- 1247 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Asırları Aşan Adam! ...
O, Samsun’dan Anadolu’ya doğan bir güneştir,
O, karanlıkları, cehaleti yok ederek aydınlığı saçan Mustafa Kemal’dir,
O, Çanakkale de ‘’Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir.” emriyle savaşın ve tarihin seyrini değiştiren,
Sakarya Meydan muharebesinde ‘’Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.’’ diyen
30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesinde de “Ordular. İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri! ” emriyle de kesin zaferi gösteren Mustafa Kemal Atatürk’tür,
O, ‘’Efendiler! Kıbrıs düşman eline geçerse ikmal yollarımız kapanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.’’ cümlesiyle Kıbrıs’ın ne kadar büyük stratejik öneme sahip olduğunu belirten,
‘’Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.’’ sözüyle bizlere aydınlık medeniyet yolunu işaret eden,
‘’Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.’’ diyerek ’Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.’ sözleriyle de Türk Kadınının toplumda ki değerini ve ülkemizin kalkınma ve gelişmesinde kadınının önemini belirterek kadın-erkek eşitliği alanında ki bütün hakları, Türk kadınına, seçme ve seçilme hakkını diğer medeni ülkelerden önce tanıyan Mustafa Kemal Atatürk’tür,
O, Gençliğe Hitabe’sinde;
’’İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.’’ demiş, sanki günümüzü gününden görerek bugünlere göndermede bulunan ve devamında da,
‘’Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ’’ sözüyle de bizlere asli vazifemizi hatırlatan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ tür.
O,özgürlük ve bağımsızlığa âşık biri olarak ’’Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.’’ sözüyle de özgürlük ve bağımsızlığın ne denli vazgeçilmez hayati öneme sahip olduğunu belirtmiştir.
Başka bir sözünde ise ’’Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.’’ sözüyle de istiklalden mahrum olan milletlerin kölelikten kurtulamayacağını ve diğer milletlerin uşağı olacağını vurgulamıştır.
İşte O, ’’Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.’’ diyerek millet egemenliğine dayalı Cumhuriyet’i ilan etmiş, ömrünü vatanına, milletine adamış Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ tür.
Birçok sömürge ülke Atatürk’ün bağımsızlık mücadelesini örnek alarak bağımsızlığına kavuşmuştur.
Hint Parlamento Heyeti Başkanı Bayan Sucheta Krıpalanı ’Atatürk, yalnız Türk Milleti’nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O’nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.’ şeklinde düşüncelerini dile getirerek Atatürk’ün bağımsızlık mücadelesinin kendilerine de örnek olduğunu söylemiştir.
Şair, İkbal ’Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O’nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.’
Afgan Kralı, Emanullah Han ’O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi.’demiştir.
Fransız Edibi Claude Farrer ise,’O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, Ona çok uzaklardan bakmak gerekir.’ cümlesiyle Atatürk’le ilgili düşüncelerini çok gerçekçi şekilde dile getirmiştir.
Gerçekten Claude Farrer’in dediği gibi, Türk Milleti olarak bizler yüce bir dağın eteğinde yaşadığımız halde bu yüceliğin farkına yeterince varamadık, O’nun aydınlık düşüncelerinin izinde tam olarak azimle yürüyemedik, millet olarak bizlere emanet ettiği ilke ve inkılâplarına, eserlerine yeterince sahip çıkamadık.
Anlaşılan bizler genelde Atatürk ilke ve inkılâplarının öz değerini tam manasıyla algılayamadığımızdan dolayı ilke ve inkılâplarına özde değil, hep sözde ve yüzeysel olarak sahiplendik gibi.
Zaten Atatürk’ün kendisi de ’’İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu ’ben’ kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! ‘’ sözleriyle ben dediği et ve kemikten ibaret geçici Mustafa Kemal’i değil, ’’… O, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! ’’ dediği ikinci Mustafa Kemal ile Türkiye Cumhuriyetine, ilke ve inkılâplarına, eserlerine sahip çıkan aydın düşünceli milleti kastetmiştir.
Evet, Mustafa Kemal Atatürk için ‘’Asırları aşan adam! ’’ denmişti. Çok doğruydu, Mustafa Kemal Atatürk Türk Milletinin kaderini üç yılda değiştirerek Cumhuriyeti ilan etmiş, Fransız Yazar, Gerrad Tongas’ın söylediği gibi de yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamlayarak asırları aşmıştı.
Dinçer Demirel
28,10,2009
YORUMLAR
Yine bu güzel yazıyı bir kez daha okuma fırsatı buldum umarım iyisin dinçer abi diğer sitede sorun var biliyorsun mesajda atılmıyor burdada sana denk geldim selam vermeden geçmek istemedim yazın için kutluyorum bayramınıda kutluyorum sevgiler saygılar sunuyorum görüşmek üzere