- 791 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bahar kokulu bir kadın 10
B A B A M G A S P M I E D İ L D İ
Karen in konuşmaları ve sesindeki tuhaf ton memlekette bir şeylerin yolunda gitmediğinin sinyalleri gibiydi.
<<Kötü bir şey yoktur umarım>> diye endişeli bir ifade sordum.Aldığım cevap canımın iyice sıkılmasına yol açtığı halde Karen e beli etmemeye çalıştım.<<Babam emekli maaşını almak için ilçeye gitmişti,aşkım bankanın önünde yan kesicilerin tuzağına düşmüş.İki kişi kavga eder gibi yapıp ona çarpmışlar sonrada birisi amca beni kurtar deyip sarılmış işte ne olduysa o sırada olmuş ceketinin iç cebine koyduğu emekli maaşını çalmışlar ilçede parasız pulsuz ortada kalmış ne yapacağını bilemeden,sonra polis merkezine gidip durumu anlatmış senin polis olduğunu söylemiş sağ olsunlar çok ilgilenmişler>>.Karen aynen böyle demişti. Telefonu kapattıktan sonra <<bu ülkede neler oluyor insanlar neden bu şekilde hakkı olmayanın peşinde çalışıp alın teriyle kazanmanın zevki varken kolay para kazanmanın tutsaklığında insanlık yitiriliyor>> diye düşündüm…
.
K Ö Y D Ü Ğ Ü N Ü
Şu Pazartesi günleri ne çabuk oluyor diye düşündüm yeni bir mesai gününe girilmiştik ama hala çok fazla yorgun olduğumu hissediyordum. İlk defa işime sakal tıraşı olmadan üstelik sivil kıyafetlerle gitmiştim gerçi, üniforma giyinme zorunluluğumuz yoktu ama buraya geldiğimden bu yana ilk kez böyle yaptığımdan herkesin şaşkın bakışları arasında odama yöneldim.
kasabadaki ilk yılım dolmuştu yıllık iznimi almamın zamanı da artık geldi diye düşünüyordum hem Karenim seni kasabaya getirmeye söz vermiştim biliyorsun. Kararlı bir şekilde kendim müdürümün odasında buldum bir çırpıda isteğimi dile getirmiş ve olumlu yanıt almıştım gülümseyen bir yüz ifadesi ile yeniden odama döndüm hemen izin talebimi içeren dilekçemi yazdım ve yeniden müdürümün odasına döndüm.
<<Ha uşağım bu ne aceledir da.>>Müdürümün gülümseyen bir yüz ile dilekçemi imzalaması.beni çok mutlu etmişti teşekkür ederek odasından ayrıldım.bu gün merkeze gidecek dosyadaki evraklar arasına kendi dilekçemi de ekledim.
Birkaç gün sonra vali’nin de onayı ile cuma akşamı mesai bitimi itibari ile sizlere doğru yola çıkacaktım üstelik iki gün de fazladan izin verilmiş olduğu dikkatimi çekmişti izin tarihi pazartesi günü başlamış gibi görünüyordu. Vali açıkça beni ödüllendirmişti sanıyorum.
Köyümüzün hemen yanından geçen yolda heyecan içinde otobüsten indim.Köy ile yol arasında yaklaşık dört kilometre ye yakın bir mesafe var biliyorsun stabilize yola girdim eski ama dostum ve hasretim olan yollar hiç değişmemişti.Kavak ağaçları meyve bahçeleri ve kuşlar beni selamlıyor gibiydiler her yer cennet gibiydi sanki gözlerim hafifçe esen rüzgardan mı yoksa içlendiğim için mi bilinmez bir miktar sulanmıştı yada hasret böyle bir şeydi işte. on dakika kadar yürümüştüm ki arkasından homurdanarak gelen bir ses duydum.Bu kırmızı renkte devasa bir traktör idi üzerinde on altı on yedi yaşlarında genç bir delikanlı ağzında abartılı bir biçimde tüttürdüğü sigarasını üfleye püfleye geldi ve yanımda durdu.Ardından yıldırım çarpmış gibi Aniden toparlanarak sigarasını fırlatıp attı ve hemen traktörden aşağı kayıverdi ve karşıma dikiliverdi.
<<Rusell ağabey gözlerime inanamıyorum bu sen misin?>>Şaşırma ve irkilme sırası bu kez bende idi, kendisini tanımadığımı anlayan genç, ben <<Leone dayının oğlu Stefan im>> uzun yıllar boyunca köyde birkaç günden fazla kalamadığından Stefan’nın altı yedi yaşlarındaki hali gözümün önüne geldi,ardından elimi samimi bir şekilde uzatarak<<zaman nede çabuk geçiyor selam sana genç adam>> dedim.ve onun bana doğru uzattığı elini samimi bir şekilde sıktım.Bu ciddiye alınma adam yerine konulma duygusu ile Stefan ağzı neredeyse kulaklarında <<Bütün köy seninle gurur duyuyor Rusell ağabeyciğim>> dedi ve koluma girdi traktöre binmeme yardımcı oldu.<<Rusell ağabey ben sekizinci sınıftan geçen yıl ayrıldım ama senin gibi polis dedektifi olmak istiyordum seni karşımda görünce bunu ne kadar çok istediğimi şimdi daha çok anladım artık bundan eminim yeniden okula gidersem sence bir şansım olur mu?>>diye sordu <<Sigara içmez , çok ister çokta çalışırsan senden çok iyi bir dedektif olabilir stefan dedim gülümseyerek.>>cevabını alınca iyice keyiflendi ağzı kulaklarına varıyordu.<<tabi ya benden iyi bir polis olur hem bu köyden gitmek için en iyi yolda bu.okulu bitirirsem bana yardım edersin değilmi Rusell ağabey >> başımla onay verdim o sırada seni düşünüyordum karen
İzine geldiğim günün ilk akşamı yemek masasında babam küçük kız kardeşim Sylvia nın birkaç ay önce nişan töreninin yapıldığını ve hazır bende gelmişken düğün merasimi nin de yapılmasının iyi olacağını söyleyiverdi.
Duyduğum bu haber ile sarsıldığım halde bunu belli etmemeye çalıştım ama beceremedim yüz kaslarım öyle bir gerilmiş dişlerim birbirine öyle bir kenetlenmiş kaşlarım öyle bir çatılmıştı ki gözlerimden adeta ateş fışkırmaktaydı hiddetle masadan kalktım ve mutfak kapısından çıkarak bahçeye indim önümde duran plastik çöp kovasına hışımla tekmeyi yapıştırdım.Moralim son derece bozulmuştu.Karen biliyorsun.
Bahçedeki küçük havuzun kenarına geldim mehtaplı bir akşamdı gök yüzündeki ay’ın aksi küçük havuzdan yansımaktaydı milyonlarca yakamoz benim gelişimi kutlar gibi suda oynaşırken öylesine çok özlediğim halde buralara gelmiş olmaktan dolayı pişmanlık duydum.
Birden avuçlarımın arasına sımsıcak tanıdık bir el sığınır gibi tutundu,Başımı bile çevirmeden
Bu nasıl bir iş Karen dedim.Ardından sımsıkı sarıldı ,Ağzımdan o daha çocuktu sözcükleri dökülüverdi senin yanında ilk defa ağladım hatırlıyormusun….
Sıkıntılı halim ertesi sabahta devam ediyordu Karen den gece nişan hikayesini dinlemiştim, ancak tatmin olamamıştım.Benim bu tepkisel davranışım Sylviayı da bir hayli üzmüş olmalıydı ama o daha dünkü çocuktu mamasını annemden izin alıp devamlı ben yedirir bezlerini ben değiştirirdim ablam o aralar üniversitede okuyordu onu ben büyüttüm kardeşten çok sanki benim bebeğimdi Karen anlaman lazım.
Sabahın ilk ışıkları ile kalkmıştın benim uyuduğumu sandığın için usulca sıyrılıp kaçar gibi çıkmıştın koynumdan ve mutfakta Sylvia ile birlikte sabah kahvaltısını hazırlamıştınız sonra yatak odasına dönmüştün.O arada biraz kestirdim sanırım uyku arasında sayıkladığımı duyup.Elini alnıma koydun hafif ateşim vardı ve birazda terlemiştim kağıt bir peçete ile alnımı silerken irkilerek uyandım Karşımda sevgi ile bakan ışıltılı gözlerin ile karşılaşınca oh çok şükür bu yalnızca bir rüyaymış dedim ama değildi.
Sabah kahvaltısında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.Annem inisiyatifi almanın zamanı geldiğini düşünmüş olacak ki hemen söze girdi…
‘’Senin gelemeyeceğini bildiğimiz için sana haber vermedik işlerin yoğun ve görevin tehlikelerle dolu birde buraları düşünüp kafanı bizlere takma istedik Rusell bu senin fikirlerine önem vermediğimiz anlamına gelmemeli Sylvia eninde sonunda birisi ile evlenecekti hem bir yıl önce yada sonra ne fark eder ki onlar biri birini sevmişler Bize de bu karara saygı duymak düşüyor’’ben baban ile evlendiğimde daha on beşimde bile değildim.
Annemin bu ültimatom gibi çıkışının ardından derin bir sessizliğin oldu yıllar önce o böyle sert bir ifade kullandığı zaman karşılık vermememiz gerektiğini bize öğretmişti.Yerimden kalkarak kız kardeşimin bebeğimin yanına gittim Sylvia ya dönerek mutlu musun dedim bana başı ile evet dedi ve ona sımsıkı sarıldım yanaklarından öptüm onu kutladım yapmam gereken buydu. Bu davranışımın ardından havadaki gerilim azaldı.
Artık ortam yumuşamış gibi görünüyordu bu evliliğe onay verdiğimi göstermiştim Aslında henüz tam olarak ikna olmadığımı Karen ve annem de biliyorlardı ama yeni bir gerilime yol açıp Sylvia nın üzülmemesi için sessiz kalmayı yeğlediler.Sylvia anlatmaya başladı:
Köyün sağlık ocağının yeni sağlık memuruymuş Robert. Sbirnitad yasaları zorunlu askerlik hükmü içermekle beraber temel eğitimi bitirenlere asker kadrosu ile personel açığı olan bölgelerde görev yaparak yükümlülük ten kurtulabilme hürriyeti’ni de tanımakta imiş
Robert de bu hakkını kullanmak üzere bu köye atanmış falan filan.
Sylvia ile babam sağlık ocağına gittiğinde Robert Sylvia yı çok beğenmiş ve babamın iğnelerini yapmak için günaşırı bizim eve gelip giderek Sylvia nın kalbini çelmeyi başarmış.sen bunları biliyorsun ama hala Sylvia benim için bir çocuk ve hala aileme kırgınlığım geçmedi Karen bilmediğin bu
Öğleden sonra ailece evin geniş verandasında çaylarımızı yudumlarken geçmiş günlerden söz edip şakalaşıyorduk bir yandan iştahla kurabiyelerimizi atıştırıyorduk.
Bizim max hırlayarak yerinden fırladı ardından bahçe kapısından içeri henüz giren genç adama doğru sevinç gösterilerinde bulunmaya etrafında dönmeye kuyruk sallamaya başladı o zaman gelenin Robert olduğunu anladım max i bile tavladığına göre iyi biri olmalı diye düşündüm çünkü max i bir önceki görev yerimde köpek terbiyecisi memur arkadaşlarımla birlikte yetiştirmiştik içinde kötü düşünce yapısında suçlu profili olan insanlara asla yakınlık göstermezdi onları hemen tanır ve saldırganlaşırdı.Sarı saçları kısacık kesilmiş olmasına rağmen güneşin yakıcı ışıkları altında altın gibi parlamaktaydı verandaya doğru yaklaşırken Sylvia oturduğu iskemleden kalktı ve Robert in koluna girerek doğruca benim yanıma getirdi.
Deniz mavisi bir çift göz Rusell e mutluluk ışıltıları saçarak çakmak çakmak bakmaktaydı.Ben Robert sizde Rusell ağabey olmalısınız.Robert akşam yemeğine davet edilmişti ama o biraz erken gelmiş ve Rusell i tanımak istemişti.
İki adam kısa sürede kaynaştılar Rusell mesleği gereği hep mesafeli davranırdı ancak bu kez öyle olmamıştı Robert kısa zamanda kendini sevdirmeyi başarmıştı.Akşam yemeğinde kendinden emin ayakları yere sağlam basan ve yaşından daha olgun bu genç adam Rusell in sevgisini kazanmış kendisine hayran bırakmıştı.Bir gün önceki tepkisinin yerinde olmadığını anlamış biraz utanmıştı kendinden.Sylvia iyi bir seçim yapmış dedi içinden.Yemek masasında başlayan sohbet salonda kahvelerini içerken hala devam ediyordu.Rusell in kanı bu genç adama kaynamıştı kaynamasına ama polis yanı hala araştırma içerisindeydi.Robert in anne ve babası ile küçük kız kardeşi Jesica korkunç bir trafik kazasında onu yalnız bırakarak bu dünyadan ayrılmışlardı.Robert otomobilin ön camından dışarı fırladıktan sonra araç alev topuna dönmüştü Ailesi ile ilgili sadece bu kadarını biliyordu.Daha sonra bir manastırda bakıldığını oradan da gençlik merkezine gönderildiğini ve bursla bir üniversitenin yardımcı sağlık teknisyenliği bölümünden mezun olduğun ve ardından da bu köyde göreve başladığını
Anlattı.Ancak onu çok fazla hassas olduğu bu konuların üzdüğünü bilen Sylvia:Abi nişanlımı ala bilir miyim diyerek Robert in elinden tuttuğu gibi koşarcasına bahçeye fırladılar.
Köyün oldukça geniş meydanında düğün için hararetli bir hazırlık göze çarpmaktaydı yedisinden yetmişine tüm köylü olanca gayretiyle ellerinden gelen tüm çabayı gösteriyordu burada yaz mevsimindeki düğünler köy meydanında yapılırdı. Bu gelenek neredeyse yüzlerce yıldır değişmemişti.
Bir tarafta kadınlar yaktıkları ateşin üzerine oturttukları devasa kazanları kesilen koyunların pişirilmesi için hazırlarken diğer yanda birkaç köylü koyunların derilerini yüzüp onları parçalara ayırmaya başlamışlardı.Maria ana elinde upuzun sopası sağa sola emirler yağdırmaktaydı koyunlardan ikisi parçalanmayacak ha diye uyarıda bulunmayı ihmal etmedi..
Köyde ne zaman bir düğünden söz edilecek olsa yemekler konusunda Maria anadan başkasının adı akla gelmezdi.Bu seferde öyle olmuştu.Maria ana Düğün yemeği olarak Geleneksel bir yemek çeşidi tereyağlı dövme pilavı kuru fasulye sulu patates ve içi pirinç ve ciğer ile doldurulmuş kuzu dolması ve ateş üzerinde çevrilmekte olan kuzu çevirmeyi uygun görmüştü.Böylelikle düğün sahipleri ve damat a özel ilgi duyduğunu da belirtmiş olmaktaydı
Atalarından kalan en önemli miraslarından biri de zengin düğün yemekleri mönüsü ile gelenekleri idi.Ataları orta Asya steplerinden bu coğrafya ya göç ile gelmişlerdi.Oldukça savaşçı bir milletin fertleri idiler çok iyi at binerlerdi. ülkenin tamamına yakını biri birilerine soy birliği ile bağlı birkaç guruptan meydana gelmekteydi.Robert te bu temel guruplardan birisinin üyesiydi ve Sylvia ile evlenebilmesi bu sebepten mümkün olabilmişti aksi halde diğer azınlık guruplarından birine mensup olsaydı bu evlilik olamazdı.Bu konuda çok tutucuydular.
Birkaç kadın ellerinde uzun saplı karıştırıcılar olduğu halde yayıklar içinde ayran çırpmakla meşguldüler..
Evlerden birinin bahçesinde bir araya gelen birkaç kadın ise hem sohbet ediyor hem de akşamki düğün için güvey balaklavat hamuru açıyorlardı. El değirmeninde yöresel bir fıstık çeşidi balaklavat ın içine konmak için çekiliyordu.
BEBEK
John Rusell in odasına telaş içinde girdi <<dedektif bir yakınınız acilen hasta haneye kaldırılmış,Hemen ilçeye gitmeniz gerekiyor şimdi sizi hasta haneden aradılar.>>Rusell in kalbi duracak gibi oldu.Karen i kendisine haber vermeden hasta haneye götürdükleri için kızgınlıktan ne yapacağını bilemedi.hızla yerinden kalkarken<<ama nasıl olur daha bir saat kadar önce Karen i aramıştım bir şeyi olsaydı mutlaka bana söylerdi>>dedi koşarcasına odadan çıktı merdivenleri hızla indi ve polis merkezinin karşısındaki parkın yanındaki sırada bekleyen taksiye doğru kuvvetli bir ıslık çaldı.Buralarda sesini duyurabilmek için insanlar uzaktakine ıslık çalarlardı.<<Acele Krugerin devlet hasta hanesine>> direktif verircesine ağzından sertçe çıkan ifadeye şoför <<Derhal efendim >>diye cevap verdi.İkisinin de ağzını bıçak açmıyordu.şoför sohbet ederek Rusell i rahatlatmaya çalıştı ama söylediklerini yalnızca kendisi duyuyordu.Durum kötü galiba diye düşündü.Öylesine hızlı gidiyorlardı ki tek şeritli çift yönlü yolda Krugerin e varana kadar birkaç kez karşıdan gelen araçlarla burun buruna gelmelerine ramak kaldı. Kırk dakika kadar yol aldıktan sonra Taksi devlet hasta hanesinin önünde acı bir fren yaparak durdu.Rusell şoföre beklemesini söyledi ve hasta hanenin içinde gözden kayboldu ve Danışmadaki görevliye nefes nefese <<Bayan ben dedektif Nielsen Bartminsk ten geliyorum karım acilen hasta hanenize getirilmiş>>Telaş içinde ağzından bu kelimeler döküldü<<dedektif hastanemize bayan Nielsen adında biri yatırılmadı ama Bartminsk ten kanamalı bir hasta geldi..ee bakalım adı neydi..evet buldum bayan Jenifer Hanley >>dediğinde Rusell in başından aşağıya kaynar sular dökülür gibi oldu.İşte olan olmuştu Jenifer kendisinden hamileydi ve onun için kendi adı verilmişti.Kan ter içinde danışmadaki görevlinin kendisini yönlendirdiği kadın doğum yoğun bakım ünitesinin önünde buldu kendisini.Tam kapıya gelmişti ki Rusell diye çağırıldığını duydu.Karenin sesine ne kadar benziyordu döndü ve olduğu yere çakıldı kaldı.Bu Karen di yanında komşularından orta yaşlı bir kadın ile birlikte oturdukları koltuklardan kalkarak Rusell e doğru yürümeye başladılar.<<Sevgilim Jenifer kanama geçirdi şimdi içeride yatıyor onu biz getirdik seni aradık ama dışarıdaymışsın cep telefonun da kapalıydı ulaşamadık>>Rusell ne yapacağını bilemiyordu, ne cevap vermeliydi bir yanda karısı vardı ve bir şey bilmemeliydi diğer yanda ise karısının çocukluk arkadaşı bebeklerini doğurmak üzereydi ve Rusell yasak aşkından da olsa ilk defa baba olmanın heyecanı içindeydi ama bunu gizlemeliydi.Bu düşüncelerle Karen in gözlerine donuk donuk bakmakta söylediklerini anlamaya çalışmaktaydı.<<Bayan Jenifer Hanley in yakınları lütfen danışmaya >> anonsu ile irkildiler.<<Aşkım hemen gidelim mutlaka önemli bir durum var>>Karen in gözlerine minnetle baktı ve koşar adım danışmaya geldiler.Bay Nielsen doktor Talbout sizinle görüşmek istiyor dediğinde Rusell ölecek gibi oldu.Karen<<Canım sen doktorla görüş ben burada bekliyorum>>dedi.Rusell derin bir nefes aldı ve doktorun odasından içeriye girdi.<<Ben dedektif Rusell Nielsen sanırım benimle görüşmek istemişsiniz doktor>>dedi<<Bayım eşinizin durumu çok ağır ikiz bebeklerinizden birisi içerde ölmüş ama daha vahim bir şey var karınız hamileliğin başında kontrol edilseydi bebekler kürete edilip alınırdı yaptığımız testlerde de kanda plazma seviyesi çok düşük çıktı yani karınızın kurtulma şansı yok ve bu aşamada yalnızca sağ olan bebeğin kurtulma şansı var karınızı kan nakledildi gerekli her şey yapıldığı halde tablo bir türlü düzelmedi şu anda yaşam destek makinesine bağlı ve ümit yok çok üzgünüm>> dedi.Rusell in içi dağlanır gibi oldu <<bu duruma ben sebep oldum kahretsin kendime hakim olsaydım Jenifer hayatta olacaktı>>Çok üzgün bir halde doktorun odasından dışarı çıktı.<<Allahım ne olur onun ölmesine izin verme sana yalvarıyorum>>Karen neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.Rusell Jenifer in durumunu kısa ve kesik kelimelerle anlattı gözleri dolmuştu.Karen çantasından çıkardığı mendil le Rusell in gözlerini sildi,Kocasını başını kendi göğsüne doğru çekti ve küçük bir çocuğun başını okşar gibi saçlarını okşamaya başladı.
Ölümün soğuk keskin çığlığı Jenifer i aniden yakalamıştı oysa yeni doğacak bebeği için neleri göze almış ne planlar yapmıştı.Jenifer ölürken içinde yaşattığı capcanlı bir beden ölü ikizinden önce doğmuş ve dünyaya merhaba demişti.Rusell yasak aşkının yaşam destek ünitesine bağlı bedenini izlerken bir yandan da yoğun bir şekilde düşünüyor ve neler yapılması gerektiğini planlıyordu.Jenifer in onca yaptığı şeye karşın içinde ağrıyan bir şeylerin duygusu vardı Rusell in nede olsa oğlunun annesine duyduğu ilk günlerden kalma bir sevgi kalıntısı bir yerlerde kendisini unutturarak yaşamaya devam etmişti. ve son nefes ile birlikte bu sevgi kalıntıları yerini bulanık bir duygu sarmalına terk etti ve bir müddet sonra oda silindi ve gitti Jenifer in hayali gibi her şeye rağmen başlangıçta uysal seksi ve zarif bir kadının nice sonra bir canavara dönüşümünü izlemişti hayatı kendisine nasıl zehir ettiğini hatırladı..Karen in kasabaya gelişi ile birlikte Jenifer in şeytanın bile aklına gelmeyecek şekilde uyguladığı bezdirme taktikleri ile kin ve öfke seansları arasındaki yalpalamaları,Rusell i iki arada bir derede bırakan düşünme yetilerini elinden alan saldırıları hepsi Karen in yanında ve ona hissettirilmeden yapılan ip cambazlıkları.
Rusell Jenifer in üzerine eğildi bir anda sapsarı ve kaskatı kesilen yüzüne baktı gözlerinin o eski ışıltıları kaybolmuştu.Erkeksi göz yaşlarını daha fazla tutamadı ve birkaç damla yaş süzüldü Jenifer in sararmış tenine değdi aktı gitti.Yüreğine baskı yapan kanı çaydanlıkta kaynayan su gibi fokurdamaya başlamıştı.Başı son hızla dönüyor ayakları yerden kesilir gibi oluyordu ama ısrarla direniyor gibiydi.Kocasını bu gelgitleri arasında için için yaşadığı benlik savaşına yenik düşeceği korkusu ile Karen Rusell in yanına geldi ve ellerinden sıkı sıkıya tuttu.Ancak Karenin bu davranışı karşısında Rusell elini yılan sokmuş gibi irkildi ve tepki ile geri çekildi.İkisi de okyanusta fırtınalara tutulan gemiler gibi pusula dan yoksun el yordamıyla limana ulaşma gayretlerini gizlemeye çabalıyordu.Derken yoğun bakımın kapısından içeriye girenlerle birlikte kılavuz kaptan gelmiş buz gibi bir soğuk dalga Rusell i baştan aşağı titreme krizlerine soktu.Hemşire ve beraberinde sedyeyi sürükleyen sağlık memuru doğum hanede masada yatan Jenifer in cansız vücudunu alıp gittiler.Karen yıllardır özlemini çektiği tam kavuştum dediği sırada yitirdiği çocukluk arkadaşının ardından baka kaldı.İçinden ağlamak gelmiyordu.Çok sevdiği iki insanın yasak aşklarına tanıklık ettiği ve aralarında imalı konuşmalarla birbirlerine mesajlar yolladıkları halde hiçbir şey anlamamış gibi yapmak zorunda kalmıştı. Geceleri yatağında için için göz yaşları dökmüş ve kocasına bir çocuk verememesinin ezikliği içinde olana bitene rıza göstermişti.Jenifer ile çocukluklarında oyuncak bebeklerini birbirlerinden kıskanmadan paylaştıklarını irkilerek hatırladı.Ama kocasını en yakın arkadaşı ile paylaşacağını o zamanlar bilemezdi. Rusell bu acı durma ve içinde saklamaya çalıştığı isyanına yenik düştü boylu boyunca yere serildi.<<Jenifer,Jenifer affet hata bendeydi, olmamalıydı o Jenifer>>Yattığı yerde gözlerinden sicim gibi boşalan yaşlarla birlikte sayıklayarak kendine geldi.Karen kadınlık gururu yerle bir olduğu halde ısrarla kocasının gözlerinden akan yaşları silerken Bayan norma Jenifer in kimin bebeğini doğurduğunu daha yeni anlamış fakat Karenin sadakatinden ve tepkisizliğinden ötürü afallamış bir şekilde tek kelime bile etmeden onları seyrediyor ne denilmesi gerektiğini bilemiyordu. Jenifer in annesi semt pazarına gittiği sırada Jenifer in sancıları tuttuğundan olaydan ve kızının öldüğünden haberdar değildi bir müddet sonra Bayan norma nın aklına gelmiş ve bayan Sonya haberdar edilmişti.Rusell yatağında kendine geldikten sonra Karen izin istemiş ve yüzünü yıkamak üzere çıkmıştı.Karen çıkar çıkmaz Bayan Sonya hıçkıra hıçkıra Rusell in yattığı odadan içeri girdi.<<Kızıma ne oldu öldü diyorlar doğrumu bayım>>Rusell in gözleri kan çanağına dönmüştü başın bayan Sonya ya çevirdi.<<Maalesef bayan onu kaybettik>>hışımla Rusell in üzerine yürürken bayan Norma ona engel oldu<<Kendine gel Sonya ! bu da bizimkinin bir başka şekli değilmi ha!>>sesinde tehditkar bir ifade vardı. Bayan Sonya geriledi ve anlaşılmaz bir şekilde itaat ederek odadan çıktı Norma da ardından.Jenifer in cenaze merasiminin üzerinden bir hafta geçmişti.Rusell her sabah olduğu gibi erkenden işine gittiği bir sırada,kapının zili durmamacasına çaldı Karen telaşla elindeki örgüyü kanepenin üzerine bıraktı ve kapıya yöneldi.Soluk tenli yer yer beyazlıkların hakim olduğu hafif dalgalı saçlı kilolu yaşlıca bir bayandı kapıyı çalan.<<Ben Jenifer in annesiyim sende Karen olmalısın,Hala çok sıskasın biliyor musun?>> dediğinde kalbi duracak gibi oldu.Birkaç kez onu evlerinin balkonunda görmüştü görmesine ama yıllar sonra ilk defa karşı karşıya gelmişlerdi. Az sonra duymayı beklediği ancak bundan kaçınmak içinde günlerdir dualar ettiği gerçeklerle yüzleşmeye hazır his etmiyordu kendisini.<<içeri buyurun bayan..>> dedi<< buyurun sonya bayan sonya>>diye kekeledi.daha önceden sobadan tüten dumandan dolayı salona yanık kömür kokuları sinmiş ti.Yaşlı kadın iki eliyle olmayan dumandan rahatsızlığını belli eder gibi yüzünü havalandırdı.<<isterseniz pencereleri açayım>> diye sordu ve pencerelere yöneldi <<yerine otur genç bayan>> sesinde otoriter bir tonlama vardı gözleri gözlük camlarının arkasında çok büyük görünüyordu.Gergin ve ürkütücü bir havası vardı ve Jenifer ile oynamak için onların evine gitmek yerine Jenifer i kendi evlerinin bahçesine çağırırdı.<<çok fazla kalmayacağım Karen ayrıca benden hala korkman için bir neden de yok >>dedi Karen olduğu yerde çakılıp kalmıştı.Bu kadın düşüncelerini okuyordu sanki.Jenifer i herkesin içinde birkaç kere evire çevire dövdüğünü gördüğü günden sonra Bayan Sonya dan çok korkmuştu.
<<Kocanı da suçlamıyorum>> diye konuşmasını sürdürdü derin bir nefes aldı ve ardından<<Jenifer i çok defa uyardım ama o hep dik başlı bir kızdı kendi bildiğinden şaşmazdı>> olduğu yerde hafifçe sendeledi Karen onu kolundan tutup koltuğa oturtu.Karen her ikisinin stres ini iyi kaynatılmış koyu birer fincan kahve nin giderebileceğini düşündü. <<size bir fincan kahve ikram edeyim döndüğümde uzun uzun konuşuruz>> diyerek mutfağa doğru koşar adım ilerledi iki gözünden sağanak halinde yaşlar boşalıyordu.<<Bütün bunları hak etmek için ne yaptım Tanrım>>Karşılıklı kahvelerini yudumlarken birbirilerine yabancı gibi duran iki kadın göz ucu ile de olsa karşısındakinin nasıl tepki vereceğini anlamak ister gibiydiler.
<<Kızım ben yaşlı bir kadınım ve çok hastayım hayatta Jenifer den başka kimsem de yoktu o da gitti ben bu halimle onların bebeğine bakamayacağım sanırım seninde çocuğun olmuyormuş Jenifer in bebeğine senden iyi bakacak başka bir kadın olmadığını düşünüyorum,ama ben istemem demek senin en tabii hakkın birkaç gün içinde bana ne düşündüğünüzü söyleyin aksi halde bebeği yetiştirme yurduna vereceğim kocana bunu lütfen ilet çözüm bulsun nede olsa babası o bunu biliyor olmalısın >>Bildiği ama duymak istemediği kelimeler yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı Bayan Sonya Dolambaçlı yollara sapmadan niyetini çok açık bir şekilde bir çırpıda anlatmanın rahatlığı ile dimdik oturduğu koltuğa sırtını yasladı ve gevşedi.Karen duyduğu bu yarı aşağılayıcı ve ezen sözler karşısında metanetini bir an için kaybetti ve yeniden hıçkırarak ağlamaya başladı.<<O benim en iyi arkadaşımdı bayan Sonya yıllarca onu aradım ama bu gün çocukluğumda her şeyimizi paylaştığım arkadaşımın kocamdan olan bebeğini de paylaşmam fikri içimi tuhaf ve acı dolu duyguların sarmasına neden oluyor,bu yüzden ağlıyorum.Aldatılmanın göz yaşları bunlar beni anlıyor musunuz.>>Dedikten sonra Bayan Sonya nın şefkatle kendisine sarılması karşısında son derece katı ve otoriter bu kadının da aslında yumuşacık bir kalbi olduğunu anladı ve dimdik durmalı ve daha fazla ezilmemeliydi başka yapacağı bir şey olmadığını kocasını hala çok sevdiğini düşündü kırılmış kadınlık duyguları ile hareket etmenin faydasız bir çaba olacağını biliyordu kendini topladı ve <<Siz hiç merak etmeyin Bayan sonya bu bebek benim için çok önemli iki insanın bana bir hediyesi ona gözüm gibi bakacağıma size söz veriyorum.>>
Rusell kapını anahtarını usulca çevirip içeri girdi ve salondaki kanepenin üzerinde Karen i bebeğin mamasını yedirirken buldu.Bir anda yüzü al al oldu.Ne söylemesi gerektiğine dair hiçbir şey bilmiyordu.Karen ile göz göze geldiler başını utançla öne eğdi <<Sevgilim bebeğimize bir isim koymadığımızın farkında mısın>>Karen her şeyi biliyordu ve Rusell in açıklamasını beklemeden bebeğe sahip çıkmıştı belli ki durumu kabullenmişti ama Rusell Karısının bu fedakar davranışı karşısında daha fazla tutunamadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.Ona nasıl bir ruh halindeyken başına gelenleri soluksuz bir şekilde anlatmaya başladı.Karşılıklı ağlamalarından ürken bebek bastı çığlığı.Karen hemen bebeği bağrına bastı ağlama yavrum ağlama bir tanem diye oyalarken bir eliyle de bebeğin sırtını sıvazlıyor onu sakinleştirmeye çabalıyordu.Rusell e dönüp bak babası ağzı burnu gözleri aynı sana benziyor hık demiş burnundan düşmüş gibi.Karen böyle davranarak Rusell ı hem rahatlatmayı hem de bebeğe iyice alışmasını sağlamayı ve kendisinin bu durumu problem yapmadığını belli eden mesajlar veriyordu. Ancak; içinde kasırgalar kopmaktaydı.Bartminsk e gelmeden önceki bütün hayatını unutmuş gibiydi.yüreğinde vahşi ama bir o kadarda korkak hisler kararlılıkla kararsızlık at başı saniye saniye yer değiştirmekteydi.
Hava her zamankinden daha soğuk sanki dedi ateşler içinde yanıyordu ah yerimden bir kalkabilsem sobayı yakardım ama gücüm sanki elimden alındı hiç kıpırdayamıyorum
<<Kimin gözleri en çok mavi yani masmavi ben kimim sen kimsin bu beyaz elbiseyi neden giymişler yoksa bunlar melek mi? >>kapalı gözlerinden yaşlar iniyordu <<Sylvia sen çocuktun çocuk ol çocuğum>>
Beynindeki bu saplantılara erkekçe duygularla karşı koymaya çabalıyordu.Ona karşı ilk defa böylesine diklenmem karşısında yarı şaşkın bir halde ağzından fısıltı karışımı bir şeyler dökülse de neler söylemeye çalıştığını anlayamamıştım.İçten içe büyük çalkantılar yaşadığı belli idi.Yüzünün şekli sık sık değişmese onun bir kaya kadar sert görüntüsü karşısında bir anda çözülebilirdim.
Ruhumda tamiri çok güç ağır yaralar taşıyarak kararlı adımlarla birkaç saat kadar dolanıp durdum.Çok üzgündüm yinede cesaretimi yitirirsem her şeyin sonunu kendi ellerimle getireceğimi biliyordum.yürüdüğüm yollar içimdeki boşluğu doldurmuyordu belikli kader denen şey buydu ve ne kadar çabalasan da yaşanılacak şeylerin önünü alabilme gücümüz yoktu.Anılar ve yaşanılan onca güzel şey ve karşılığında aldatılma duygusu bir dolu kalabalık düşünce ordusu beynime çivi gibi çakılı kalmıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.