- 572 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? 27
Hava kararmaya, şehrin ışıkları tüm canlılığı ile aydınlatmaya başlamıştı. Trafik yoğunlaşmış ve araçlardan çıkan motor sesleri ile korna sesleri birbirine karışmıştı. Nihal, Tarık’ ın tarifi ile hiç bilmediği yerlere doğru yol alıyordu. Çok dikkatli olmaya özen gösteriyordu.
Trafikte kadınların varlığına bile tahammül edemeyen erkek sürücülerin, tacizlerine uğrayan çoktu.Tarık ile de bu vesile ile tanışmıştı. O gün, tekrar zihninde canlanınca, hafif bir gülümseme yayıldı yüzüne. O günden, bu güne olaylar o kadar hızla gelişmiş ve şimdi kızdığı adama âşık olmuştu.
Hayat, sürprizler ile doluydu. Acaba kader miydi onunla karşılaşması. O, kadere inanan bir insandı. O yüzden de birçok arkadaşı ile bu konuda fikir tartışmasına girmişti.
Arkadaşları ona,
“İnsan, kaderini kendisi çizer” dediklerinde, o itiraz eder ve kaderi kendince izah etmeye çalışırdı.
Bütün o tesadüflerden sonra Tarık ile bu durumu ancak kader olarak adlandırılabilinirdi. Hafifçe, dikkatini dağıtmadan Tarık’ a sevgiyle baktı. O, yola odaklanmış bir şekilde bakıyordu. Nihal’ in bakışını hissetmişti sanki o da Nihal’ e baktı ve gülümsedi.
Balıkçı lokantasına gelmişlerdi. Araçların park edilmesi için ayrılmış olan alana arabasını park etti. Tek katlı, salaş bir görünüşü vardı. Bahçesi ise çok güzel çiçekler ile süslenmişti. Giriş kapısının kenarlarına dizilen saksıların içindeki begonyalar ise ortama farklı bir hava vermişti. Bahçeye özellikle ahşap masalar konmuştu sanki. Üzerine düşen asma yaprakları ise ışıklar ile muhteşem bir uyum sağlıyordu. Gözlerini alamadığı bu ortamı çok sıcak ve samimi bulmuştu Nihal. O sırada kapıdan orta boylu, biraz kiloluca, orta yaşın biraz üstünde bir adam karşıladı onları.
Samimi ifadesiyle, sanki onları evine davet eder gibi bir hali vardı.
“ Hoş celdin Tarik Bey, hoş celdiniz hanumefendu ? “
“ Hoş bulduk Dursun Ağabey, nasılsın?
“ İyiyum, şukürler olsun. Özlettin da ! Epeydur gelmeysun. Cözümüz yollarda kaldu da. Nerede oturmak isteysanuz oturin da ! “
Tarık Nihal’ e döndü.
“ Nihal, içeride de masalar var. Nerede oturmak istersin?”
“ Bahçeye oturalım Tarık. Hem deniz de gözüküyor. İçime, denizin kokusunu çekmek istiyorum. Ama sen bilirsin tabii”
“ Dursun Ağabey, biz şöyle köşedeki masaya geçelim. Hangi balıkların var? “
“ Hepisu vardur uşağum. Hancisini isteysan yaparum. Izgara yapayrum zaten: Yanuna, salata yapayrum. İçki istey musunuz? “
Tarık, Nihale döndü ve fikrini almak için yüzüne baktı. Nihal’ in içki ile pek arası iyi sayılmazdı. Sadece, meraktan bir iki kez bira içmiş ve ondan da içerken zevk almamıştı. İçkiyi sevmiyordu fakat içen insanlara da tepki göstermezdi.
“ Ben istemiyorum Tarık. Ama sen içmek istiyorsan içebilirsin. “
Tarık bir anlık kararsızlıktan sonra içmemesi gerektiğine karar vererek,
“ Dursun Ağabey, içki istemiyoruz. Balıklar, fazlaca olsun. Hepsinden karışık yaparsan iyi olur. E anlat bakalım. Yeni fıkra gibi olaylar var mı memleketten.”
“ Olmaz mu da ! Anlatmaya kalkarusam, aç kalıysunuz. Dur hele, ben diyeyrum da baluklaru versunlar ateşe. “
Kilolu cüssesinden beklenmeyecek bir hızla içeriye daldı. O gelene kadar da Tarık, Nihal’ e onunla ilgili bilgileri anlatmaya başladı.
“ Dursun Ağabeyi ben tesadüfen tanıdım. Yoldan geçerken dikkatimi çekti burası. Sonra balık yemek canım istedi. O gün balık yerken, tanıştık. Sonra birkaç kez daha geldim. İyice ahbap olduk. Dursun Ağabey, Tranzon’lu aslen. Buraya, kan davası yüzünden göç etmiş. Oradaki yaşantısı ile ilgili sadece bu kadarını bilirim. Ama yüreği çok sağlam bir adam. Sevgiyle dolu. O yüzden de o yüreğinin güzelliği yüzüne yansıyor.
“ Evet, gerçekten de öyle. Bizi çok sıcak karşılamasından belli oluyor. Ben, çok sevdim burasını Tarık. Özellikle bu tür yerlerde çok önemli. Her lokanta da bunu bulamıyorsun. Oraya sadece yemek yemek için gidilmiyor. Gündelik hayatın verdiği sıkıntılardan arınmak, değişik insanlar ile iletişim sağlamak için de gidiliyor. Öbür türlü olduğunda ise robotlaşmış bir hayattan, yine robotlaşmış garsonların ciddi tavırları ile önüne gelen yemek merasiminden başka bir işe yaramıyor. Ama bu tür yerlerde, dostluk var. Samimiyet var. Sıcaklık var. Aile ortamında, güzel bir akşam yemeği yer gibi hissediyorsun. “
Neşeli haliyle kapıda gözüken Dursun, hemen yanlarına geldi ve Nihal’ e dönerek,
“ Müsaade var mu yengecum. Otura bilur muyum? “
“Yenge “Sözünü duyunca içi bir tuhaf oldu.Bu sıfatı yakıştırmış olmalıydı. Utandı ve yine yüzü hafifçe pembeleşti.
“ Tabii ki, Dursun Ağabey, buyurun lütfen ! “
“ Şimdu ben Tranzon’ luyum. Bizum oranun, insanu aynu hamsi baluğu gibu kipur kipurdur. Aslinda, bizum öğleden sonra kafamuzun çalişmaduğu söylense da, diger insanlarun çalıştiğu seviyeya düşer öğleden sonra. Ah gözünu sevduğumun memleketum . Oralaru yemyeşuldur. Yağmur hiç eksulmaz. Aynu, bitku örtusu gibi inatçudur bizim insanumuz. Memleketumdan, kan davasu yuzunden ayrulmak zorunda kaldum. Ha, sakun aklına, korktu da kaçtu diye gelmesun. Anam yalvardu. Ben, bir evin bir oğluydum. Bubam, tepesu atunca birini furmuş idi. Hapise girunca, furduğu adamin oğullari da beni vuracaklaridu. Ana yüregu dayanmadu. Kaç ! Uşağum dedu bana. Onu kıramaduğumdan, geldum bu yaban ellere. Memleketuma gidemiyayrum. Ama her havadisten haberum vardur.
Geçen anlattularıdı. Bizim köyden Fadime, Giresun’ a gidecekumiş. Akrabasu Temel’ de otobüs şirektunda çalışiyomuş. Telefonla aramış oni.
“ Ula Temel ! Ben, Giresun’ a gideceğum. Bana yer ayur da ! “
“ Abla, buyük otobüste yer kalmadu. Yarım otobüs olsa olur mu ? “
“ Temel uşağum, otobüsün yarusu nereye citmuş “
Demuş. Bi de gendisu anlatmuş herkese. Bizum memleketun insanu böyledur. Kendisu ile baruşuktur. Fıkralar nasıl çıkayru sanırsunuz.
Buraya yerleşelu on yılu geçtu. Sıla hasretu ise hala buramda yanayru. Uşaklarımu düşunduğumdan gidemayrum. Ana, baba olmak kolay değul. Ancak, ölunca gideceğum memlekete. Vasiyet ettum zaten uşaklara. Benu, köyümun yağmurlarında yıkayun diye. O, gan davasu da bitmelu. Kaç yigit can verdi o uğurda. Gaç kişi damlarda yattu olünceye kadar. Bubam, daman çıktu. Fazla yaşamadu. Cigerleri hastaluk kapmuş. Halkumuz anlamalu bunlaru. Cana can değül artuk. İnsanlar yaşamali. Ölmemeli. Aman ben de uşaklarum. Şuraya, eyice vakit geçürmeye gelmişsunuz. İçunuzu karattum. Hadi , naba müsadee. Afiyet olsun. Bi şeye ihtiyaç olursa , ünneyiverun. “
“ Tamam Dursun Ağabey. Sağ olasın “
Dedi Tarık. Anlattığı şeylerin içinde hem neşelendiren, hem de içini acıtan şeyler olmuştu. Hele son sözlerini söylemeden önce, gözlerinden aşağıya süzülen iki üç damla gözyaşını fark ettiğinde daha çok üzülmüştü.
Büyük bir bakır tepsi içinde gelen balıkları görünce, ikisinin de iştahı birden bire arttı. Kokusu, burunlarını, görünüşü ise gözlerini büyülemişti. Ortaya konan, marul salatası ise ayrı bir güzellikteydi.
Eline çatal ile bıçağı alan Nihal’ i gören Tarık, gülmeye başladı. Onun, niye güldüğünü anlayamayan Nihal, şaşkın şaşkın Tarık’ a bakmaya devam ediyordu.
“ Sevgilim, bırak o çatalı ve bıçağı kenara. Bak ! Bu şekilde yiyeceksin. Balık, el ile yenir. Tadını, o şekilde alabilirsin. Haydi ! Başla. Soğumasınlar. “
Kibarlığı bırakan Nihal, elleri ile balıkları yemeğe başladı. O sırada içeriden, ortama uygun bir müzik sesi gelmeye başladı. Karadeniz nağmeleri yükselmeye başladı. Diğer masalar da dolmuş ve ortalık canlanmıştı.
Müziğin etkisi ile balıklarını yiyen müşteriler, bilseler de bilmeseler de ortadaki alanda oynamaya başlamışlardı. Ay ise bu güzel geceye şahit oluyordu sanki.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Kibarlığı bırakan Nihal, elleri ile balıkları yemeğe başladı. O sırada içeriden, ortama uygun bir müzik sesi gelmeye başladı. Karadeniz nağmeleri yükselmeye başladı. Diğer masalar da dolmuş ve ortalık canlanmıştı.
Müziğin etkisi ile balıklarını yiyen müşteriler, bilseler de bilmeseler de ortadaki alanda oynamaya başlamışlardı. Ay ise bu güzel geceye şahit oluyordu sanki.
Valla okurken ben oynamaya başladım da...Ha uşak ha...Neşelendim ya...Helal sana.
saygılar..Durmak yok.yazmaya devam.(Ben iki gün Ankara dışındayım) selamlar.
“ Olmaz mu da ! Anlatmaya kalkarusam, aç kalıysunuz. Dur hele, ben diyeyrum da baluklaru versunlar ateşe. “
OLMASI GEREKEN
Olmaz mi da! Anlatmaya kalkarisam, aç kalırsunuz. Dur hele, bi haber edeyim da, baluklari versınler ateşe....
Şive bu canım...
Hikaye güzel devam ediyor. Ama şiven az çakma olmuş.Yine de çok güzel bence.
Tebrik ediyorum seni. 10 puanımı da işaretliyorum.
Bir defasında demiştim kan davası yalnız doğuda değil üşlkemin her bölgesinde hüküm süremekte. Ve bu lanet davalar yüzünden yüzlerce can yitmiştir. Ve hala da yitmektedir.
Dün okumuştum bir ara ama hemen gittiğim için yazı yazamamıştım.
Yine güzel bir konuya değinmişisniz Sevgili şairim. Sevgiler yüreğinize