- 765 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (23)
“Önce temizlik yaptığım eve gittim. Hiç oturmadan işleri çabuk yapayım diye uğraştım ama ona rağmen yine saat biri buldu bitirmem. Sonra oradan çıkıp, Gül hanımın komşusuna gittim. Sağ olsunlar dinlediler beni. Kadın çok olumlu davrandı ama adam biraz korkak duruyor. Kadın onu ikna edecektir eminim. Dersin ya “Kadının yapamayacağı bir şey yoktur” diye. Sonra devlet hastanesine gittim.. Hani Doktor Can Bey vardı ya, onunla konuşmaya. Orada bir şeyler karışık. Çünkü Doktor Bey raporunu değiştirmemiş ve Gül hanımın avukatı ile hiç konuşmamış. Yalnız bir gariplik vardı. Can beyin sekreterinin resmini ben Gül hanımın kocasının cüzdanında görmüştüm. O kadının eli olabilir. Şimdi Doktor Bey onu araştırıp sizi arayacak. Sonra da Gül hanımı. Umarım her şey olumlu olur da şu adamdan hiç birimiz zarar görmeden kurtuluruz”
“Sen neler yapmışsın böyle”
“Hayriye abla. Bir şüphem daha var. O da Gül hanımın Avukatı ile ilgili. Bu kadar kişi korkuyor ve susuyorsa avukatta korkuyor olabilir mi”?
“Olabilir valla. Sen bunları nerden biliyorsun Ayşe”
“Hani bir avukatın evini temizliğe gidiyorum ya. Orada konuşmuştum. Sağ olsun avukat Hakan Bey, bana her şeyi anlatıyor. Yani neler olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. O dedi zaten git konuş diye.
“Helal olsun sana, Hakan beye de teşekkür etmek gerek galiba”
“Bunları muhtar ağabey ile konuşup konuşmamak arasında tereddütteyim”
“Tamam canım. Ben konuşurum Muhtar ile. Zaten. Onlar gelirse mahkemede her şey ortaya çıkacaktır”
“Üç gün var daha. Ben gittiğim evden nasıl izin isteyeceğim?
“ Ben söylerim. Telefon açarım şimdi gidince. O gideceğin evin hanımını iyi tanırım”
“Tamam abla. Teşekkür ederim. Benimle uğraşmaktan siz de yoruldunuz”
“Uğraşmak mı? Biz mi. Sen hiç uğraştırmıyorsun bizi. Tam aksine senden çok şey öğreniyorum kızım”
Hayriye Hanım ile Ayşe oradan buradan konuşup sohbete daldılar. Akşamın ilerleyen saatinde, Hayriye Hanım eve gitmek için izin istedi ve ayrıldı. Saat bayağı ilerlemişti. Sıla mutfak kapısında belirdi.
“Anne biz yatıyoruz”
“Tamam, kızım, bu akşam hiç konuşamadık seninle ve kardeşinle, çok özür dilerim. Benim güzel, akıllı çocuklarım. Oy oy sizi yerim. Benim hayatımın anlamısınız sizler. Eğer birkaç dakika zamanınız varsa, gününüz nasıl geçti konuşabiliriz”
“Çok iyi anneciğim, bir sorun yok. Kardeşlerim ile beraber evdeyim. Bizi bekleyen ağabey, bir ara parka götürdü kardeşlerimi. Bende Muhtar amcanın evindeydim onlar gelene kadar.
“Haydi, bakalım, şimdi dişlerinizi fırçalayıp, elinizi yüzünüzü yıkayıp doğru yatağa “
“Sen ne yaptın anne.
“Bildiğin gibi kızım. İşe gittim. Sonra eve geldim, hep aynı işte”
“Canım anneciğim benim. Bizim için çok yoruluyorsun”
“Ben hiç yorulmuyorum. Siz yeter ki okuyun. Sizin okulda başarılı olmanız, benim bütün yorgunluğumu alıyor canım”
“Anne, kızmazsan bir şey söyleyeceğim”
“Söyle kızım, seni dinliyorum”
“Anne, okul tatil oldu. Şimdi evdeyim. Bende sana yardımcı olabilmek ve biraz olsun üstündeki yükü alabilmek için seninle birlikte işe gelsem ne dersin? Bu gün çok düşündüm bu konuyu. Kardeşlerim Hayriye teyzelerde duruyor zaten. Bende evde durmuyor oraya gidiyorum.
“Olmaz, senin benimle birlikte temizliğe gelmeni istemiyorum. Sen evde kalıp kardeşlerinle ilgilenecek, Hayriye teyzene yardım edecek, oturup bol bol kitap okuyup bir sonraki seneye hazırlanacaksın. Seni çalıştıracak olsaydım köyden kaçar mıydım? Benim en büyük desteğim sensin. Kardeşlerinin ikimize de ihtiyacı var. Ben çok fazla kalamıyorum yanlarında ama sen tatilini onlarla geçireceksin tamam mı? Bir daha bu konuda bir şey duymak istemiyorum”
“Ama anne. Sen çok yoruluyorsun. Hem erkenden bitirir işimizi döneriz evimize”
“Sıla ne dedim sana, sen hala konuşuyorsun. Bir daha bu konuda konuşmak istemiyorum dedim. Bir şeye ihtiyacın mı var söyle alayım. Kitap paranı bıraktım sana”
“Tamam, anneciğim özür dilerim. Bir daha bu konuda konuşmayacağım. Ben yatıyorum. Seni seviyorum anneciğim. İyi ki benim annemsin. Annelerin bir tanesi, canımın içi annem”
“Bende sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız. Yavrularım benim”
Çocuklarını birer birer öpüp hepsini yataklarına yatırıp, üstlerini sıkıca örtüp, iyi geceler dileyip, kendisi yine salona geçmiş eline tarih kitabını almıştı.
Sıla çok dikkatli bir kızdı. Annesinin yüzüne baktığı an onun nasıl bir ruh haline sahip olduğunu anlayabiliyordu ve bu akşam annesi yine çok derin düşüncelere dalıyor, düşüncesine göre yüzünde, bazen korku, bazen gülümseme beliriyordu. Bir şeyler oluyordu annesine ama ne olduğunu ona sormak istemiyordu. Annesinin, isterse kendine anlatacağını biliyordu.
Böylece iki gün geçmişti. Bu gün mahkeme günüydü ve saat dokuzda mahkeme de olacaktı. Sabahın ilk ışıkları ile muhtar ile birlikte yokla çıktı ve saat tam dokuzda Adliye binasına girmişti. Gül hanım avukatı ile birlikte onları kapıda karşıladı. Bekleme salonuna girdiğinde, bütün vücudu titriyordu. O adam yani Bülent Bey oradaydı ve yine pis pis bakıyordu Ayşe’ye. Yerinden kalkmış Ayşe’nin geldiği yöne büyük adımlarla ulaşmış ve Ayşe’nin yüzüne bakıp,
“Bunun hesabının ağır olacağını biliyorsun değil mi? Senden bunun öcünü alırım ben”
“Hop hop, kimi tehdit ediyorsun sen. Önce adam ol ve çekil geri”
“Burak Muhtar abi. Ölümden korksaydık buraya gelmezdik. O havlayıp dursun”
Devam Edecek
YORUMLAR
Böylece iki gün geçmişti. Bu gün mahkeme günüydü ve saat dokuzda mahkeme de olacaktı. Sabahın ilk ışıkları ile muhtar ile birlikte yokla çıktı ve saat tam dokuzda Adliye binasına girmişti. Gül hanım avukatı ile birlikte onları kapıda karşıladı. Bekleme salonuna girdiğinde, bütün vücudu titriyordu. O adam yani Bülent Bey oradaydı ve yine pis pis bakıyordu Ayşe’ye. Yerinden kalkmış Ayşe’nin geldiği yöne büyük adımlarla ulaşmış ve Ayşe’nin yüzüne bakıp,
“Bunun hesabının ağır olacağını biliyorsun değil mi? Senden bunun öcünü alırım ben”
Öç alırım demekle öç alınmaz.gelecek günler,doğruların yanında olacaktır. selamlar arkadaşım....
“Bunun hesabının ağır olacağını biliyorsun değil mi? Senden bunun öcünü alırım ben”
“Hop hop, kimi tehdit ediyorsun sen. Önce adam ol ve çekil geri”
“Burak Muhtar abi. Ölümden korksaydık buraya gelmezdik. O havlayıp dursun”
Çok güzel gidiyor. Sonuda Bülent canavarı layığını bulacak gibi...
Tebrikler, selam ve sevgimle...