Soru-cevaplar-----Özel / Sevgili ESRA
---------------------------------------------
Tarih:30 Ekim 2009 Cuma 21:55:39
RE:selamesselame hocam
Selam üzerinize olsun hocam…
Hocam bana `denge`yi anlatır mısınız… dengede olmayı, orta yolda olmayı… nelere öncelik verirken nelere vermemem gerektiğinden kısaca bahseder misiniz… sanki orta yolda duramıyorum… hani bi oraya bi öteye kayıyorum… yani Allah aşkını isterken dünyayı ihmal etmemem gerekiyor ama ben ediyorum sanırım… ya da mesela çok gülmek bazen… çok gülünce sonra kötü hissediyorum gülmemem gerekti diye… bunun gibi… orta yoldan biraz bahseder misiniz hocam… Yaşamımı biliyorsunuz, okul, ev, bazen de gezmek, ve tabi ki internet… Allah a yürürken, Allah için yaşarken yanlış yapmak istemiyorum…
…
Her şeyin hayırlısı hocam… siz de inşallah iyisinizdir… ellerinizden öpüyorum..
Allah a emanetsiniz…
Selamesselame…
( 10/30/2009 )
Sevgili Esra;
Sırat-ı müstakim için,kıldan ince kılıçtan keskin derler ya gerçekten öyledir...Ve dünyada dahi sevapla günah arasını,fayda ile zarar arasını,huzurla-telaş arasını o görünmeyen köprü ayırır...
Hocamla tanıştığımın beşinci yılıydı sanırım...Maneviyata öyle bir dalmıştım ki,ben anlatmadan sen anla..Gecelerim gündüzleri kıskanır,gündüzler gecelerime gıpta ederdi..Bu arada ilahi aşkın sarhoşu, halimden bi haberken dünya bizi bir balık krakerle vurdu,can evimizden...
En büyük oğlum ilkokul bire başlamıştı...Arkadaşlarında gördüğü hemen her şeyi istiyordu.Bizim bütçemizi ise enflasyon yiyip bitirmiş,sefilleri oynatıyordu..Sene 1977 Türkiye’de iktidar topu bir Rahmetli Ecevit’e bir Demirel’e geçiyor,her iktidar birbirinden enkaz devralıyordu.....Terör mahalleleri bölmüştü...O zamanlar ortalama hergün 29 üniversite öğrencisini teröre kurban veriyorduk...Ya sağcıydık ya solcu...Ortada kalanlar her iki kesimce düşman addediliyordu....
Teneffüs saatinde nöbetçi öğretmen olarak,gözetim yapıyordum...Ceketimin asılarak çekildiğini fark ettiğimde 6 yaşındaki oğlum olduğunu gördüm...Hayrola yavrum ne var,neden çekiştiriyorsun dedim...Baba;bana balık kraker alır mısın dedi...Yavrum daha dün sana balık kraker almadım mı...Hergün hergün kraker alırsak paramız biter, ekmek alamayız ,dedim...Çocuk uzaklaştı.
Ben de rutin kontrollerimdeyim,derken yine ceketim çekildi.Ne var oğlum dedim,sertçe...
-Baba;biz fakir miyiz, dedi...Yüzüne baktım,ifadesinden diz bağlarım çözüldü...Hayır oğlum,nereden çıkardın, dedim..Ne fakiri,elhamdülillah...Elimi cebime atarak son yirmi liramı,(bütün olduğu için) eline tutuşturdum...Git krakerini al,üstünü düşürmeden bana getir, dedim..Yüzümü ondan ayıramadan göz yaşlarım yanaklarımı yarmış,akmıştı..Elimi yüzüme kapatıp ondan alel acele ayrıldım...Bir köşeye çekilip,yoksulluğuma ağladım,ağladım,ağladım...
Ay başına henüz birkaç gün vardı..O yirmi lira gerçekten sadece ekmek paramızdı..Ancak düzenli yediğimiz ekmek kadarını alabilecek miktardı..
Birkaç gün sonra manevi görevim tamamlandı;hocamı ziyarete gittim...Hocam; nasılsınız,dünya ile aran nasıl evlat dedi...Hiç farkına varmadan bu olayı hocama anlattım..Anlatırken de ağladım...Utancımdan yerin dibine giriyordummm....
Üzüntüyle dinledi,dinledi...
Harun Reşidi ve kardeşi Behlüldane’yi bilir misin,diyerek şu rivayeti anlattı.
Behlüldane’nin zamanında,zamanın sofileri ’dünyaya çalıştığın kadar ahirete de çalışılmalı..Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya,bugün ölecekmiş gibi ahirete çalışılmalı diye tartışıyorlarmış..Behlül rahmetlikte uzaklardan onları dinlermiş.Bakmış ki,çözüm yok ama hararet artıyor,birbirlerini kıracaklar;hemen kamıştan atını sürmüş bunların yanına...Herkes duysun diyerek sesli biçimde kamıştan atına durrrrrrrrrr komutu vermiş...
Daha önce duymuş olmalısın...Behlüldane sayısız kerametleri olan,kendisini deli rolüne adapte ederek rahat edebilen er oğlu erlerden bir mübarek..
Halk bunu bildiğinden,içlerinden biri durun demiş....Durun çünkü Behlül geldi,çözüm ondadır...Herkes behlüldane’yi izlemeye başlamış.Karşılarında bir uzun kiriş varmış...vatandaş ezan vakti beklerken otursun diye uzun uzadıya bir duvar kenarına uzatılmış kalın bir ağaç,yani..O zamanların bankları....
Behlül gidip bu kirişin ince tarafını kucaklamış.. O koca kirişi kaldırmış,kaldırmış,taaa tepesine kadar....Bırakmışşş...Şimdi de kalın tarafına geçmiş,zorlanarak göbek hizasına kadar da o bölümünü kaldırmışşşşş...Herkes seyrediyor...Ortalıkta arı vızıldasa kulakları yırtacak...
Şimdi de ortadan kavramış kirişi,ıkınmış, ıkınmış kiriş kalkmıyor....Yeniden yekinmiş....silkelemiş, ığşalamış kiriş kalmıyor....Elinin tozunu silkelemiş,çırpmış;Kamıştan atının yanına varmış,elbisesinin yelesiyle alnının terlerini silmiş.Atına binerek dehhhhhhh deyip oradan uzaklaşmışşş...
Orada oturanlar arif adamlar olduklarından,birbirlerinin yüzüne manalı manalı bakınmışlar ve hiç konuşmadan evlerinin yolunu tutmuş,işlerinin başına gitmişler.
İçlerinden birisi içinden, kendi kendine demiş ki,Behlül’de avrat yok, akıl yok..Böyleyken ortasından tutup kaldırmadıysa bu kirişi,kim kaldırabilir ki,demiş...
Hocam o gidişimde bana manevi görev vermemiş,sen şu dünyaya biraz yaklaş..Sana çok küsmüşe benziyor demişti.O yaz,tatilimde ek iş yapmaya başlamıştım...Düzenli zikirlerimden ayrılmak içimi dışımı yakmıştı...
İstanbul Beşiktaş’ta Dereboyu’nda üç tekerlekli arabayla işporta yapan ilk öğretmen bendim...Kemal sunalın yıllar sonra oynayacağı filmin senaryosuna esin veren ilk biçare,bendim...
Sıratta yürümeyi Allah sana öğretir.Bunu benden isteme...Kendin keşfedeceksin,tek başına yürüyeceksin..Aynen kıyamette olduğu,daha doğrusu olacağı gibi...
Rüya meselesine gelince ...Rüyanın sana mı,başkasına mı olduğunu anlamadan yoramayacağım..Allah hayırlara getirsin
Selam es selame
YORUMLAR
Merhaba Esra Hanım,
Dün nice, yanlış dediğiniz şeyler, ertesi gün baktınız ki, doğru çıktı.
Nice, sizi sevindiren şeyler zaman içinde gördünüz ki, büyük acılara sebep oldu.
Nice günlerin değer yargıları, daha sonraki günlerde alt üst oldu.
Öyle ise, yaşadığımız gün içinde, aklınız yettiğince, doğru bildiğinizi yapın ve onun ötesinde de;
“Allah’ım!. Ben bugün ihsan ettiğin ilme göre bunu doğru bilip, böyle yaptım. Ve, samimiyetle yaptım. Sen bana indinde bu işin hakikatı farklı ise, değişik ise, o hakikatı, gerçeği de anlayıp idrâk etme yolunu kolaylaştır, o anlayışı bana nasip eyle”!. Diye dua ediniz..
Bana göre en çıkar yol bu!. Hatta, dahasını yapabiliyorsanız, olduğu gibi seyredin bütün olayları ve yaşamı, yorumsuz bir şekilde seyredin!. “ O dilediğini yapıyor” deyin!.A.H. Selam ve saygılarımla...