- 3120 Okunma
- 39 Yorum
- 0 Beğeni
ESAS OĞLAN/ESAS KIZ
Şuan rakım kaç bilmiyorum ama yükseklerdeyim, çok yükseklerde ve oradan bakıyorum hayata…
Sahne kostümüm üzerimde değil, yönetmen de yok artık beni yönetecek… Serbest çalışıyorum. Yaşamın bana biçtiği rolü şimdi tek başıma oynuyorum. Tek kişilik bir oyun bu, beceriksizce de olsa başarıyla ve hakkını vererek oynamaya çalışıyorum. Ne kadar başardığım tartışılır ama çaba gösteriyorum bu da takdire değmez mi?
Hayatta ki rolümüzde hangimiz tam anlamıyla kendimiz olduk acaba?
İşine gönülsüzce giden, üniversite sınavında açıkta kalmamak için kazandığı bölüme razı olup sevmediği bir işi yapan mı? Bu rol onun değil…
Sevmediği halde ailesinin zoruyla/dayatmasıyla sevmediği kadın/adamla evlenen mi?
Bu rol de onun değil. Buradaki mutlu /mutsuz, anne/baba o olmamalıydı. O sevdiği bir rolde olmalıydı. Böyle olunca birilerinin bize sunduğu ya da dayattığı yaşamları sahneliyor olmuyor muyuz? ( Mutlu da mutsuz da olsak seçim bizimdir ve sonuçlarına katlanırız kimseye dert yanmadan… Rolü biz seçtik, şikayet etmeye hakkımız yok…)
Zamanla bu role öylesine kaptırıyoruz ki kendimizi ve o kadar ustaca oynuyoruz ki rol üzerimize yapışıp kalıyor. Yönetmenimiz başka bir rol vermez oluyor bize “ bak bu rol sana çok yakıştı, çok da güzel oynuyorsun, bunu senden başkası bu kadar güzel oynayamaz, devam et…”
Karşı çıkmıyoruz/çıkamıyoruz. Oynamaya devam ediyoruz. Aile içindeki mutlu kadın/erkek oluyoruz. Olduğumuzu var sayıyoruz ya da. Çocuklarını çok seven bir anne oluyoruz, ona adıyoruz kendimizi. Yaşamımızı ona endeksliyoruz. Sevdiklerimizi üzmemek için kendimizi üzmeyi mutsuz etmeyi göze alıyoruz. Ama bilmiyoruz ki bir gün herkes kendi hayatını yaşamak için kanat açıp uçacak , kendine ait bir yaşam kuracak ve o da sahnede yerini alacak. O zaman, yalnız kaldığımızda, dönüp arkamıza baktığımızda ne göreceğiz acaba? Çocuklarımıza değer verip onlara hak ettikleri sevgiyi-ilgiyi gösterip hayata hazırladığımız için mutlu olacağız, vicdanımız bu konuda rahat olacak buna adım gibi eminim. Ama ya daha sonra…
Hayatın bir bölümünde istemesek de elde olan ya da olmayan nedenlerle istemediğimiz rolleri oynuyoruz sonuçta. Ha, oynamamak elimizde mi? Evet bir açıdan elimizde. Dur! demeyi bilmek örneğin, elimizde. Hayır! demeyi bilmek elimizde. Haksızlığa uğramak her zaman olası ve uğruyoruz da. Ama şu da bir gerçek bize sunulan rolü oynamak istemediğimizde işsiz kalmak, sahneden atılmak, kapı önüne konmak da var. O durumda, eğer kendi ayakları üzerinde duramayacak pozisyondaysak , sonuçlara katlanmak zor. Bunu göze almak çoğu için zor. Bu yüzdendir ki rolümüzü layıkıyla oynamaya devam etmek zorunda kalıyoruz bir çoğumuz. Bu anlamda esas oğlanın işi bir nebze daha kolay çünkü sahneyi kolaylıkla terk edebilir. Esas kız ekonomik anlamda güçlü değilse sahnede kalır rolünün hakkını layıkıyla vermek durumundadır. Ne zaman ki o keskin bıçak kemiğe dayanır, kan akıtmaya can yakmaya başlar, o zaman ipler kopar…
Artık her şeyi göze almış demektir esas kız…
Hayat sahnesinde artık tek kişilik oyununu oynamaya hazırdır…
YORUMLAR
Yoğun çalışma gündemim nedeniyle, siteye uğruyamıyorum.
Sevigili şairem, arkadaşlarım öylesine güzel şeyler yazmışlar ki, yazınız üzerinde farklı bir yorum yapmak nasıl olur diye düşünüp durdum...
İnanın, okumadım, seyrettim. Film kareleri gibi...
Tek tek...
Güzeldi sevgili S_Lavinya...
Göze alınıyorsa her şey, bu güç demektir. Bu, azim demektir! Bu ,meydan okumak demektir...Hadi hayırlısı, diyorum...Yolunuz açık olsun! Hayat bu, roller pay edilmiş bir şekilde...Kimse kimsenin rolünü üstlenemez...Yaşam tiyatro değil midir!?
Takdirlerim ve sevgimle...
herkese biçilmiş bir rol ve herkes için bir maske var değil mi çoğumuz için doğuduğumuzda maskeler roller hazırdır erkeklerin rolleri silahla başlar kavgayla küfürle devam eder kısların ki bebek oyuncaklarla başlar bulaşıkla ve sabretmekle çile çekmekle devam eder.böylece koca koca hayatlar koca koca insanlar yakılır yıkılır savrulup gider hayat karşısında ayakta duramaz evet esas oğlanlar ve esas kızlar içimizi acıtan ömrümüzün bu basit ama yakıcı destanı böyle sürer gider umarım herkes birgün bu zincirleri kırmanın bir yolunu bulur umarım herkes bir gün insanları anlamanın ne kadar kolay olduğunu fark eder yüreğine sağlık ne güsel bir yazıydı sıcaktı.teşekkürler.
Hayatın bir bölümünde istemesek de elde olan ya da olmayan nedenlerle istemediğimiz rolleri oynuyoruz sonuçta. Ha, oynamamak elimizde mi? Evet bir açıdan elimizde. Dur! demeyi bilmek örneğin, elimizde. Hayır! demeyi bilmek elimizde. Haksızlığa uğramak her zaman olası ve uğruyoruz da. Ama şu da bir gerçek bize sunulan rolü oynamak istemediğimizde işsiz kalmak, sahneden atılmak, kapı önüne konmak da var. O durumda, eğer kendi ayakları üzerinde duramayacak pozisyondaysak , sonuçlara katlanmak zor. Bunu göze almak çoğu için zor. Bu yüzdendir ki rolümüzü layıkıyla oynamaya devam etmek zorunda kalıyoruz bir çoğumuz. Bu anlamda esas oğlanın işi bir nebze daha kolay çünkü sahneyi kolaylıkla terk edebilir. Esas kız ekonomik anlamda güçlü değilse sahnede kalır rolünün hakkını layıkıyla vermek durumundadır. Ne zaman ki o keskin bıçak kemiğe dayanır, kan akıtmaya can yakmaya başlar, o zaman ipler kopar…
Artık her şeyi göze almış demektir esas kız…
Hayat sahnesinde artık tek kişilik oyununu oynamaya hazırdır…
.....................
hayatın ortasından
dahası içinden ne güzel seslenmişsiniz dostum.
saygımla.
Merhaba S_Lavinia... Öncelikle çok geç geldiğim için kusuruma bakmayınız...
Bu günlerde Kİ ROLÜM "TEMPO"
Evet efendim çok önemli toplumsal yani toplumun tamamını psikolojik açıdan etkileyen herkesin kendini bulacağı bir konu ve bu konunun da çok güzel kaleme alındığı bir yazı okudum. Arkadaşlarımın da konuya bakış açılarını yorumlarında okumuş bulundum geç kalmışlığımla...
Yazınıza baştan sona katılıyorum. Herkes maalesefki öğretilenlerle yaşamını devam ettirmek zorunda kalıyor. Öğretilerin kimi doğru kimi fikirlerimizle günümüzde kabul edemeyeceğimiz fakat kabul edemeyenler olarak da maalesef üstümüze biçilen rolleri bu sahnede oynamak zorunda kaldıklarımız. Kimi mesleki ayakta kalmamız için gerekli, yaşamımızı daha iyi devam ettirebilmek adına sevdiğimiz, ilgi duyduğumuz, başarılı olacağımız meslekleri seçme şansımız olmaması nedeniyle ki bu da başlı başına ayrıca incelenmesi ve dile getirilmesi gereken, sosyal ve ekonomik bir yaramız. Kimi özel hayatımız, yaşamdan beklentilerimiz, beklentilerimizi arka odalardaki raflara kaldırmamız, istenmeden yapılan evlilikler sonu hüsran dolu insanlar, isteyerek yapılanlar bunlardan da sonu hüsran dolu insanlar. Bir yandan da sadece kendini düşünen sorumluluklarından kaçan egosu tepede insanlar...
Bu konular sıralamakla bitmez. Hele de bizim gibi geri kalmış, gelişememiş, gelişmesi de engellenilmeye çalışan bir ülke de yaşamlarını sürdürenlerdaha doğrusu sürdürmeye çalışanlar topluluğu...
Uzun yıllardır ülke' mizde herkes kendi hayatını yaşar, kendinizi düşünün (bencil olun) sloganlarıyla adeta insanlarımızın beynini yıkayıp bizim almaktan çok vermekten haz alan, paylaşımdan mutlu olan toplumumuzun öz kültürü bozularak bireysellik duyguları aşılandı. Herkes sadece kendini düşünmeye başlayınca bardaklarının dolu tarafını değil de boş taraflarını düşünmeye başladıkları için, ben kendi hayatımı yaşayamadım hayat geçici hayatım bitti başkaları için uğraşmakla gibi benlik duyguları bence insanları mutsuzluğa daha çok sürükledi. Halbuki biz benlikten çok biz diyen bir toplumken birimizin sıkıntısı hepimizin değil miydi? Hayatın anlamı paylaşımla daha güzel değil miydi. Üretim toplumuyken, birden tüketim toplumu haline geldiğimiz için, azla ya da elimizde ki sahip olduğumuz değerlerle yetinemez herşeyin bir daha fazlasına sahip olmayı hedef belirlediğimiz için belki de uzağa bakmaktan yakınımızda ki güzellikleri ve güzel değerleri görememeye başlamışızdır diye de düşünüyorum. Bu demek değil ki kadınlarımız ekonomik özgürlüklerine sahip olmasınlar, çekilemeyecek dahi olsa evliliklerini yürütsünler ya da mutluluk rolü oynasınlar elbette bunları savunmuyorum. Ülke'mizinde geri kalmışlığını ve elimizi nereye atsak elimizde kaldığını farketmiyelim demek istemiyorum. Gerekse birey olarak gerekse toplumsal olarak ileriye sürekli ileriye bakalım fakat elimizde ki değerlerimizi de kaybetmeden güzelliklerimizi de yitirmeden yol almaya devam edersek ben biz dersem sen biz dersen biz biz dersek o zaman herkes bir diğerini düşünürse o zaman zaten mutsuzluk diye sevgisizlik diye bir eksiğimizin kalmayacağını düşünüyorum...
Aslında bu kadar değil bu konuyla ilgili yazacaklarım fakat bu konudan 1000 sayfa yazı yazılabilir.
Kısa yazma sebebiyle yorumumun özü umarım anlaşılır.
SONUÇ: SEN, BEN DEĞİL. BİZ. ESES OĞLAN ESAS KIZ DEĞİL. İNSAN...
KUTLARIM SİZİ SAYFALARCA AYRI AYRI YAZILABİLECEK KONULARI BİR ARAYA TOPLAYARAK KISA FAKAT ÇOK ŞEY ANLATARAK VE ÜZERİNDE DÜŞÜNMEYİ GEREKTİREN BİR YAZIYI USTA BİR KALEMİ BİR PROFESYONEL YAZARI KISKANDIRACAK KADAR GÜZEL BİR TARZ VE ANLATIŞLA BİZLERLE PAYLAŞTIĞINIZ BİZLERE OKUTTURDUĞUNUZ İÇİN.
kALEMİNİİNZ VE PAYLAŞIMINIZIN BOL OLMASI DİLEKLERİMLE SAYFANIZA SEVGİ BIRAKIYORUM.
AH AAH! Kadın hakkında o kadar aşırı uçları yaşıyoruzki !Resmettiğiniz dünyanın kadını apayrı bir uç,bir de günümüzün kadınını çağdaşlaştırmak adına ,kadının güzelliğini ve dişiliğini ön plana çıkararak kapitalist tuzaklar içersinde ,kadını sadece para kazandıran bir meta haline getiren bir başka dünya.. orta yolu ı bulamadık bir türlü!..selam ve sevgilerimle..TAMER
Hayatta ki rolümüzde hangimiz tam anlamıyla kendimiz olduk acaba?
İşine gönülsüzce giden, üniversite sınavında açıkta kalmamak için kazandığı bölüme razı olup sevmediği bir işi yapan mı? Bu rol onun değil…
Sevmediği halde ailesinin zoruyla/dayatmasıyla sevmediği kadın/adamla evlenen mi?
Bu rol de onun değil. Buradaki mutlu /mutsuz, anne/baba o olmamalıydı. O sevdiği bir rolde olmalıydı. Böyle olunca birilerinin bize sunduğu ya da dayattığı yaşamları sahneliyor olmuyor muyuz? ( Mutlu da mutsuz da olsak seçim bizimdir ve sonuçlarına katlanırız kimseye dert yanmadan… Rolü biz seçtik, şikayet etmeye hakkımız yok…)
harika olduğu kadar çok önemli bir konu gerçektende kişisel eğitimin,kültürün ne kadar önemli olduğu vurgulanmış kutlarım harikasın...
Hayat akışında kendi rolünü oynayan varmı acaba bence bu çok düşündürücü yalan oyunların oynandığı gerçegi yani..Hayat anotomisini güzel inceleyip gerçek sözlerle açık açıga kaleme alan YÜREĞİ İÇTENLİKLE KUTLARIM BU YAZININ HER DİLİMİNE HER SATIRINA hemfikirim gönül gerçekleri yazdırmaya devam ederken kalemin daim olsun geregini ben söylemiş gibi lanse etmiş yürek adıma TEBRİKLER BİR DAHA...Hariça gözlem ve bakış açısı dogru nokta dogru yer dogru zaman
Hayat zaten bize biçilmiş bir rol değilmidir ki? istesekte istemesekte bu rolü bitirip o sahneden uzaklaşacağız.Önemli olan insanların kendisine rızası dışında biçilmiş olan bu rolü oynarken renklendirmeye ve basitleştirmeye çalışmasıdır.Başkaları için değil, öncelikli olarak kendimiz için yaşamaya çalışmaktır.
Güzel bir konuya değinmişsiniz, keyif le okudum, teşekkürler efendim.
Çamlıgil tarafından 11/3/2009 1:05:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Zamanla bu role öylesine kaptırıyoruz ki kendimizi ve o kadar ustaca oynuyoruz ki rol üzerimize yapışıp kalıyor.
ve bir süre sonra öylesine kanıksanıyor ki rol olduğunu kendimiz bile unutuyor ,rolümüzü kendimiz sanıyor ve sahipleniyoruz...her zaman başrolde olan esas kız ,tüm zorluklara göğüs geren,her yokluğa katlanan,kimileri horlanan,dayak yiyen,bir lokma yediği ekmeği burnundan gelen,güvencesiz ,sigortasız ,karın tokluğuna çalışıp çabalayan emekçiler aslında...her esas kızın bunları yaşmaması için kendine özgüveni olması gerekir ki bu da ekonomik özgürlükten geçer...hoş ekonmoik özgürlüğü olup da bunları yaşayan esas kızların sayısıda azımsanmayacak kadar çok aslında..ilk başta eğitim ki her zaman aynı düşünceyi savunmuşumdur tüm evlatları yetiştiren biz anneler olduğmuza göre yetiştirirken bu düşünceye göre yetiştimek lazım,hem kız çocuklarımı ,hem erkek çocuklarımı ki yaşamda hiç kimse rol yapmadan gerçek kimliğiyle,gerçek duygularıyla yaşamını sürsünler...güzel bir konu,güzel bir yazıydı,yazan yüreğinize sağğlık..sevgilerimle
Ama ya daha sonra…
Hayatın bir bölümünde istemesek de elde olan ya da olmayan nedenlerle istemediğimiz rolleri oynuyoruz sonuçta. Ha, oynamamak elimizde mi? Evet bir açıdan elimizde. Dur! demeyi bilmek örneğin, elimizde. Hayır! demeyi bilmek elimizde. Haksızlığa uğramak her zaman olası ve uğruyoruz da. Ama şu da bir gerçek bize sunulan rolü oynamak istemediğimizde işsiz kalmak, sahneden atılmak, kapı önüne konmak da var. O durumda, eğer kendi ayakları üzerinde duramayacak pozisyondaysak , sonuçlara katlanmak zor. Bunu göze almak çoğu için zor. Bu yüzdendir ki rolümüzü layıkıyla oynamaya devam etmek zorunda kalıyoruz bir çoğumuz. Bu anlamda esas oğlanın işi bir nebze daha kolay çünkü sahneyi kolaylıkla terk edebilir. Esas kız ekonomik anlamda güçlü değilse sahnede kalır rolünün hakkını layıkıyla vermek durumundadır. Ne zaman ki o keskin bıçak kemiğe dayanır, kan akıtmaya can yakmaya başlar, o zaman ipler kopar…
Artık her şeyi göze almış demektir esas kız…
Hayat sahnesinde artık tek kişilik oyununu oynamaya hazırdır…
Güzel bir yazı. Toplumsal bir yaraya değinmişsiniz. Esas kızların işi gerçekten zor. Fakat mutluluk oyununu oynamak, mutlu etmiyorsa esas kızı ve esas oğlanı çekmelimi bu eziyeti. Bence çekmemeli. Çünkü Kendi mutlu olmayan etrafındakilere mutluluk verebilirmi. Sadece gün geçirir. Ve birgün biryerde yine patlar. İnsanın kendi mutluluğu herzaman önplandadır. Çünkü kendi mutlu olursa etrafındakilerde mutlu olur. Güzel bir yazıydı okuduğum. Üzerinde düşündüren. Herkese buradan doğru seçimler yapmış ve ailesiyle mutlu yaşantılar dilerim . SAygılarımla
UMUT RÜZGARI tarafından 11/3/2009 9:05:45 AM zamanında düzenlenmiştir.
Dünya bir sahne ve biz o sahne üstünde kendilerine verilmiş rolleri yerine getiren oyuncularız. Kimimiz bu rolümüzü layıkı ile yerine getiriken. kimizi tepetaklak iniyoruz merdivenlerden aşağıya ve o aşağıda bzi tutacak hiç kimse olmuyır düşütüğümüz zaman.
Kendimiz olmak ve kendimize güvenmekten başka hiç bir yolumuz kalmıyor ekenomik özgürlüğümüz olsa da olmasa da elimizde. Çünkü kadın kendini bulmanın ve kendi kurtuluşunu her zaman ararmak zorundadır. Tıpkı şimdi sizin dediğiniz gibi kendi ayakları üstünde durmayı öğrenmeli ve hayat sahnesinde tek başına üstlenmeyi bilmelidir rolünü. Ve buun içinde önce eğitilmeli, öğretilmeli ve erkekle eşit haklar verilmelidir.
Ben bu yazınıza sayfalar dolusu yazı yazarrım ama kısa keseceğim sevgili şairim.
Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yreğinize. Verdiğiniz mesajların alınması dileği ile
hayat iste bu bir sahne ve bizler bu sahnede zamani gelince sahne alan oyunculariz sahneye cikip rolümüzü en iyi sekilde yapip seyircileri yönetmeni diger roldeki oyunculari mutlu etmek icin var gücümüzle oynariz bize düsüen rolu bir bütündür sahnedeki oyuncular birinden biri yanlis yaparsa oyun tamamen karisir ve kimse begenmez yani esas oglanda esas kizda rolunu mukemmel yapmalidir ki digerleri memnun olsun,,,,,kutluyorum hayata dair mukemmel bir yazi ,,,,saygilar slmlar,,,,RABBIM hayirlisini versin ömüründe ölümünde tbkler,,,,
Malesef kız çocuğu üzerindeki toplumsal baskı hala çok fazla bir de ekonomik gücü yoksa kendi kişiliğini hiç bilmeden yaşıyor sonnda ise yya kendine zarar ya da çok daha fazlasıyla biten bir ömür toplum olarak eğitimcilere çok iş düşüyor aile denilen kavramın örf ve adetler unutturulmadan demokrasi tanımı anlattılmalı/Kadına ve erkkeğe düşen görevler eşit bir şekilde anlatılmalı. Yazı genel anlamda mesajlar letiyor deneme tarzındaydı tebrikler ...
Verona’nın iki ünlü ailesi Montague’ler ve Capulet’ler (italyanca asliyle Montecchi ve Cappelletti aileleri) yıllardır birbirinin amansız düşmanıdır. Montague’lerden Romeo, Capulet’lerden Juliet’i görür ve iki genç birbirlerini çılgınca severler. Bir fransisken rahibi nikâhlarını gizlice kıyar. Ama Juliet’in yeğenini düelloda öldüren Romeo prens tarafından Verona’dan uzaklaştırılır. Juliet’in balkonundaki veda sahnesi Shakespeare’in en dokunaklı sahnelerinden biridir. Nefret ettiği bir adamla evlenmek zorunda bırakılan Juliet, bir uyuşturucu ilâç alarak ölmüş gibi görünür.
Romeo çıka gelir, Juliet’in öldüğünü sanarak kendini zehirler ve başucunda can verir. Juliet uyanır, durumu görünce Romeo’nun hançerini alarak kendine saplar.
Romeo'nun ve Juliet'in katili görünüşe göre William Shakespeare' dir.Ama Shakespeare'e de bunu yazdıran vardır.
Kader...
Ne yaparsa yapsın, insan kaderini yaşamak zorundadır netice de.Tabi kadere inanmak lazımdır koşulsuz; fakat bu kaderci olmayı da gerektirmez.Kaderimmiş deyip her yükü üstümüzden atamayız.
Mutlak suretle rollerimiz var; memnun olduğumuz, olmadığımız.Şunu da düşünmeliyiz;
Biz repliğimizi oyuna dahil etmek için geciktik mi; erken mi davrandık !
Hayat her zaman yenilikler sunar mı ? bilinmez.Bazen an gelir yeni hiç bir şey istenmez.Bazen arayış, bazen buluş...
Size bir sır vereyim;
Bazen kaybolmak lazımdır.Bulunmamak üzere...
TEŞEKKÜRLER s_Lavinia...
Bilmem okudunuz veya izlediniz mi,HENRIK IBSEN'in bir romanı "BİR BEBEK EVİ Nora" isimli kitabını...
Aslında bu kitabı bütün KADINLAR okumuş olsalardı en azından daha önce büyümüş olurlardı.Tıpkı bu kitaptaki gibi sanırım bütün suç,sanırım büyüklerin özellikle de babaların ve annelerin kitaptaki Nora gibi çocuk yaşta sürekli saçlarının okşanması,bebek gibi sevilmesi hatta bebek yerine konulması.Daha sonra Nora'lar hayattan da bebek yerine konulacaklarını bekliyorlar ne yazık ki.
Tabi ki bir süre sonra gerçeklerle yüzyüze geldiklerinde pişmanlıklar Noraları mutsuz etmeye başlıyor.
Oysa ki babalar ve ya anneler o çocuk yaştaki Noraları karşılarına alıp onları oyun anında küçük sohbetlerle bile hayatın sadece oyun değil de sahne olduğunu ve bu sahnede kendisine de büyük bir rol verildiğini anlatmış olabilseler işte o zaman işler değişmiş olabilecektir bundan emin olun.
Belki yine mutsuz olacaktır ama sadece belini bir kemerin sıktığı kadar.
O ZAMAN DA KEMERİ ÇIKARIR ATAR,İSTER YENİ BİR KEMER ALIR TAKAR İSTERSE KEMERSİZ GEZER...
ESEN KALINIZ.
aslında çok önemli bi konuya değinmişsiniz .
yani biz hayatımızı paylaştığımız biriyle mutluluk rolüne bürünüyoruz oyunu kuralına göre oynuyoruz mecburen.ama bence bu zorunlu evliliklerden kaynaklanıyor
bütün sorunlar düşünün bazı insanlar hiç yüzüne bile katlanamadığı biriyle bi ömür tüketmek zorunda kalıyor.
yoksa gerçekten sevdiğin hayatı paylaştığın birine acı çektirirmi insan .saygılarımla
Esas kız büyüdü ,ayakta kalma zamandır şimdi ,kımse üzemez artık onu çünki hayat zaten yeterince acıtmış yüreğini öylesine katılaşmış ki ,taş bile yumuşaktır nazarında ,esas kız çocuklarını büyütüp topluma güzel evlatlar yetiştirmiştir,aslında rolünü kendi seçmemiştir
bir bakmıştır ki sahnenin ortasındadır,alnının akıyla rolünü oynaması gerekir nasıl mı , ince bir noktadadır şimdi
YÜREĞİNİ ZİNCİRLEMİŞTİR AŞKA
EVLATLARI İÇİN YAŞIYACAKTIR ARTIK
TOPLUMA SIMSIKI TUTUNACAKTIR HAYATIN TÜM GERÇEKLERİNİ KABULLENECEKTİR
AMA BİR İLKESİ VARDIR NE ÇOCUKLARINI NE DE KENDİNİ ASLA EZDİRMEYECEK ,ONURUYLA YAŞAYACAK VE
SAHNEDEN KENDİ İSTEĞİYLE İNECEKTİR ,
ÇÜNKİ HAYAT ONUNDUR ARTIK.
SEVGİLİ ARKADAŞIM KENDİMDEN BİRŞEYLER BULDUM
Bİ ANDA SAHNENİN ORTASINDAYDIM
ÇOK GÜZEL BİR KONUYDU YÜRĞİNDEN ÖPÜYORUM SELAMLAR.
MERHABA EFENDİM HARİKA HAYATIN BÜTÜN GERÇEKLERİ BU DEYİLMİ BİZLER HANGİMİZ KENDİMİZ YAZIP OYNADIKKİ ROLÜMÜZÜ ŞİMDİYE KADAR HEP BAŞKALRI YAZDI BİZLER OYNAMAYA ÇALIŞTIK BİRAZDA POLYANNA OLARAK OYNMDIKMI VE OYNUYORUZDA HALA DEVAM AMAN ÇOCUKLARIMIZ MUTSUZ OLMAŞARILAR
ASIN AMAN ÇEVRE NE DER DEMİYORMUYUZ HALA ROL YAPIYORUZ BAŞKALRININ ADINA YA BİZLER YA BİZLERİN DUYGULARI KİM SORDU KİM BİZE BU ROLU OYNARMISINIZ DEDİ HAYIR BANA KİMSE SORMADI YAZINIZDA BENDE KENDİMİ BULDUM ÇOK ÇOK GÜZEL OLMUŞ YAZAN YÜREGİ TEBRİK EDİYORUM HOŞÇAKAL
her iki taraf için de durum aynı aslında ris kde aynı...
hayatta herşey istendiği gibi gitmiyor malesef ve ben oynamıyorum demekle de olmuyor, belli bir zamadan sonra bakıyorsunuz bazı şeylerin ger dönüşü yok.çevre diğer aile fertleri mesleki konum müşterek ilişkiler ekonomik ve sosyal yapı v.s. v.s. uzayıp gider. sonuç birlikte başlayıp yalnız devam etmenin bedeli sıkntılara katlanmaktan daha ağır basar bence "kör topal" devam gittiği yere kadar:)))
başka çare varmı?? güzel ve çözümsüz bir münazara konusu olacak nitelikte sevgimle...
evet asıl temel olan bizi biz yapan özelliklerimizi baştan kilitleyen aile sevgi varmali güzen vermeli arkasında durmalı
hayatta rutunmak güçlü olmak için potansiyal sunmalı
onlar güşlü bir birey yetiştirse senin fikrin senin düşüncen senin duygun diyebilse
ama bunu yapmak istemiyor
gelenekler kadına verilen stetü belli o çizgiyi geçmemeli kadın kız çocugu yerini bilmeli hatta aklı yetsede karışmasın hamuruyla ugraşsın yani haddini bilsin
okusada çalışıyo olsada ezilenler çok fazla
degişirmi bilemem
ama kaybolan umutlar giderek artan büyüyen sorunlu insanlar hadi kurtarılsın kurtarsın kim kurtarabiliyorsa
yüreginize saglık geçen konuştuklarımız açılmışıydı
yani biz bizlerim canımcım
sevgilerimle
evet hayat bazen dayatmalarla başlar.. gelişmemiş beyinlerin kendi amaçları doğrultusunda hareket etmeleri sadece kendilerini düşünmeleri duygusuzca davranmaları aşkı sevgiyi mutluluğu anlayamamaları veya anladıklarını sandıkları bir toplumda maalesef yaşıyoruz bu hayat filiminde üzülmekte var sevinmekte yönetmenin verdiği pozisyon ne olursa olsun yüreğimizde sevgiyi eksik etmeyelim sevgilerimle s_lavinia
eveet iyibir konuya değinmişin ne yazıkbuda seneryo çok büyük yaralar açıyo kimimiz hayatın zorluklarına dayanma uğruna ulaşaa bileceği hedefine varamıyosonum hüsran olurkorkusuuyla okuyup istibal sahibi olamıyo ünüversiitebitirmiş arkadaşlarımız ülkemizde işsiz geziyo zaten hayat baştan bir darbe vuruyo boşlukta kalıyo ilk dabe burdan yiyo yara bir oldu ikincidarbe evlilik büyükler ya evlensin kurtulsundiyo cele bir şekilde seviyolarmı diye düşünmeden everiiiyolarikinciyara sonu helak hüsran yıkım kadın içinde geçerli erkek iicinde geçerli üç çocuk ortada kalıyo ülkemizde bukonularbaşdagelen konu sanallar düşdü erkeklerimiz bayanlarımz evlenmek isteyen bayanlarımız doluyo hep bilinc siz eğitim alamıyoruz özgürce kendi irademizi kullanamıyoz kullanıyoruz görüküyozoda yarra çıyo yazmaklabitmez bukonular çözülmesigereken konu ülkemizde büyük yara çok varda ben sade iki konuyu söyledimteşekkürler önemlikavramlara değinmişinmalesf yaramız büyük yaşam alanımız perdeli geçiyo sizi teprik ederim saygı sevgi ve selamlar esen kalın.
........Bu anlamda esas oğlanın işi bir nebze daha kolay çünkü sahneyi kolaylıkla terk edebilir. Esas kız ekonomik anlamda güçlü değilse sahnede kalır rolünün hakkını layıkıyla vermek durumundadır. Ne zaman ki o keskin bıçak kemiğe dayanır, kan akıtmaya can yakmaya başlar, o zaman ipler kopar…
Artık her şeyi göze almış demektir esas kız…
Hayat sahnesinde artık tek kişilik oyununu oynamaya hazırdır…
aynen öyle erkek için herşey daha kolaydır herzaman çünkü o erkekdir.dileği gibi hayat yaşar dilediği yere gider dilediği kızla konuşur içkiye saza gider çünkü o bir erkekdir ne yapsa yeridir..der millet. ama kızlara ve kadınlara gelince şunu yapma ayıp bunu yapma günah oraya gitme ne işin var vs.. daha birçok şey..nedeni sonuçda bir bayan, hele ekonomik özgürlüğü yoksa zaten kendi arzu ettikleri hayatı yaşama şansları hemen hemen hiç yok...
sevgili n_Lavinia egerki yorumu uzatsam yazını geçer ama bu kadar yeter demek istiyorum yüreğine saglık çok güzel konuydu yazılması gereken..
selam ve saygılar...
Hep şöyle diyorum;bütün hayatlar orjinaldir,hiçbir hayat başka bir hayata asla benzemez,tek yumurta ikizi olsalar dahi.Herkesin hayata dair illa ki farklı bir felsefesi vardır bu farklılıktan doğan.Ben dünyaya kendimi gerçekleştirmek üzere geldiğime inanıyorum.Neysem o.Bunu bilmeliğim ama...Hangi boşluğu doldurmak üzre geldiğimi...
Toplumsal hayatın kendimizden ibaret olmamasıdır ki,birtakım kurallar gerektiriyor.Bu kuralları sorgulamaksa hepimizin hakkı.Çünkü sonuçta hepimiz etkileniyoruz.Şurada yanılmamalı,yaratılışımız icabı bir farklılığımız var kadın yahut erkek olarak.Bunun tarih boyunca rollerimizi etkilediği de doğru.Bunların hiçbiri hayatımızı insanca yaşamamıza gerekçe kılınacak farklılıklar değildir.Olmamalı.Kimsenin kimseye hayatını ihale etmesi gibi bir mecburiyet yoktur.Olmamalı.Kimse kendi hayatını gerektirdiği gibi yaşama sorumluluğundan da kaçmamalı.
Burada dönüp kendimize,imkanlarımız ölçüsünde bakmalı,en doğruyu ve güzeli seçmeliğiz.
Ne yazık ki,hepimizi memnun edecek bir formul olmadı ve olmayacak.Bu farklılıkta hayatın ve varolmanın bir gereğidir.
Güzel yazınızdan dolayı sizi yürekten kutladım efendim.Selam,saygı...
evet bizler hiç kendimiz için yaşamadık,hep başkaları,başkalarının(evlatlarımız)mutluluğu için yaşamaya çalıştık, mutsuz yuvamızda,mutlu sahneleri oynadık sadece bazı değerler için kendi değerlerimizi feda ettik,bazen rollerde dayatmalar oldu,bazende kendi rolumüzü biz hazırladık,başka çaremiz yoktu ,mecburduk bu rolü oynamaya(boşta kalmamak için istemediğimiz bölümü)okumak.bazende dayattılar rolleri silah gibi beynimize(Sevmediği halde ailesinin zor-uyla/dayatmasıyla sevmediği kadın/adamla evlenme gibi)irademiz vardı kullanabilirdik değindiğin gibi( Dur! demeyi bilmek örneğin, elimizde. Hayır! demeyi bilmek elimizde)ama tüm tüm bunları yapmamız için yine başka bir sahne lazımdı bize(ölümü göze almak)çünkü coğrafyamda ki aşklar böyleydi,ya sevdiği kız babasının zoruyla sevmediğiyle evlenecektiyada başkaldırıp ölüm sahnesini seçecekti.başka bir tanım başka bir seçenek yoktu bunun için,ve bu role katlanıp bir istemesede çocukları için mutluluğu sahlenecekti,bu da kendi yaşamı için değildi,o sadece bir kumandaydı başkaları için ve hayat anlamsızdı,farkı olmayacaktı onun için hayatın,yönetmen basıl bir senoryo çizdiyse ,o senenaryoyu canlandıracaktı kendini adayarak...
kalemine sağlık çok derin kavramlara değinmişsiniz, ve maalesef yaşantımız budur ,yazılan senoryoda rol almak...
sevgi ve selamlarımla...
evet lavinia..
çok güzel anlatmışsın...
Esas kızlarımız maddi bağımsızlıklarını ellerine alamadıkları sürece malesef tek kişilik oynamaya devam edecekler rollerini..
Aslında o kabuğu bir kırabilseler gerisi kolay zaten yaşam onlara öğretecektir ayakları üstünde durabilmeyi..
Çevremde rastladığım bazı esas kızlar var ki.Çok ama çok mutsuz olmalarına rağmen o kabuğun içinden çıkmaya çok korkuyorlar.
bence bütün mesele kabuğu kırabilmekte..
Kopar zincirleriniz gülsarı...
harikasın cannnnnnnnn
seni seviyorummm
Çok beğeniyle okudum.Yaşam gerçeklerimiz ,ne de güzel yansımış kaleminizden.Zorunlu rollerde yaşamı oynamak...
Yöneticilerimiz belli. Sizin , bıçak kemikte anlaşılan.
iyi etmişşsiniz, oyuna dilediğiniz yerden devam edin Öğretmenim. İstediğiniz yerden.
Etkilendim, kendimi buldum sayfanızda..sevgilerimi bıraktım, alkışlıyorum...