- 745 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (22)
Doktor sessizce dinliyordu Ayşe’yi. Çok genç bir kadın, üç çocuk sahibi, üstelik evden kaçmış. Şivesi düzgün, kelimeleri seçerek kullanıyordu. Hikâyenin sonunu merak ediyordu. Çünkü bu anlattığı hikâyeye hiç yabancı değildi Doktor.
“ Şehirde çok iyi insanlarla karşılaştığım gibi, kötülerle de karşılaştım. Üstelik bu kötülük nerdeyse benim hayatımı bitirdiği gibi, çocuklarımın hayatını da bitirecekti. Neyse ki oradan da kaçmayı başardım derken aynı olay bir yıldır hem çocuklarıma, hem bana cehennem hayatı yaşatıyor. Aslında kendimden hiç korkum yok. Çocuklarıma zarar gelir endişesi ile gece gündüz uyku uyumaz oldum. Bu korkuları üç çocuğum ve bana yaşatanlardan biri sizsiniz doktor bey”
“Ben miyim? Ben sizi tanımıyorum bile. Size nasıl bir korku yaşatmış olabilirim, hiç anlamadım inanın. Daha detaylı anlatır mısınız lütfen?
“Anlatıyorum Doktor Bey, Bundan on bir ay önce, size bir bayan getirmişler zehirlenmiş bir şekilde. Siz kurtarmışsınız o bayanı. Sonra bir rapor yazmışsınız bir maddeden dolayı zehirlenmiş diye. O madde de dışarıdan verilen bir maddeymiş. Kolay kolay bulunmazmış. Sonra, o bayana ilk verdiğiniz rapor ile sonra verdiğini rapor farklıymış. Şimdi ben o bayana şahitlik yapacağım. Şahitlik yapmamam için o bayanın eşi durmadan tehdit ediyor beni. Çocuklarımın peşinde. Bir yıldır neler yaşadık bir bilseniz.”
“Tam tarihini. O bayanın adını, soyadını söyler misiniz? Şimdi hatırlamıyorum olayı. Ama rapor değişikliği hiç yapmadım. Onu biliyorum”
Ayşe’nin o tarihi unutması imkânsızdı. Çünkü o olay onun hayatında çok fazla yer almıştı. Tam tarihi. Hastanın adını soyadını söyledi. Doktor yerinden kalktı. Bir dosya çıkarttı. Evet, o tarihte yazmış olduğu bir rapor vardı dosyada. Ama bir yanlışlık vardı. Hemen masasına oturdu. Kilitli olan çekmecesinden bir dosya çıkarttı ve oradan da bir kâğıt aldı. İki rapor da elindeydi. Masasından çıkarttığı rapor ile dosyadan çıkan rapor farklıydı
“Gül hanımı hatırladım. Raporlarda elimde. Ama bu raporların ikisi aynı olması gerekirken, biri diğerinden farklı. Nasıl farklı olabilir anlamadım. Bende ki orijinal rapor. Ama dosyadan aldığım raporda bir oyunlar dönmüş sanki” diye sesli düşünmüştü.
Doktor şaşkın şaşkın Ayşe’nin yüzüne bakıyor. Ona bir şeyler söylemek istiyor ama söyleyemiyordu.
“Raporlar nasıl değişir ki doktor bey?”
“Bilmiyorum, bilmiyorum ama öğreneceğim. Ben hiç kimseye rapor vermedim onu biliyorum”
“Nasıl olur, Gül hanımın avukatı gelip sizinle konuşup, sizden bu raporu almadı mı?
“Hayır, Ayşe Hanım. Ben hiç kimseyle konuşmadım. Kimseye de ifade vermedim. Kimse bana Gül Hanım hakkında soru sormadı. Kafam allak bullak oldu. Bir çay içeyim belki kendime gelirim. Size de söylüyorum”
Doktor zile bastığında, sekreter içeri girmiş, yine Ayşe’nin bakışları sekretere takılmıştı. Bu kadını tanıyordu. “Lanet olsun, nerden tanıyorum ben bu bayanı” diye geçirdi içinden.
Doktor iki çay söyledi sekretere ve sekreter kapıyı kapatıp, çıktı. Ayşe hala Sekreteri düşünüyordu. Sonra birden.
“Tamam, şimdi buldum nerden tanıdığımı bu bayanı”
“Kimi Ayşe Hanım. Kimi tanıdınız”?
“Sizin sekreterinizi. Geldiğimden beri onu bir yerden tanıyorum diye düşünüyordum ama bulamamıştım. Şimdi buldum”
Kapı çalınınca Ayşe hemen sustu. Doktor, Ayşe’nin susmasından anlamıştı onun yanında bir şey konuşmak istemediğini. Çayları bırakıp odadan dışarı çıktı tekrar sekreter.
“Nerden tanıyorsunuz siz Mürvet hanımı?
“Adı Mürvet mi? Bu bayanın resmini Bülent beyin cüzdanında görmüştüm. Onlara ilk gittiğim gün, salondaki masanın tozunu almak için masayı toparlıyordum. Erkek cüzdanı olduğu için iki kanatlı. Kanatları açılmış bir şekilde masanın üstünde duruyordu cüzdan. Ve resim konan yerde de bu bayanın resmi vardı. Kızı falan diye düşündüm o zaman. Sonra, Bülent beyin hiç çocuğu olmadığını öğrendim. Ama şimdi anlıyorum ki bu bayan ile Bülent Bey arasında bir bağlantı var galiba. Yoksa neden bir yabancının cüzdanında bir bayanın resmi olsun ki, değil mi?”
“Ayşe Hanım emin misiniz o resimdeki bayan ile Mürvet hanımın aynı kişi olduğundan. Mürvet Hanım evli, Bir tanede çocuğu var. Bir yanlışlık var bu işte”
“Yok doktor bey eminim. Mürvet Hanım ile o resimdeki kadın aynı kadın”
Kapı vuruldu ve sekreter içeri girdi.
“Doktor bey çıkmayacaksınız galiba. Akşam oldu. Ben çıkabilir miyim işlerim var biraz”
Sekreter doktor ile konuşurken Ayşe yine baştan aşağı kadını süzüyor, o olup olmadığını daha iyi anlamaya çalışıyordu. Doktor bunun farkına vardığı için konuşmayı uzatıyordu.
“Tamam, Mürvet Hanım. Siz çıkabilirsiniz. Ben biraz daha buradayım. İyi akşamlar diliyorum. Ha pardon giderken iki çay daha söyler misiniz bize”
Sekreter gittikten sonra, Doktor Ayşe’ye dönmüş emin olup olmadığını soruyordu.
“Evet, eminim bu kadın Bülent beyin cüzdanında resmini gördüğüm kadın. Doktor bey. Avukat hakan bey bana bir defasında “Gül hanımın avukatı ikili oynayabilir” demişti. Acaba siz yokken, avukat gelip sekreterden bu raporu alıp değiştirmiş olabilir mi. Ya da sekreter hanım bunu yapmış olabilir mi?
“Valla bilmiyorum Ayşe Hanım. Umarım öyle bir şey yoktur. Ama dedik ya insanoğlunu anlamak çok zor diye. Eğer o resimdeki Bayan Mürvet Hanım ise eşine ve çocuğuna acırım. Çok iyi bir eşi var Mürvet hanımın. Ama bunu araştırmaya da değer. Özelikle de bu içinde üç çocuk ve iki bayan varsa. Siz emin olun bunu araştıracağım. Sizinle nasıl irtibat kurabiliriz?
“Bana muhtarlıktan ulaşabilirsiniz. Ama buna gerek yok. Üç gün sonra Gül hanımın mahkemesi var. Sizin o zamana kadar bu olayı çözmenizi dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Umarım çözebilirsiniz ve umarım biz bu beladan kurtarabilirsiniz doktor bey.
“Siz bana muhtarlığın numarasını verin yine de Ayşe Hanım”
Ayşe telefon numarasını yazıp verdi doktora. Ve çayını içip ayrıldı. İşini bitirmiş, yorgun bir şekilde saat on yedi otuz gibi mahalleye gelmişti. Çocuklarını muhtarın evinden almış, kendi evine dönmüştü. Şimdi beklemekten başka bir çaresi yoktu. Bunları yapmasının tek nedeni kendisinin ve çocuklarının hiçbir zarar görmeden bu işten sıyrılmak istemesiydi. Bu adam ceza alıp hapse girmeden Ayşe ve çocukları hep tehlike içinde olacaktı.
Evine girip kapıyı kapattı. Mutfağa geçip hemen çaydanlığı ocağa koydu. Yemeklerini ısıttı, masayı hazırladı. Çocuklarını doyurdu, hepsini odalarına gönderdi, kendi de masanın başına oturmuş olup bitenleri düşünüyordu. Çok yorgundu, bir bardak çay içmiş olsa yorgunluğunu biraz olsun atabilirdi. Çayını bardağına doldurmuştu ki, kapı vuruldu. Hemen kapıyı açtı. Karşısında Hayriye Hanım duruyordu.
“Gel Hayriye abla. Şimdi çay demledim. Birer bardak içeriz değil mi?”
“İçeriz kızım. Merak ettim. Bu akşam geç geldin. Bir sorun yok değil mi?”
“Anlatacağım abla. Umarım bir hata yapmamışımdır. Seninle konuşmak iyi gelecek bana”
Ayşe çayları doldurup masaya bıraktı. İki kadın mutfaktaki masaya oturdu ve Ayşe anlatmaya başladı.
Devam Edecek
YORUMLAR
Ayşe için işler yoluna giriyor galiba. Bir de bu bölümde okumakla adam olunamayacağına bir kez daha tanıklık ettik. Mühim olan insan kendini yetiştirebilsin ve aklını doğru kullanabilsin. Doktoro gitmekle aklını ne kadar doğru kullanabildiğini gördük Ayşe'nin.
Yazı her zamanki gibi akıcıydı.
Sevgilerimle...
“Gel Hayriye abla. Şimdi çay demledim. Birer bardak içeriz değil mi?”
“İçeriz kızım. Merak ettim. Bu akşam geç geldin. Bir sorun yok değil mi?”
“Anlatacağım abla. Umarım bir hata yapmamışımdır. Seninle konuşmak iyi gelecek bana”
Ayşe çayları doldurup masaya bıraktı. İki kadın mutfaktaki masaya oturdu ve Ayşe anlatmaya başladı
merhaba güzel insan şiir de olduğu kadar yazı da da süpersiniz kutlarım yürekten
harika bir şey çıkmış ortaya
sonsuz başarılar
aşkla kalın