlik olsun, onun peşinden gideyim. Başka bir şey istemiyorum. Bir bilsen nasıl kızıyorum kendime: çok üzgünüm bir de üstelik.
Ne çok söylemek isterdim (Gel unutalım bunları) nasılsın? (Hasta değilsin değilmi?)
İstemediğim bir şekilde bitti! hiç bir şey yazamam artık, sığınamam sözcüklere. Senin olmayacak bu mektupta neyi açıklayabilirm ki?