- 797 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (20)
Yaz tatili gelmiş, Çocuklar karnelerini almış, okullarını iyi derece ile bitirmişler. Ayşe’nin de sınavları gelmiş ve sınavlara girmişti. Ayşe’nin okumak için müracaat ettiğini Muhtar ve Hayriye Hanım öğrenmiş, onlarda destek vermişlerdi Ayşe’ye.
Sınavları çok iyi geçmemişti Ayşe’nin. Ama üzülmüyordu. Bir hakkı daha vardı, o sınavda biraz daha çalışıp birkaç dersini verebilirdi. Ayşe’yi sınav çıkışında okulun kapısında Meltem öğretmen bekliyor, sınavın nasıl geçtiğini merakla soruyordu. Ayşe üzgün olduğunda ona teselli veriyordu.
“üzülmek ve pes etmek yok. Bu yıl neler yaşadığını, nelerle uğraştığını biliyoruz hepimiz. Bu sınavda olmazsa bir dahaki sınavda başarılı olursun. Şu mahkeme bir bitsin. Yaz ayında bir aylığına ailemin yanına gideceğim. Sonra döneceğim. O zaman biraz seninle ders çalışırız” diyor, Ayşe’yi teselli ediyordu.
Evet, o kış boyunca, Gül hanımın kocası ve adamları ile uğraşmaktan kendini derslerine verememişti. Ayşe ne zaman bir işe gitse, adamlar yolunu kesip, onu tehdit ediyor, duruşmaya çıkmaması için uyarıyorlardı. Ya da çocuklarını okul çıkışında kapıda bekliyorlar, onların tehlike altında olduğunu hissettirmişlerdi. Ama muhtar, Hayriye hanım, öğretmenler çocukları korumaya almışlar. Gece bile yalnız bırakmamışlardı. Ayrıca Çocukları koruması için Gül Hanım bir kişi tutmuştu.
“Son duruşma geldi çattı. Dananın kuyruğu kopacak. Seni de bu işlerin içine soktum kızım çok özür dilerim. Bu kadar ileri gidebileceğini hiç düşünmemiştim bu adamın. Umarım artık bu duruşmada sonuçlanır da biraz olsun rahatlarız hepimiz. Dün, Gül hanımı gördüm. Çok umutsuz. Avukatı da umut vermemiş. Büyük bir ihtimalle davayı kaybedecek. Elinde avucunda ne varsa bitmiş kadının. Onu da önemsemiyor. Çocuklarının elindekiler gidecek ve onlar sefil olacak diye üzülüyor”
Diyordu muhtar. Ayşe ise dalmış bir yerlere gitmişti. Muhtarı dinleyip dinlemediği belli değildi. Ayşe, “ sınavlar bitti. Kendimi tamamen duruşma için hazırlayabilirim” Diye düşünürken, gittiği evlerden birinin eşi avukattı ve o avukatın söyledikleri gelip yerleşivermişti Ayşe’nin düşüncelerine. Bir defasında avukat Hakan Bey,
“Benim merak ettiğim bir şey var. Hani dedin ya “doktor raporu değiştirmiş” diye. Hiçbir doktor ilk gece yazdığı raporu değiştiremez. Mutlaka o raporun aslı dosyasında saklıdır. İkinci bir rapor yazabilmesi için, o akşam görev yapan kişileri de organize etmesi gerek. Hadi biri karşı çıkmadı, ikisi karşı çıkmadı diyelim. Mutlaka içlerinden birinin imzası eksiktir yeni verilen raporda. Gül hanımın avukatı bunları bilmeli. Ve ona göre savunma hazırlamalıydı. Bir yerlerde bir yanlışlık var Ayşe Hanım. Ya avukat ikili oynuyor, ya doktorun korktuğu bir şey var. Ah ben Gül hanımın avukatı olacaktım bak neler yapmazdım”
“Hakan bey, Avukat nasıl ikili oynayabilir? Ben bunu anlamadım”
“Ne yazık ki her meslekte olduğu gibi bizim mesleğimizde de çok kötü olaylar dönüyor Ayşe Hanım. Hatta bir defasında, benim arkadaşlarımdan biri, boşanma davasında hem erkeğin, hem kadının avukatlığını yapıyordu. İkisinin de haberi yoktu. Son anda kadın olayı fark etti de, öyle kurtuldu. Sonra o kişi avukatlık yapamadı hiçbir yerde. Ceza aldı yani. Şimdi senin anlattıkların, bende böyle bir duygu yarattı. Onun için söyledim. Umarım böyle bir şey yoktur”
“Varsa bile nasıl ortaya dökülür ki?
“ Gül hanımın dikkat etmesi gerek”
“Ben bir şeyler yapamaz mıyım? Çocuklarım tehlikede. Onlara bir zarar gelirse ölürüm”
“Ne yapabilirsin. Gidip Gül Hanım komşuları ile konuşabilirsin. Tabi dinlemelerini sağlayabilirsen. Doktorun yanına git. Çok çok seni kovar kapıdan. Başka bir şey yapamaz ya. Belki dinlerler. Zor durumda olduğunu anlatırsan seni”
“Gül hanımı dinlememişlerde, beni dinlerler mi” ?
“Bazen hiç umamadığın şeyler oluyor. Dene, bir şey kaybetmezsin ki”
Bu konuşmayı yapalı uzun zaman olmuştu. Ama Ayşe cesaret edip bir defa bile denememişti onların yanına gidip konuşmayı.
“ Eğer Gül Hanım davayı kaybederse vay halime. Benim de bir şeyler yapmam gerek. Oturmakla olmaz. Ama ne yapabilirim onu bilmiyorum. Beni kim dikkate alır? Kim dinler? Komşusuna gitsem beni eve alırlar mı? Gidip bir şansımı denesem ne olur? Bir iki laf söyleyip çıkarım. Sonra Doktora gitsem, yüzüne tükürüp siz nasıl doktorsunuz diye bağırsam, beni kapıdan atarlar, içeri bile almazlar. Bir şeyler yapmamız gerek ama ne? Çok az zaman kaldı. Avukat Hakan Bey “ git konuş, bir şey kaybetmezsin” demişti. Evet. Gideceğim, gül hanımın komşusu ve doktor ile konuşacağım. Kovsunlar, onlarda insan. Belki biraz kalpleri vardır. Şahitlik yaparlar ve o kadıncağızı tabi beni ve çocuklarımı da kurtarırlar belki”
Gitmek ve o kişiler ile konuşmak kararını aldığı anda rahatlamıştı. Ertesi günü çocukları uyurken çıktı evden. Önce temizlik yapacağı eve gitti. Çok işi yoktu o evde. Sadece camları temizleyip evi silip süpürecekti. Bir an önce işlerini bitirip Gül hanımın komşusuna gidecekti. Bunda kararlıydı ve kararını değiştirmeyecekti. İşlerini bitirip, çabucak giyinip evden ayrıldı ve hiç yönünü değiştirmeden ve doğruca Gül hanımın komşusunun evine geldi ve Kıpıya vurdu. Kapıyı Ahmet Bey açmıştı.
“Siz Ahmet Bey olmalısınız? Ben sizinle ve eşinizle konuşmak istiyorum”
“Ne hakkında konuşabilirsin ki sen bizimle”?
“Yan komşunuz Gül Hanım ve Eşi hakkında konuşmak istiyorum”
Bu sözü içeriden eşi duymuş ve kapıya kadar gelmişti. Kapıda, o gün yan komşusunun evinden koşarak kaçan kadın olduğunu görünce şaşırmış ve onlardan ne istediğini de merak etmişti.
“Konuşalım. İçeri alsana Ahmet, kapıda durmayın”
Üçü beraber salona geçip oturdular. Karı koca merakla Ayşe’nin yüzüne bakıyordu
“Evet. Ne konuşacaksın bizimle anlat bakalım”
“Benim adım Ayşe. Bundan, on üç ay önce yanda oturan Gül hanımın eşinin kapıda bana yaptıklarını ve benim oradan nasıl kaçtığım gördünüz. Sonra Gül Hanımı ne halde bulduğunuzu ve hastaneye nasıl kaldırdığınızı biliyorsunuz. Gül hanımın raporları hastanede değiştirilmiş. Bunu kanıtlayamıyormuş. Ama siz de korktuğunuz için şahitlik yapmayı reddetmişsiniz”
“EE sana ne bundan, sen Gül hanımın avukatı mısın? Yalnızca bir temizlikçisin. Onun hakkını savunmak sana mı düştü?”
“Ben temizlikçi olabilirim Ahmet Bey ama en azından sizin kadar korkak ve insanlığından çıkmış biri değilim. Burada bir kadın çok zor durumda, Üstelik bu kadın çok yakın bir komşunuz. Ama siz bir şeyleri bildiğiniz halde sırf korktuğunuz için onun yanında durmuyorsunuz? Bu tavrınız ile o insanlık dışı mahlûka daha fazla kötülük yapması için yardımcı olmuyor musunuz bir düşünün isterseniz. Siz korkup şahitlik yapmadığınız zaman, o adam size her istediğini yaptırabilecek değil mi bundan sonra? Lütfen verdiğiniz kararı bir daha düşünün. Benim gibi ekmeğini alnının teri ile çalışarak evine ekmek getirmek isteyen hanımlara da sahip çıkmış olmayacak mısınız?”
Devam Edecek
YORUMLAR
Sevgili Türkan, öncelikle size ve kızınıza geçmiş olsun diyorum.
Bu güzel yazıyı bizimle paylaştığınız içinde ayrıca teşekkür ediyorum. Toplumda Ayşe gibi mert yürekli kadınlarımızla ne kadar gurur duysak azdır. Bazı kişiler adaletli davranamıyor, mazlumun yanında olmuyorlar...
Öykünüzü merakla takip etmekteyim...
Sevgilerimle...
Geçmiş olsun Türkan hanım...Kızınıza da şifalar diliyorum.Ne yazıkki fazla vaktim olmadığından yazılanları günü gününe takip edemiyorum.O yüzden toptan okuyorum.Bu daha zevkli oluyor aslında...Kitap okur gibi...
Öykünüzü ilgiyle takip ediyorum. Bakalım olaylar nereye varacak...Tebrik ediyorum sizi, başarınızdan ve yazma azminizden dolayı...
Selamlarımla...
Toplumun büyük çoğunluğunun adalete ve devletin güvenlik kuvvetlerine güveni kalmadığı bir ortamda şahitlik yapmak zor olsa gerek. İnsanların epeyce bir bölümü ne yazık ki vicdanlarının sesini dinlemiyor artık. Başıma dert almıyayım diye kaçıyor şahitlikten. Haksız da sayılmaz çoğu. Tasvip ediyor muyum? Asla.İnsan bildiklerini mutlaka söylemeli, sonu nereye giderse gitsin.
Bu arada size de, kızınıza da geçmiş olsun Türkan Hanım. Umarım ki çok ciddi değildir rahatsızlıklarınız.
Saygıyla selamlar.
“Ben temizlikçi olabilirim Ahmet Bey ama en azından sizin kadar korkak ve insanlığından çıkmış biri değilim. Burada bir kadın çok zor durumda, Üstelik bu kadın çok yakın bir komşunuz. Ama siz bir şeyleri bildiğiniz halde sırf korktuğunuz için onun yanında durmuyorsunuz? Bu tavrınız ile o insanlık dışı mahlûka daha fazla kötülük yapması için yardımcı olmuyor musunuz bir düşünün isterseniz. Siz korkup şahitlik yapmadığınız zaman, o adam size her istediğini yaptırabilecek değil mi bundan sonra? Lütfen verdiğiniz kararı bir daha düşünün. Benim gibi ekmeğini alnının teri ile çalışarak evine ekmek getirmek isteyen hanımlara da sahip çıkmış olmayacak mısınız?”
İşte en önemlimesele burada. İnsanların duyarsızlığı, birilerinin ortada cirit atmasına sebep oluyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı olduğu sürece, hiç bi,r sorunumuzu çözemeyiz. Duyarlılık gerek ama onun yanında duyarlı insanları koruyacak yasal yaptırımların da olması şart tabii ki. Yine güzeldi sevgili dostum. Yüreğinize sağlık. Sevgilerimle :)