SORU-CEVAPLAR-20
Sevgili hayatyolu;
Azizim,sorulara bizden önce verilen cevapları olduğu gibi bırakarak,BİZE GÖRE CEVAP,başlığı altında (zaman yetmezliğ nedeniyle)yine çalakalem cevaplar vermek durumunda kaldık..Bilimsel makale olmadığından ve kastettiğimiz dayanakları bildiğinizi varsayarak ayetlerden,hadislerden deliller getirmedik.Dileyen bu gözle araştırma yaparsa kaynaklarına erişebilir.
Umarım bir nebze tatmin olursunuz.
selam es selame
Tarih:04 Kasım 2009 Çarşamba 22:41:49
SORU-CEVAP
HOCAM BU SORU CEVAPLARADA YORUMUNUZU BEKLERİM.SEMLARIMLA....
hayatyolu..
SORU -CEVAP
1.SORU:Bütün Peygamberler ve mürşitler erkeklerden oluyor da neden kadınlardan olmuyor?
CEVAP: Ruhun, erkek ve dişi olayı yoktur. Fakat bedenin görünümü farklıdır. Mürşit ve Peygamberlerin erkek olmasının nedeni halkın konumundan kaynaklanıyor: Halkın gözünde kadın zayıf ve güçsüz bir varlık. Fakat zekânın kuvveti ile bedenin kuvveti ayrıdır. Bir deyim vardır:’’ Akıl, akıldan üstündür.’’Aklın erkeği, kadını olmaz.
Gerçeklere(Hakikat ehline)göre; erkek, daima dışsal olarak hareket eder. Kadınlar ise görünmeyen güce ve evrenin varlığına sahiptir. Evrenin sırları dişilikte mevcuttur.
Erkek dış, kadın ise iç güçtür. Dışın içe, için dışa ihtiyacı vardır. İç güce sahip olan dişiliktir vericidir. Onun manevi gücü gözle görünmez. En yakın örnek Hz.Fatıma’dır. Dünyada ondan gizem taşıyan nice Fatıma’lar vardır.
Mürşit ve peygamberlik, vericiliktir. Onların dişilikten hiçbir farkı yoktur. Bu sözün farkında olmak gerekir. Biz insanların belleklerinde çok şey gizlidir. Varlığımızın bilgisi orada mevcuttur.
BİZE GÖRE CEVAP:
Her sorunun cevabı sorana göre verilmelidir…Yine her sorunun cevabı ille de belli bir mertebeyi esas alır..Bu mertebeyi,anlatanın bilgisi ile muhatabın kavrama kabiliyeti tayin eder…Bilgi sahibi ileri derecede bildiği bir konuyu bile anlattığı topluma anlayabileceklerini zannetti seviyeden anlatmak zorundadır..Yoksa dinlenilmez,tabi olunmaz, yadsınır.O nedenle özellikle hikmet işinde bilen, bildiği her şeyi bütün çıplaklığı ile muhatabına anlatmaktan aciz kalır…Özellikle bu din konusu,tasavvufun ileri mertebelerine dair ise kalp gözü yeterince açılmadan, mürşit müridine her sırrı açıklayamaz…Kademe kademe verir.Yoksa müridin ayağı kayar.Şeytan müridin zihnini ve gönlünü fesada sürükler.Hatta bazı konuları öğrencisinin kişisel keşfine bırakır…Ya müridin anlayış kanalları yeterince açılmıştır,kendiliğinden geleceğini bilir, yahut yetiştirdiği öğrenci kamil olsa bile ekmeli kapsayamayacak seviyede olduğundan onun da ekmele geldiği zaman anlamasına terk eder.
Bu açıklamanın ardından soruya kendi tahmini anlaşılabilirlik sınırı sandığımız bir seviyeden başlayarak deriz ki;
Erkekler Allah’ın er Rahman isminin muhatabı,kadınlar ise,er Rahim isminin muhatabıdırlar…Rahman, rahimi kapsar…Ama rahim Rahmanı kapsamaz…Erkek hem celal hem cemal sıfatların muhatabı iken,kadınlar birçok esma-i ilahi açısından cemal esmaların muhatabıdırlar.Rahman kemal bir esmadır..Rahim cemaldır..Rahman cenneti ve cehennemi kapsama alanında bulundururken,rahim cennet sıfatlarından bir sıfattır.
Ayrıca enbiya ve zat evliyası sıfatları icabı sürekli meleki alemle bağlantıyı gerektirir..Sürekli zikir ve hizmet halini yani.Bu nedenle meleki alemle ilişkiyi kesmemek üzere bir temizliğe ihtiyaç vardır..Bu durum yalnız enbiyalar için bir mecburiyet değil zat evliyaları için de geçerlidir…Yani düzenli vahye muhatap olma durumundan bahsediyoruz..(Bazılarının zannettiği gibi vahiy asla kesilmemiştir.Kesilen şeriat ihdas etme konusudur.Yoksa Allah kullarıyle haberleşmesini ve tevhide erişmiş kulları vasıtasıyle terbiye ve yenilemesini aralıksız sürdürmektedir.Velayet kapısı ebediyen kapanmaz.Kapanan peygamberlik mertebesidir.)Alınan ilham ve/ veya vahiyle icap edecek ibadetleri yapmakla görevlidirler..O zatlar meleki alemle irtibat hallerinden dolayı bazı yiyeceklerden bile uzak dururlar..(Efendimiz sarımsak ve soğanı pişmemiş haliyle yemekten imtina etmiş,melekle buluşmayacak olsam yerdim,toplum içine çıkmadığınız zamanlarda sizler çokça tüketin buyurmuşlardır.)
Ve bu bahse konu görevler anlık görevlerdir.Bu ilm-ledün hikmet görevleri ancak abdestli olarak yapılabilir..Kadınlar diğer birçok nedenin dışında, özel halleri nedeniyle bundan mahrumdurlar..
Ayrıca bu soruya ‘’ADETULLH BÖYLEDİR’’şeklinde üstü kapalı ama dosdoğru bir cevap vermekte mümkündür.
Peygamber ve zat evliyası olmanın şartlarından birisi de nur-u tevhide ulaşmaktır..Bu ise çok özel bir dayanıklılık gerektirir.Musa aleyhisselamın dayanamayıp bayıldığı tecelliye dayanacak bir yapı ister ki bu Er Rahman’İ sıfatın hakkıdır..Yani (kapsamı)yeteneği dahilindedir.Er Rahim sıfatında bu yetenek,yaratılışı icabı yoktur.Ayrıca o makama varacak kişinin yetişme dönemi de hemen herşeyden el etek çekmeyi,sadece ilimle iştigal etmeyi gerektirdiğinden kadınların toplumsal görev ve sorumlulukları buna müsait değildir.Bilindiği gibi manevi alanda mesafe kat edenler sık sık kırklara (çileye) girerler..Ve bu gençlik çağlarında daha sık olur..Halbuki kadınlar özel durumları nedeniyle bunu yapamazlar..Dolayısıyla o perdeyi aralayamazlar..
Bu sorudan nasıl bir fayda çıkarılmak isteniyor bilinmediğinden,sırf meraktan kaynaklandığı varsayımıyla bu kadarla yetiniyoruz.
2.SORU: Erkek kadını, kadın da erkeği neden çekici bulur?
CEVAP: Ruhun cinsiyeti olayı yoktur. Fakat yaratılış yasası gereği üretime ihtiyaç vardır. Er -
keğin enerjisi itici ve aktif, kadının enerjisi alıcı ve kabullenicidir. Doğanın kanununda vardır ZIT KUTUPLAR BİRBİRİNİ ÇEKER. Çekici olan sadece bedenin güzelliği değildir. Çekici olan ruhtur, özdür.
Bir de şöyle bir durum var: Kişinin ruhları birbirini tanır. Kalıplar ayrı olsa da karşılaşma olduğunda birbirlerini daha önceden tanıyormuş gibi olurlar. Kanları kanlarına ısınır. Zaman içerisinde kendilerinin farkına varırlar, aynı hal içerisinde olduklarını idrak ederler; beden ve ruh birliğini oluştururlar.
BİZE GÖRE CEVAP;
bu soru cevabını bulmuş kabul ediyorum..Çok anlamlı bir soru da değil.Kadın ve erkeğin beyin yapılarından kas güçlerine kadar her sıfatlarının hikmeti gereği birbirine zıt olduğunu bilmeyen yoktur…Zıt yaratılmışlardır ki birbirini cezp etsin,ihtiyaçlarını karşılasınlar.Üzerlerine kişiliklerinden dolayı yüklenen enerjilerini sükuna erdirsinler.Tabiatta her yaratılış ezdatta olur..Zıtlıkların çarpışmasından bunca çokluğa ulaşılmıştır…Allah’ın sıfatları kemal,cemal ve celal olarak üçe ayrılır…kemal sıfatlar nötrdür..Cemal ve celal sıfatları ise eksi ve artı kutuplar gibi birbirine zıttır.Kadın ve erkek birbirinin düşmanıdırlar..Bu düşmanlık zıtlık anlamındadır..Birbirini tamlayacak duygu ve yeteneklere,özelliklere sahiptirler.Çekim güçleri ve cinsel enerjileri nedeniyle hayatın devamlılığına mahkumdurlar….Ruhlar ortaktır sözü hakktır.Nefisler farklıdır..Bugün için kadınlıktan erkekliğe,erkekten kadınlığa geçilebildiğini biliyoruz..Hormonların marifeti olduğunu da bilmeyen yoktur…Kadınlığın tayfları ve erkekliğin tayflarının hormon seviyelerinden kaynaklandığını da biliyoruz.
3.SORU: Kadınlar, genellikle hislerini ve duygularını anlatamazlar. Niçin?
CEVAP: Kadın ve erkek, aynı haklara ve eşitliğe sahiplerdir. Fakat erkekler dışsal oldukları için her konuda kendilerini akıllı ve güçlü görürler. Kadınlar, içsel güç oldukları için zarif, alıcı ve yaratıcıdırlar. Duygularıyla yönünü bulur. Dış ve iç enerjiler birleştiğinde bütünlük oluşur bu bütünlük eşlerin güzel anlaştığının en iyi göstergesidir.
BİZE GÖRE CEVAP;
Bu soru anlamsızdır…Kim demiş kadınlar hislerini ve duygularını anlatamaz diye…Herkese anlatamazlar,denilmeliydi...Ehlini bulunca ifrata bile kaçarlar.Bu nedenle de çekmedikleri kalmaz.
4.SORU: Cimanın(cinsel birleşmenin) insan hayatındaki rolü nedir?
CEVAP: Birbirini seven ve birbirine âşık olan çiftin enerjileri, ruhen ve bedenen birbirini kabul eder. Birlik ve beraberlik içerisinde cinsel ilişkiye girilir. Alınan tad ve lezzet, ruhsallık eylemine dönüşür(Nikâhlı olmak şartı ile)
Döl veren ve alan, yüksek bir titreşime girer. Erkek dölü verir, dişi dölü alır. Eşler, gelecek olan yeni bir varlık için vasıta olurlar. Dişi burada yaratıcı konumuna girer.
BİZE GÖRE CEVAP;
Bu soru da maksatlı gibi geldi bize..Hayatın devamını sağlamak üzeredir.Hayatın devamını dileyen yaratan öyle bir mahkumiyetle mücehhez yaratmıştır ki cennet hazlarından bir hazzı,cima olayına bağlamış ki,sık sık istek duyulsun ve mucizevi gebelik oluşabilsin..Aslanların ancak 350 cima dan sonra ancak döllendiğini öğrendiğimde,neden 15 dakikada bir sex yapacak kabiliyette yaratıldığını anlamıştım.
İnsandan bir çay kaşığı olarak çıkan meninin atlarda,fillerde ne kadar olduğunu biliyorsunuz sanırım..Her canlıya üreme zorluğuna göre kabiliyet verilmiş..Buğday başağında ortalama 30 dane varken haşaş kapsülünde binlerce tohum vardır..Çünkü haşaş kolay yetişen bir bitki değildir.Her tarlaya atıldığında mahsül alınmaz.
5.SORU: İnsanların cinsel arzuları yok olabilir mi?
CEVAP: İnsanlar, Rahmanı ve Rahiymi, kendilerinde fark edemedikleri sürece cinsel ilişki sadece zevk ve ihtiyaç olarak algılanır. Cinselliğinin azaldığını, vücutlarının isteksizleştiğini söyleyenleri inançları bir yere götürmez. İnsan olmanı amacı, Rahman ve Rahim sırrına ermek ve ölümsüzleşmektir(ebedi hayatta).
Bunun için de Besmele’nin (Bismillahirrahmanirrahiym)anlamını anlamak lazımdır. Birbirini seven ve dört kitapta Rahman-Rahim adıyla başlayan sözlerin derinine inen çiftlerin istekleri sonsuz yolculuk içerisindedir.
Her şey sende mevcuttur. Her şeyinle sen sana aitsin. Kaynağında sevgi ve aşktır. Rabbinin gizemini taşıyan ve saklayan vahdet-i vücut, her şeyin iznini kendisinden alır. İç dışla, dış ta içle sonsuz sevginin mutluluğunu yaşarlar.
BİZE GÖRE CEVAP;
Cinsellik vücut sağlığına ve beyin faaliyetlerine,hormonal salgılara bağlı olduğundan ileri yaşlarda azalır yahut yok olur.(Ruhun bu hazzı dilemekten vaz geçmediğini ancak bedenin bazı hallerde ruhun isteklerine cevap veremediğini biliyoruz..Sınırsız cinsel tatmin cennettedir. Nefs adlı yazımızda bu konu şöyel işlenmişti:
’’Cennet’te beslenme içgüdüsü yoktur. Çünkü dilediğiniz şey çiğ ya da pişmiş olarak "beslenmek için değil" sadece bedii zevk, damak zevki için ve oruçsuz, yoksulluk, sıkıntı çekmeden sizindir.
Beslenme içgüdüsü sıfırlanmıştır.
Cennet’te savunma içgüdüsü de yoktur. Orası zaten EMNİYET, BARIŞ, HUZUR, KONFOR yeridir. Ebedi selamet içinde eminsinizdir, yarınınızdan kaygılanmazsınız. Soğuk-sıcak da yoktur ki, mesela palto giyerek kendinizi savunasınız. Ya da komşunuz "Vay çamaşırlarıma halı silkeledin!" diye size saldırmaz.
Yani savunma içgüdüsü de yok edilmiştir
(onları Cehennem’likler kaygı edinmiştir, her an her yönden bir ateş kümesi, bir lav nehri, kaynar su, başımıza dökülebilir).
Üçüncü motivasyon yani ÜREME içgüdüsü... İşte bu NEFSE verilmiş yegane ve TEK Cennet duygusudur.
Bireyler seks yaptığında, lokaldirler Dünya’da... Yani cam bardaklardan ikisi tokuşmuştur. Çalkantı küçük çaptadır.
Ama Cennet’teki böyle değildir:
Yerellik değil tümellik vardır: Orada bir çift bardaktan gelen haz-libido yerine,
TÜM BARDAKLAR dolusu, yani KÜLLİ NEFS’ün olarak haz duyarsınız. Daha açıkça yazarsam, en iyi orgazmınızı sonsuz ile çarpın, o kadar büyük bir haz vardır Cennet’te... ’’ )
Kişinin dikkati başka yönlere kayar.Ama bazı insanların hayatlarının sonuna kadar faal olduklarını herkes biliyor..Bu soru da anlamsız geldi bana Cevabını herkesin verebileceği bir soruydu..
6.SORU: Aynı anadan ve babadan gelen insanların bazıları daha zeki ve insancıl, bazıları da acımasız ve sevgisiz oluyor neden?
CEVAP: Bir ailede eşler birbirlerini çok sevmeli, her hallerini hak bilmeli, aşk ve sevgiyle cinsel ilişkiye girmelidirler. İlişkiye girerken hangi inanç ve fikirdeyseler, onun ürününü alırlar.
Sevgisiz, aşksız, sadece nefsanî duygularla cinsel ilişkiye girildiğinde doğan çocuk da aynı düşüncede olacaktır. Örneğin, aşk ve sevgi ile bir tarlayı ekmek, bakımını yapmak, tarlanın verimini arttıracaktır. Tersi bir durumda verim düşecek, belki mahsul bile olmayacaktır.
BİZE GÖRE CEVAP;
Her yaratılan yepyeni ve tektir..Ne daha önce bir benzeri gelmiştir,ne de gelecekte gelecektir..Anne babadan alınanlar vardır,yedi göbek geriden alınanlar vardır,bir de milyonlarca genin bileşkesi olan yeni kromozomların armonisi vardır..
Ama dinen, cimadan önce besmele çekildiğinde hayırlı evlat,aksi halde şeytanın ortak olduğu hayırsız evlat sahibi olunduğunu anlatan hem ayetler vardır hem hadisi şerifler.
YARAB
Sırlarına eren bilir,
Vahdetini giren bilir,
Sevenleri seven bilir,
Sevdiğini sevdir YA RAB!
Sır içinde sırların var,
Nûr içinde nûrların var,
Seni seven kulların var,
Seni bana sevdir YA RAB!
Hem ayrı hem bir olansın,
Hem zâhir hem sır olansın,
Sevdiğinle bir olansın,
Birliğine erdir YA RAB!
Nûrun canıma candır,
Dünya cismime handır,
Senden gayrisi yalandır,
Birliğine erdir YA RAB!
Yolum, izim sende göster,
Fakir kulun seni ister,
Kemal nûrda cem’i göster,
Külü bire indir YA RAB!
YARAB
Nefsimi bildir bana, nasibim varsa eğer!
İlahi emanetin, içimde bulsun değer
Mahzar-ı nazargahın, olayım ben izin ver
Şahlansın kalbimdeki, sırr-ı âlem-i ekber
Rabbim! Senin fazlından, dileklerim helaldir
Haram nasip eyleme; bütün gayem visaldir
Anladım ki zikrullah, kestirme yolmuş meğer
Hakka ulaşmak için; gayri yol en güç haldir.