Nefsin Tezkiyesi Namaz
Nefsin Tezkiyesi Namaz
Namaz, gönül ışığı ve ruh sağlığıdır; insanı melekûtun ebedi ve ezeli varlığına bağlayan güçlü araştır. Hiç bir hareket namaz kadar insanı hak ve hakikate bağlayamaz. Varlık iksiri namaz olmadan sonuçsuz ve değersizdir; namaz kültürü ve değerleri ile yabancı olanlar ruhsal ve manevi yoksulluk içinde yaşarlar
Müslümanlardan biri hatıra defterinde şöyle yazıyor: Eşim ve çocuğum ile bazı işlerin yapılması için Çin’e gitmiştim. Bu arada Çin duvarını görmek için bölgeye gittik. Çin duvarını görmek için sayısız turist çeşitli ülkelerden gelmişti. O muazzam binanın güzelliğine kapılıp gitmişken, öğlen ve akşam namaz vaktinin geldiğini fark ettim. Abdest alıp seccade olarak kullanabileceğim küçük ve temiz bir örtü yere serdikten sonra kıble yönünü bulup namaza durdum. Baştan itibaren bir kaç turistin dikkatini çekmiştim, zira büyük bir merak ile beni izliyorlardı. Çevreye aldırmadan huzur içinde namaza durdum. Öğlen namazını kıldıktan sonra bazılarının çevremde hayretle bana baktıklarını fark ettim. Namazın manevi ruhunun onları cezb ettiğini hissediyordum. Akşam namazını da kıldım. Ardımdan eşim de namaza durdu. Bu sırada turistlerden biri elindeki kamera ile yaklaşıp, eşim ve ailemin fotoğrafını çekmek için izin istedi. Önce bunu kabul etmedim, fakat o ısrar edip yaptıklarımızın onun için ilginç olduğunu söyledi. Yaptığımız ibadette kim ile bu kadar huzu ve saygı ile konuştuğumuzu sordu. Ona müslüman olduğumuzu ve namazın en güzel ibadetimiz olduğunu, namaz vasıtası ile tüm güzellikler ve aydınlığın kaynağına ibadet ettiğimizi, Allah’tan bizleri seçkin sıfatlarla donatmasını ve bu karmaşık dünyada bizleri tek başımıza bırakmamasını dilediğimizi söyledim. Benim sözlerim söz konusu turist için çok ilginç geldi ve İslam konusuna merak sardı.
Bazıları, namazın bir ibadet olmasına rağmen sosyal getirilerinin de olup olmadığını, İslam dininin temeli olan namaz ile insanlığın arzusu ve dinin isteği olan adaletin sağlanması arasında ilişkinin ne olduğunu soruyorlar.
Namaz Allah katına ibadet ve O’na kulluğun belirtisidir; adalet ise doğruluk ve sadakatin anlamıdır. Adalet ve özgürlük, İslam dininde büyük önem verilen konular arasındadır. Allah taala Araf suresinin 9. Ayetin de aralarında bulunduğu birçok ayette eşitlik ve adalete emrediyor. Peygamberlerin de risalet hedefi eşitlik ve adaletin sağlanması olarak belirtiliyor. Din uzmanlarına göre namaz ve adalet arasında yakın bir bağ bulunuyor. Hatırlayacağınız gibi Kuran-ı Kerim açısından namazın en büyük etkisinin fesat ve münkirden uzak durmak olduğunu belirtmiştik. Namaz yaşamın tüm alanlarında Allah taalanın varlığını insanlara hatırlatırken, insanları kötü amellerden uzak tutuyor.
Tabi ki namazın önleyici özelliği, namazın ruhu, hakikati ve niceliğine bağlıdır. Adaletsizlik ve zulmün tam karşıtı olan adalet ve eşitlik, münkerin en bariz göstergesidir. Öyle ise namaz kılan kişi başta zulüm ve fesat olmak üzere tüm münkir ve kötülüklerden uzak kalıyor. Namazın anlamına dikkat edilince bu ibadetin zulüm ile uyuşmadığı, adalet ve eşitlik ile bütünleştiği anlaşılıyor. Öyle ise namazı gerçekten eda edenler, adaletin sağlanmasını ve zulmün giderilmesini isteyenlerdirler. Bu konunun birçok bariz örneği vardır. Tarihin de tanıklık ettiği gibi en doğru ve gerçek namazı kılan İslam peygamberi (sav) ve imam Ali (as), adaletin gerçekleşmesi için en çok faaliyetlerde bulunanlardır.
İnsan namaz kılarken, Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırken, O’nun azamet ve büyüklüğü karşısında kendini zayıf ve güçsüz görüyor. Bu konu ‘İyyakenabudu’ yani ‘ sadece sana tapıyoruz’ zikrinde çok açık bir şekilde görülüyor. Namaz kılan kişi eşsiz mabudu karşısında alnını toprağa sürerek tevazu ve huşu içinde kibir köklerini kurutuyorlar. Diğer taraftan namaz birçok zikre sahiptir ki onların tekrarlanması ile insan, Allah’ın mutlak hâkimiyetini itiraf ediyor. Anlam yüklü söz konusu zikirler, insanı gurur, tekelcilik ve bencillikten arındırıyor. Bu da namaz kültürünün insanı zulüm, başıboşluluk ve başkalarının haklarını taciz etmekten alıkoyuyor.
Aslında cehalet, bencillik ve sabırsızlık gibi etkenler insanların adalete ve doğruluğa ulaşmasını engelliyor. Namaz söz konusu kötü sıfatlarla savaşırken, insanda rıza, hayırseverlik ve sabırlı olma sıfatlarını güçlendiriyor. Böylece insan başkalarının haklarını ve sosyal dengeleri riayet etmeye daha hazırlıklı oluyor. Namaz güzel kelimeleri ile gücün sadece adil olan Allah’a ait olduğunu belirtirken, O’nu güçlü, şefkatli ve emsalsiz olarak tanıtıyor. Böylece her şeyi adalet ekseni üzerine kurulu olan bir dünyada adaletsizlik ve zulüm, varlık âleminin yasaları ile savaşmak anlamındadır.
Sosyal adaletin sağlanmasındaki namazın etkisi bir diğer açıdan da incelenebilir. Namaz, uyulması gereken bazı şartlara sahiptir. Namaz kılınan yer ve namaz kılan kişinin elbiselerinin gasp edilmiş olmaması şartı, başkalarının haklarını taciz etmemek anlamındadır. Bu şarta riayet etmek, adaletin gözetilmesi için tüm kişisel ve sosyal konumlarda bir alıştırma sayılıyor.
Genel olarak başkalarının hakkına riayet etmek, adaletin en bariz göstergesidir. Başkalarının haklarına saygı duymamız için içten bir güç bizlere yardım etmesi gerekir. Bu yüzden namaz kılmak ve Hak Taala katına ibadet etmek, kişisel ve sosyal adaletin yayılmasında etkilidir.