Verilmemiş bir mektup
Yol boyu seninle konuştum durdum. Cümleler o kadar akıcıydı ki, düşündüklerimi gayet net açıklayabilmiştim sana. Ama şimdi, gerçekte yani söze nasıl başlayacağımı bilemiyorum.
Herşeyden önce bunları sana yüzüne bakarak, kulaklarında duyabileceğin şekilde söylemek için çok çabaladım inan. Ama uzun zamandır oturup sohbet edemiyoruz. Bir iki kısa muhabbetimiz oldu, onlarda da sana bunları söyleyemezdim. Belki böylesi benim için daha kolay olur...Çünkü benden kasıtlı olarak kaçtığını düşünüyorum....
Daha önce yazılmış tüm eserlerin seni anlattığını söylemişltim bana. Çünkü nereye ve neye baksam seni hatırlatıyor bana sen yokken. Herşey senin bir parçanmış gibi... Sufiler buna Tanrı’yı görmek derler.
Seni anlatan eserler diyordum. Bu son oynadığım oyun "Köpek, Kadın, Erkek" çok acımasız bir eserdi. İnsanın yüzüne vuruyor tüm gerçekleri hiç acımadan. Belki omuzlarımızdaki ağır yükler ve stres sonrası duygusal bir boşalma yaşıyorumdur bilmiyorum. Ama bu oyundan aldığım şeyler, daha doğrusu anlattığı şeyler canımı acıttı. Çok güzel tarif etmiş, bu nedenle zaman zaman ardan benzetmeler de kullanacağım düşüncvelerimi belirtirken.
Biz seninle sevgili olmaktan daha iyi olacağını düşündüğümüz için dost olduk. Ama artık böyle iyi değiliz. En azından eskisi gibi değil. Ve öyle hissediyorum ki duygularımız da bunun varlığını değiştirebilecek kadar güçlü değiller. İkimizde fazlasıyla yorgun ve bir o kadar da korkağız sanırım.
Belki Beatrice’imi bulmuşumdur derken sen Virgilius olmayı tercih ettin bana. Cehennemi çabuk atlattık seninle, belki ikimiz içindeoldukça tanıdık olduğundandır, kim bilir? Ama hep Araf’ın basamaklarında dolandık durduk seninle. schrödinger’in kedisinden bir farkımız yoktu.
Sana bir piyondan bahsetmiştim hatırlarsan. Gönül tahtasının son karesine ulaşmayı başardığında istediği şey olabilecekti. Ama bir piyonu nasıl işe yaramaz bir hale getirebileceğinden bahsetmemiştim sana. Bir piyon bir başka piyon ile kafa kafaya karşılıklı kalırlarsa artık o andan itibaren varlıkları uzayda bir yer işgal etmekten öteye gitmez. Yaşayan ölülerdir onlar. Tabii bir piyonu bu hale getirirken, karşısındaki de bir piyonu bu hale sokar. Hayat müşterek...
Yani birbirine benzer hamleler seçenler hayatta, yine bir noktada çakışırlar. Öyle düşünüyorum ki burada birleşemeyen kırık ruhlarımız paralel bir evrende tekbir vücut olmuş bize acıyarak bakıyorlar.
Birbirimizi seçmekte yanıldığımızı sanmıyorum ama doğru evren-zaman seçimi yapamadık sanırım. Bu nedenle farklı hayatlarımıza dönmek zorunda kalıyoruz. Sende oluşturduğum çekim gücünün zayıfladığının farkındayım. Ve bir bataklık gibi, seni kaybetmemek için çaba harcadıkça daha da itiyorum seni zifiri karanlığa.
Olsun, ben alışığım buna. Zaten neden farklı olsun ki, şimdiye kadar hep böyle oldular. Eğlenceli biri değilim. Hiçbir zaman yakışıklı olmadım. Tek varlığım düşüncelerden ibaret. Elle tututlur bir yanım yok. İnsanların sıkılması normal, onları anlayabiliyorum. Ve daha öncede dediğim gibi, bunu değiştirebilecek enerjim kalmadı artık, çok yorgunum.
Bu dostluğu sürdürülebilir bir halde tutmak için elimden geleni yaptım. Seninde bu çabayı gösterdiğinden eminim. Gel-gitlerime gösterdiğin anlayışlı tavrın için teşekkür ederim. Birbirimize vermiş olduğumuz büyük-küçük pekçok sözümüz vardı. Bazılarını tuttuk, bazılarını tutamadık. Ama hayat böyle birşey. Bin yıl yaşasan yine yapılacaklar listesinde yapılmamış şeyler olacaktır.
Bunları sana ayrılmak için yazmadım. Ama ayrılık çukuruna doğru yuvarlandığımızı düşündüğüm için yazdım. Belki bu satırların içinden bir dal uzanır elimize, bizi bu yokuştan çeker alır.
Ama tutamazsak o dalı, yine de birbirimizi içimizde taşıyacağız bir ömür boyu. Defterimi istemiştin. Hiçbir düzeltme yapmadan veriyorum onu sana. Ama bu bir bağ teşkil eder. Olsun zaten bu bir ayrılık mektubu değil. Yine kendimi kandırıyorum sanırım...
Günün birinde tekrar bir araya geliriz belki. O zaman başka türlü olabilir. Sana pijamalarımı, ustam Hayyam’ı ve Cibran’ı, Kuran-ı Kerim’i, kahraman piyonlarım, cesur atlarım, asil fillerim, sağlam kalelerim ile zeki vezirim ve yüreğim şahımı bırakıyorum.
Cehennemden çıkmış iki yitik ruhtuk aynı topraklarda gezen. Araf dostum benim. Umarım, eğer ki Araf yolculuğumuzdaki birlikteliğimize burda son veriyorsak, birdahaki karşılaşmamız cennette olmasa da en kötü cennet kapısına yakın biryerde olur. O kapıdan birlikte geçmek cennette buluşmaktan yeğdir benim için.
Ama yinede ben bu yolculuğa birlikte devam etmek istiyorum. Ama farklı yollardan yürümek senin için daha iyi olacak diyorsan seni sevdiğimi biliyorsun zaten. İyi yolculuklar dilerim sana...
YORUMLAR
Yani birbirine benzer hamleler seçenler hayatta, yine bir noktada çakışırlar. Öyle düşünüyorum ki burada birleşemeyen kırık ruhlarımız paralel bir evrende tekbir vücut olmuş bize acıyarak bakıyorlar.
Duygular,kuyumcu titizliğiyle ince ince işlenmiş...Kalemin yağ gibi akıyor dostum...
Uzun zamandır gözlerden uzak kaldınız...Hep yakınımızda olur musunuz?
Saygım ve derin sevgimle...