--YAĞMURSUZ--
İliklerine kadar aşkı yaşamak ne olsa gerek ki? Onu görememek, günlerce, aylarca hatta belki hiç gelmeyeceğini bile bile yolunu beklemek mi? Gücün bitse takatin kalmasa bile onun adını sayıklamak mıdır?
Onu görebilmek, dokunup koklayabilmek değildir ki aşk. Onu zaten çalan her duygulu şarkıda, suratına tokat gibi inen sert rüzgarlarda, içtiğin sigaranın en koyu yerinde, denize her baktığında bütün güzelliğiyle hissedersin içinde.
En hızlı en tempolu günlerine dahi bir yavaşlık kazandırır, içine bir miskinlik musallat olur. En güzel, en neşeli anlarını onunla paylaşmaktır yanında o olmasa bile. Yolda yürürken küçük bir kız çocuğuna selam vermek kadar neşelidir bazen, bazen de içinde yıllardır yaşadığın şehri ateşe vermek kadar ürkütücüdür içindeki o...
Konuşurkenki ses titremen, muhabbetin en koyu yerindeki suskunluğundur...
Yorgun bir günün ardından gece yastığa başını koyduğunda onun gülümseyen yüzünü görebilmektir çoğu zaman. En sert en yakıcı isyanlarındır, bazen de buğulu
camları onun ismiyle doldurmandır.
Onun bir damlasına muhtaç, baharın hen güzel günlerinde bile kuytuda kalıp susuz kalmış güzel bir bahar çiçeğisindir. Yinede onu beklemektir susuzluktan kuruma pahasına. Onun bir damla yağmuruna muhtaç...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.