- 970 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bilmediğini Bilen Oğlum(Bir Babanın Oğluna Mektupları)
BİLMEDİĞİNİ BİLEN OĞLUM
Sevgili oğlum,
Senin en sevdiğin huylarından bir tanesi de senin bilmediğin bir konu olduğu zaman “bilmiyorum” demen ve bilmediğin konuda konuşmaman, okulda öğrendiklerin bilgileri de iyi duyarak, hafızana iyi kaydederek, evde bizlerle paylaşan ve konuşman pekiştirmen . Bu da senin sonsuz gelişimine destek vermekte. Bunun bilincinde olan insanın da, sırtının asla yere gelmeyeceğine candan inanmaktayım.
Canım oğlum,
Bilgi insanın servetidir. O servete sahip olmayan onun nasıl bir servet olduğunu bilemezler. Bende cahil iken, bilgi sahibi değilken , bunun nasıl bir servet olduğunu asla bilemezdim ve zamanla bilginin büyük servet olduğunu anladım. Ama günümüzde halen pek çok insan bilgiyi önemsemez ve bilgili insanı önemser, servetin malda , mülkte olduğunu zanneder. Bu insanlara acımak lazım. Sadece servet yığmak insana mutluk vermez. Onun yanında bilgi ve sevgi ile de insanlara bilgi ve sevgi ile yaklaşmak hayatta her zaman bizleri mutlu eder. Bunu sende yaşayarak görmektesin.
Sevgili oğlum,
Atalarımız, yüzyıllar boyu gelen tecrübe ve bilgileri ile bizlere demişlerdir ki “ Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Bugün günümüzde öğrenmek için teknoloji , çağdaş iletişim araçları çok . Açık Öğretim Lisesi, Açık Öğretim Fakültesi , radyo, televizyon, internet, kitaplar, e kitaplar adeta insana “ Gel gel bilgiyi benden al, ben ondan daha güzel bilgi sunarım sana “ demekte nerede ise. Bütün bu imkanlara rağmen cahil kalmakta ısrar eden “ Ben torunumu okutmam, ona traktör alayım da tarla sürsün” diyen hacı hoca geçinen insanları da sen görmektesin. Sen de bilmektesin ki bilgili çiftçi ile cahil çiftçi arasında fark ölü ile diri arasında fark gibidir. “ Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu ?” sorusunu kendimize sorarak bunun cevabını almaya çalışmalıyız her zaman.
Sevgili oğlum,
İnsanlar vardır ki, bilmez ama bilmediğini bilir ve her zaman bilmeye, öğrenmeye gayret eder. Ne kadar okusak da öğrensek de bilmediğimiz çok şey olduğunun bilincinde olarak okumaya öğrenmeye ve güzellikleri yakalamaya gayret etmekteyiz. Bunun yanında bilmeyen, ama bilmediğini de bilmeyen insan , okumadan, öğrenmeden, kulaktan dolan saçma bilgiler , dedikoduları bilgi diye kabul ederek, dedikodulara uyarak belki de kendisine en fazla faydası dokunacak insanlardan uzak kalırken, kendisine ondan bundan laf getiren fitne fesat sahibi insanlara yaklaşarak bilmediklerini bilen , kara cahil insan olduklarını gösterirler. Sen böyle insanlara rastladığın zaman uzak durursan rahat edersin.
Canım oğlum,
İnsanın bilmediğini açıkça söylemesi onun en güzel hasleti olmalı. Bazı insanlar bilmese de biliyormuş gibi davranırlar ve her konuda konuşurlar. İnsanları aldattıklarını sanırlar ama aslında kendilerini aldattıklarının, itibarlarını yerle bir ettiklerinin farkına varmazlar. Karşısındaki insanlar da onu öylesine dinliyormuş gibi davranırlar. Zaten o da ciddi konuşmaz ve öylesine konuşmuş olmak için konuşur. Boşuna ağzını yorar. Ama bizler sadece kesin bildiğimiz konuda, bildiğimizi söylemeliyiz.
Canım oğlum, Kendini bilen oğlum,
Bu konuda İmam Azam’ın şu kıssasını örnek almalıyız. Bir adam gelir ve İmam Azam’a bir soru sorar. İmam “ Bilmiyorum” der. Adam kızarak “ Nasıl bilmezsin ya imam, bu konuda devlet hazinesinden maaş almaktasın” der. İmam bunun üzerine “ Ben bildiklerim konuda maaş almaktayım. Bilmediklerim için maaş istesem hazinede para kalmazdı” demiş. Yani bizim bildiklerimiz bir maaş kadar kıt, ama bilmediklerimiz hazinelere yetmeyecek kadar çok. Ne kadar öğrensek de gene bazı şeylerin cahili kalırız.Bizlerin amacı bildiklerimizle insanları aydınlatmak, bilmediklerimiz konusunda ize susmak olmalıdır.
Canım oğlum,
Bu konuda senin de çok sevdiğin bir Nasrettin Hoca fıkrası vardır. Bu fıkrada bilginin kılık kıyafette değil, insanın kafasında olduğunu gösterir. Bir gün bir adam Hocaya bir mektup getirir. Mektup bilmediği bir dil ile yazılmıştır ve Hoca ister istemez “ Bilmiyorum” der. Bunun üzerine adam kızar ve “ Hoca, sen nasıl bilmezsin, kavuğundan utan” der. Bunun üzerine Hoca kavuğunu çıkararak, adamın kafasına takar ve “ Keramet kavuktaysa o zaman sen oku, biz dinleyelim” diyerek kendini bilmez inanlara güzel ders verir. Bizim de kerametimiz okumamızda, Üniversiteler tamamlamamızda değil, bildiğimiz kadar yaşamamızda.
Canım oğlum,
Günümüzde bile insanlar, Okullar tamamlamış olmamızı örnek göstererek , bizden her şeyi bildiğimizi sanarak bilgi isterler ama , bizim bilgimizde sadece bildiğimiz kadardır. Her insan sadece bildiği kadar konuşsa, ülkemizin ne kadar güzel olacağını var sen düşün.
Canım oğlum,
Bir maddi hazine vardır. Bu maddi hazineleri sen korursun, kollarsın. Bir de manevi hazine vardır ki , O da seni korur. Bilgili insana kolayca kimse sataşamaz. Bilgi sahibi olduğundan dolayı da işleri rast gider ve hayatı kolaylaşır. Bunu bilen insanlar da, cahillerden uzak kalır. Bazı cahiller bilgi sahibi insanların, bilgisi ile hava attığını zanneder. Halbuki bilgili insan sadece vakarlıdır. Vakar da sadece insanın her insanla düşüp kalkmaması ve basit ukala yani bilmediği halde bilmiş gibi konuşan insanlardan uzak kalması ile olur. Vakarlı olmak ile hava atmayı ayıramayan cahil insanlardan da uzak dur. Her insanı havalı gören insanlar, elinden onlar kadar bilgili olmak gelmeyen insanlardır.
Canım oğlum,
Bilenle bilmeyenin bir olmadığını hem ayetler, hadisler, gelenek ve görenekler her zaman söyler. Asil insanlar bilgiye önem verir. Bilgili insanı sever, insanların da onları sevmesi için teşvik eder. Cahil insan bilgili insanın düşmanıdır ve insanları ne kadar bilgi sahibi insanlardan uzaklaştırır ise o kadar karlı zanneder ama o sadece kendine ve daha çok da bilgili insanlardan uzaklaştırdığı insanlara zarar verir. Bunu zannederim sen iyi anlamaktasın.
Canım oğlum,
Bilmeyi öven o kadar ata sözü ve deyim var ki, ben sana onlardan bazılarını yazmak istemekteyim. Onları iyi okuyup araştırsan hayat sana güzellikleri sunar..Bilen ile bilmeyen bir olmaz. Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır. Bilgiye susamak ( Bu deyim bilgili olmayı çok istemek anlamı olan bir deyimdir. Sen de bilgiye susamış insan ol hayatın boyunca) Bilinmedik aş , ya karın ağrıtır ya da baş. (Bilgiyi alırken doğru ve bize faydalı olmasına bakmak lazım. Yoksa ya karnımız ağrır ya da başımız ) Bilmemek ayıp değil, sormamak , öğrenmemek ayıp 8 Sen hep sorarak, yeni şeyler öğrenerek, bilgili insanlarla güzel dostluklar kurarak bunu yapmaktasın) Bin bilsen de bir bilene danış ( Sen hep bilsen bile anne baba ve öğretmenlerine gene de danışarak bilgilerini pekiştirmeye her zaman gayret etmektesin. Bilmektesin ki hayat beşikten mezara kadar okuldur. Keşke herkes bilse)
Canım oğlum,
Bilmeye, öğrenmeye bu kadar önem veren atalarımız , bu ve buna benzer yüzlerce ata sözü söyleyerek bizlere az ama öz ve güzel değerli bilgiler bırakarak hayatta bilgili olan insanların ne kadar , bilmeyene göre önde olduklarını anlatır bize Sizlerde her zaman bunu bilerek bizlere sorarak, öğrenerek daha bilgili olmaya bakarsınız. Başkaları gibi “ O adam da ne biliyor ki” diye dudak büken hayatta güzellikleri yakalar her zaman.
Canım oğlum,
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol. Diyen atalarımız bizlere gizli olara da ya bilgin kadar yaşa, bilginle yaşa, ya da yaşarken bilgini hayatına katarak , hayatını güzelleştir geliştir diyerek güzellikleri hayatımıza katmalıyız.
TURAN YALÇIN-TOKAT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.