YÜKSEK RAKIMLI AŞKLAR...
Biz nefes almayı sıradanlaştırmadık hiç bir zaman. Her nefes alışımızın nedenini belirttik. Her nefesimizi bir nedene bağladık; nedensiz bir hayat olmayacağı için... Böyle düşündük, böyle söyledik söyleyeceklerimizi... Biz yaşanan yüksek rakımlı aşkların tanıklarıydık kimi zaman... Kimi zamanda ta kendisiydik. Doruğa ulaşmak için ne kadar çabaladıysak, o kadar yorulduk... Nefesimizi kesti vardığımız yükseklikler... Ama biz yılmadık; çünkü biz yüksek rakımlı aşkların öznesiydik. Zirve bizim için ulaşılmaz değildi; ta ki biz ulaşılmaz görene kadar... Dağın her yamacında soluklandığımızda başımızı kaldırdık baktık gök kubbeye. Gülümsedik birbirimize...
Yerden yükseldikçe nefes almakta zorlandık; ta ki birbirimizin nefesi olduğumuzu anlayana kadar... Bundan sonra hiç bir zirve zor gelmedi bize. Rakımı ne olursa olsun demedik; keza biz yüksek rakımlı aşkların adamıydık... Soluksuz bırakanlara değil, soluk verenlere sarıldık. Terk etmek yoktu bizim lügatimizde; çünkü biz nefes olmaya söz verdik. Verilen sözlerin tutulmasıydı ilkemiz. Biz ilkemizden vazgeçmedik. İlkemiz zirveye kadar yanında olmaktı aşkın… Bırakmamaktı ellerini… Lakin bu bizim ilkemizdi, onun değil…
Çıktıkça yükseğe soğuktan kurudu dudaklarımız. Aşkı anarak yumuşattık yumuşatmasına ama üşümüştük yükseklerde esen rüzgârdan dolayı… Fark ettik sonra yazdan kalma kıyafetlerle çıkıyorduk doruğa… İnmeyi düşündük ama inmek daha zor geldi bize; çıktık çıkabildiğimiz kadar… Geçer zannettik üşümemiz. Yanıldık. Her adımda daha üşüdük sonra… Üşüdükçe sardık birbirimizi… Sardıkça sıkıyorduk… Oysa bizimkisi ‘soğuk’ kuralıydı. Daha çok sardıkça üşümemiz geçecek zannediyorduk. Fark ettik etmesine de acı veriyorduk birbirimize… Hissimizi kaybettik. Birbirimizi duymaz olduk. Halsiz düşmeye başladık sonra. Bir sonraki zirveye ulaşmaya olan inancımızı yitiriyorduk. Oysa ilkelerimiz arasında ‘inanmak’ vardı. İnancımız tükeniyordu tırmandıkça. Tırmandıkça daha bir soluksuz kalıyorduk. Soluksuz kaldıkça kapaklanıyorduk yere. Yağan yağmurla birlikte temizleniriz dedik; çamur etti her tarafımızı. Çırpındıkça kirletiyorduk aşkı. Kirlettikçe göremez olduk birbirimizdeki aşkı.
Biz kendimizi baştan beri yüksek rakımlı aşkların adamı olarak gördük. Yükseldikçe büyüyen, büyüdükçe saran bir aşkın neferi zannettik kendimizi. Biz hazırdık yüksek rakımlarda dolaşmaya ama aşk, hazırlıksız yakalanmıştı zirveye beraber çıkacaklarımızı. Önemli değildi aslında çünkü biz vardık yanlarında… Aniden bastıran yağmurları da gördük biz; fırtınaları da…
Çünkü biz yüksek rakımlı aşkların adamıydık; zirveden başka bir şey düşünmeyen…
Taner YAPKU
29 Ekim 2009 Perşembe